Türkiye’nin iki yıl süreyle Somali’ye asker göndermesini de içeren Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi iki gün önce TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.
Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin kabulü öncesi konuşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Namık Tan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) “AKP’nin hayal ettiği ekonomik fırsatlar için kullanılan bir aygıta” dönüştürülmesini CHP’nin kabul etmediğini, bunun için de oylamada ret oyu vereceklerini söylerken, “AKP iktidarı Mavi Vatan, Libya, Suriye, Sudan serüvenlerinin hiçbirinden ders çıkarmıyor” ifadelerini kullandı.
Eski büyükelçi Tan’ın, 2019’da gündeme gelen Mavi Vatan doktrini ile ilgili eleştirileri bu sözlerle sınırlı değildi.
Tan’ın “AKP, yerini sağlamlaştırdıkça, dış politikada etkinlikle işgüzarlığı karıştırmaya yöneldi. Sınır ötesi askeri harekatlarla yetinmedi, denizaşırı maceralara yeltendi. Bir ara tutturduğu Mavi Vatan masalından, o da koşulların zorlamasıyla, yani ekonominin iflası kapıya dayanınca, neyse ki oldukça çabuk yüz geri etti” demesi üzerine, siyasetçilerin eleştirileri peş peşe geldi.
Erdoğan: “Mavi Vatanımıza sahip çıkma noktasında en küçük bir geri adım atmayacağız”
Salı günü Ankara’da AK Parti’nin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Muhalefetin, millete ve milletin meselelerine nasıl baktığını, kendilerini fildişi kulelere nasıl hapsettiklerini, topluma dair her konuda görüyoruz” dedi.
Konuşmasında CHP’nin Somali tezkeresine hayır oyu verdiğini ve Mavi Vatan tartışmalarını hatırlatan Erdoğan, “Türkiye’nin çıkarlarını savunmak yerine masal diyerek ülkemizi yayılmacılıkla itham ederek birilerine göz kırpıyorlar. Bunun adı sorumsuzluktur, şuursuzluktur. Türkiye aleyhine bu tezleri dillendirmek ne zamanda beri CHP’nin görevi oldu? CHP’nin Türkiye ile ve Türkiye’nin çıkarlarıyla alıp veremediği nedir?” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, “Bakınız biz CHP’den her konuda bizimle aynı düşüncede, aynı sayfada yer almasını asla beklemiyoruz. Böyle bir derdimiz yok. Sadece milli meselelerde, yerli ve milli bir duruş bekliyoruz. CHP yönetimi, böyle konularda eğer katkı sunmayı beceremiyorsa bari bu tarz talihsiz açıklamalarla ülkemize zarar vermesin. Gölge etmesinler yeter. Biz onlardan başka ihsan istemiyoruz. Ana vatanımızın ayrılmaz bir parçası olan, Mavi Vatanımıza sahip çıkma noktasında en küçük bir geri adım atmayacağız. Bunu böyle bilsinler. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin hakkını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.” diye ekledi.
Ömer Çelik: “Yunanistan’ın sözde tezlerine destek veren, siyasi pusulasını kaybetmiş bir yaklaşım”
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti döneminde Tel Aviv ve Washington büyükelçiliği yapan Namık Tan’ı Yunanistan’ın ve başka ülkelerin çıkarlarını savunmakla suçladı.
Çelik, X hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Bu, Türkiye’nin milli siyasetine karşı Yunanistan’ın sözde tezlerine destek veren, siyasi pusulasını kaybetmiş bir yaklaşımdır. CHP’de ‘Mavi Vatan’ için ‘yayılmacı politika’ diyen dış politika kurmayı, yerini ‘Mavi Vatan’ için ‘masal’ diyen bir diğerine bırakmış, gözüküyor. Milli siyasetimize karşı bu yaklaşımla konuşan bazı CHP milletvekillerinin, Türkiye’ye karşı başka devletler tarafından kullanılan sözde tezleri bu şekilde defalarca sahiplenmeleri, siyasi savrulma ve sorumsuzluktur. Mavi Vatan’ımız, ana vatanımızın ayrılmaz bir parçasıdır” yorumunu yaptı.
Bahçeli, CHP’yi “emperyalizmin kuklası” haline gelmekle suçladı
Cumhur İttifakı’ndaki ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli de sosyal medya hesabından İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz’ın Erdoğan hakkındaki açıklamalarına sert sözlerle tepki gösterirken Tan’ın açıklamasını da es geçmedi.
Bahçeli, “Mavi Vatan’a masal diyen kokuşmuş ve emperyalizmin kuklası haline gelmiş devşirme ve DEM’lenmiş siyasi defoların engellemelerine ve kaleyi içten teslim alma girişimlerine rağmen, Türkiye ve Türk milleti milli haklarını ve egemenlik hukukunu cansiperane savunmanın yanında mazlumların da sonuna kadar yanında ve yöresinde sarsılmaz yerini alacaktır” diye yazdı.
CHP içinden de Namık Tan’a muhalefet
AK Parti ve MHP dışında Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve 2018’de CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olan Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce de Tan’ın sözlerine eleştiriler getirdi.
Ancak Namık Tan’a eleştiriler iktidar ve muhalefet partileri ile sınırlı değildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu da Mavi Vatan doktrinine sahip çıktı.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda Harekat Başkanlığı, İstihbarat Başkanlığı ve Kurmay Başkanlığı görevlerinde bulunan emekli Koramiral Bağcıoğlu, “Mavi Vatan kavramı; Türkiye Cumhuriyeti’nin denizlerdeki hak, alaka ve menfaatlerinin somutlaşmış bir ifadesidir… Denizlere yönelik Atatürk’ün direktifi ile vücut bulan Türk’ün milli ülküsünün fiiliyatta hayat bulmuş halidir. Mavi Vatan konseptini anlatmak, açıklamak, öğretmek ve savunmak bir Türk amirali olarak benim görevimdir” dedi.
CHP: “Namık Tan’ın tespitleri cımbızlanarak linç kampanyası başlatıldı”
Tartışmaların büyümesi üzerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün emekli diplomatların yer aldığı Dış Politika Danışma Kurulu ve emekli amirallerin katılımıyla da Milli Güvenlik Politikaları Danışma Kurulu’nu ortak toplayarak, Mavi Vatan konusunu ele aldı.
Toplantı sonrası CHP adına Parti Sözcüsü Deniz Yücel, Genel Başkan Yardımcıları Yankı Bağcıoğlu, İlhan Uzgel ile Murat Bakan ve milletvekili Namık Tan, kameralar karşısına geçti.
Tan’ın konuşması üzerine dezenformasyon kampanyası başlatıldığını kaydeden Parti Sözcüsü Yücel, “Bunun peşine, AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in de takıldığını, hatta önünden koştuğunu gördük. Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Denizciliği, Türk’ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız’ ifadelerini rehber edinen CHP, uluslararası hukuktan doğan haklar çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin denizlerdeki meşru hak ve menfaatlerinin korunmasının her zaman savunucusu olmuştur. Bizim için Mavi Vatan; Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz’deki meşru çıkarlarımızdan bir adım bile geri atmamaktır. CHP, onlarca yılın emeğine dayanan Mavi Vatan uygulamalarının takipçisidir” dedi.
Mavi Vatan ağırlıklı olarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarına atıfta bulunarak kullanılırken, CHP bu kavramı yalnız Akdeniz’le sınırlı tutmayıp Türkiye’nin kıyısı olan tüm denizleri kapsayarak, Namık Tan’ın çizdiği çerçeveden geri adım atmamış oldu.
CHP Sözcüsü, Türkiye’nin dört yıldır Doğu Akdeniz’de araştırma veya sondaj faaliyeti yapmadığının ve Doğu Akdeniz’de halen Münhasır Ekonomik Bölge ilan edilmediğinin altını çizdi.
Deniz Yücel ayrıca AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’i kurumsal olarak CHP’den ve kişisel olarak da Namık Tan’dan özür dilemeye davet etti.
AK Partili Çelik’ten yanıt: “Türkiye’nin milli tezlerine karşı hizalanan bir siyasi yaklaşım”
CHP cephesince yapılan açıklamaya karşılık AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise, CHP’li Yankı Bağcıoğlu’nun tepkisini anımsatarak ortada iddia edildiği gibi “cımbızlama” olmadığını söyledi.
AK Parti Genel Merkezi’nde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Çelik, “Açık bir çağrıda bulunuyorum: Hiçbir cımbızlama yoktur. Doğrudan Mavi Vatan kavramının omurgasına saldıran bir konuşmadır” dedi.
Çelik, “Sayın Namık Tan’ın dış politika ile ilgili ortaya koyduğu değerlendirmeler, uygulama imkânı bulsaydı, Türkiye’nin elinde Mavi Vatan diye bir alan kalmayacaktı. Ege’deki ve Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizi kaybedecektik. Aynı şekilde de sınır ötesi harekatları yapmayarak sınırlarımızın dibinde bir terör devleti, terör devletçikleri kurulmasına müsaade etmiş olacaktık. Dolayısıyla metnin tamamı son derece kötü bir dış politika yaklaşımı ve Türkiye’nin milli tezlerine karşı esasında başka devletlerin tezlerinin yanında hizalanan bir siyasi yaklaşım” diye konuştu.
Mavi Vatan doktrini ne zaman çıktı, hükümet ne zaman sahiplendi?
Mavi Vatan kavramını Türkiye ilk kez Mümtaz Soysal’ın Cumhuriyet gazetesindeki “Açı” adlı köşesinde okudu.
Deyimin emekli Koramiral Lütfü Sancar’a ait olduğunu yazan eski Dışişleri Bakanı Soysal, Türkiye’nin deniz alanları büyüklüğünün Anadolu’nun yarısı kadar olduğunu ifade eden Sancar’ın, bu alanı “mavi vatanımız” olarak tarif ettiğini yazdı.
Daha sonra ilk kez 2006 yılında Deniz Kuvvetleri karargahında düzenlenen bir Karadeniz toplantısında kavramı kullandığını söyleyen emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ise 2013’te kaleme aldığı “Hedefteki Donanma” kitabında “İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan denizlerin paylaşımı mücadelesi ve akdedilen deniz hukuku sözleşmeleri neticesinde devlet ‘Mavi Vatanları’nda deniz yetki alanlarında sahip oldukları egemen haklarını genişletmişlerdir” diyerek Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarına sahip çıkması gerektiğini söyledi.
Böylece “Mavi Vatan” kavramı Türkiye’de ilk kez stratejik bir çerçeveye oturtuldu.
2018 sonrasında AK Parti iktidarının Doğu Akdeniz’de gücünü arttırma siyaseti sürecinde, Tümamiral Cihat Yaycı’nın Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı döneminde Mavi Vatan kavramı daha sık gündeme geldi.
27 Şubat 2019’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ilk kez Mavi Vatan tatbikatı düzenledi. Sonraki üç yılda bu tatbikat devam ettikten sonra 2023’te yeniden Denizkurdu Tatbikatı ismine geri dönüldü.
Türkiye’nin Libya savaşına müdahil olma sürecinde Mavi Vatan öne çıktı
Türkiye ve Libya, 27 Kasım 2019’da Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşmelerinin ardından, “Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması” ile “Güvenlik ve Askeri İşbirliği” mutabakat muhtıraları imzaladı. Bu anlaşma öncesinde ve sonrasında Mavi Vatan daha çok konuşulur hale geldi.
Mısır ve Yunanistan ise Türkiye’nin bu adımına karşılık 6 Ağustos 2020’de deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşmasını imzalayarak karşılık verdi.
Türkiye bu süreçte Oruç Reis’in Akdeniz’deki sismik araştırmalarını yeniden başlattı. Fransa, Yunanistan, İtalya ve Güney Kıbrıs ise Doğu Akdeniz’de ortak askeri tatbikat düzenleyerek Ankara’ya yanıt verdi.
2020 yazında ise özellikle karşılıklı Navtex (denizcilik duyurusu) ilanları ile Türkiye ve Yunanistan arasında sıcak rüzgarlar esti.
Türkiye, Temmuz ayında Oruç Reis gemisinin Yunanistan’a ait adalar Rodos ve Meis arasında sismik faaliyet yapacağını duyurdu. Yunanistan buna sert tepki gösterdi.
Ancak sonrasında Türkiye, Oruç Reis’in araştırma faaliyetlerini Antalya Körfezi ile sınırlı tuttu.