MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti davasında partisiyle ilgili ortaya atılan iddialar üzerinden eski ülkücüleri, medyayı ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i hedef aldı.
Yalçın, “CHP, işin sonunu hesap etmeden küçük hesaplar peşine düşmüştür. Küçük hesaplar yapan, küçük ameller işleyen, daima küçük kalmaya mahkûmdur. Ucuz siyaset sergileyen, zamanla değerini kalp para derekesine düşürür. Siyaset kalpazanının foyası çabuk meydana çıkar ve sahtekârlığa soyunan, eninde sonunda kaybeder. CHP Genel Başkanı Özgür Özel siyaset kalpazanlığına soyunmuştur. Yaptığı iş çirkindir, ahlaksızcadır. Maskelerin düşüp karanlık yüzlerin ortaya çıkmasını sabırla bekleyeceğiz. ‘Son gülen iyi güler’ atasözünün tecellisini; itidalle, soğukkanlılıkla gözleyeceğiz” yorumunda bulundu.
Semih Yalçın’ın, sosyal medya hesabından “MHP ve milliyetçi-ülkücü hareket muarızlarına açık mektup” başlığıyla yaptığı paylaşım şöyle:
ARTIK ESKİ ÜLKÜCÜ YOKTUR, YENİ NESİL ÜLKÜCÜ VARDIR.
Yıllardır “Eski “Ülkücü”, “Eski Ocak Başkanı”, “Eski MHP Yöneticisi” gibi bir takım düzmece ve muğlak sıfatlarla rütbe verilerek gazlanan bir takım tipler; son günlerde medyada, sosyal medyada cirit atmaktadır.
Aynı tip ve kişilerin; MHP’ye, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e ve Ülkü Ocaklarına yönelik giderek artan saldırılarda muarızlarımızla beraber etkin rol alması, dikkati çekmektedir.
Bu olağan dışı durum; kamuoyunda Ülkücülük ve MHP’liliğin ne olup olmadığı, Ülkücüler açısından mensubiyet şuurunun hangi anlama geldiği konularında kafa karışıklığına yol açmakla kalmamakta, MHP’nin son dönemde neden saldırıların odağında yer aldığı hususuna da açıklık getirmeyi zaruri kılmaktadır.
Evvelemirde, bazı mefhumların tarif ve çözümlemesiyle MHP düşmanlığının sebeplerinin şerh edilmesinde fayda görmekteyiz.
Meselenin hassasiyeti gereği, değerlendirmelerimize Ülkücülük kavramından başlamak isabetli olacaktır.
Ülkücülüğün; kendine özgü inanç telakkisi, devamlılığı ve bilinci vardır.
Eğer Ülkücülükte inanç, şuur, aidiyet ve mensubiyet eskimişse çeşitli sebeplerle bir çürümüşlük bahis mevzuu demektir.
Çürümemek için; dalda kalmak, ana gövdeden kopmadan müşterek kaynaktan beslenmek lazımdır.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket, bütüncül bir sosyal dokuya sahiptir.
Kendi maşeri vicdanı, kendi cevheri vardır.
Türk milletinin evreninde; devasa bir gezegen, bir ziya ve enerji kaynağıdır.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket, kendi ışık ve enerji kaynağını kendisi üreten bir güneştir.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i meydana getiren sosyal dokunun bir parçası olarak kalanlar, bu enerjiden istifade eder.
Terk edenler; Ülkücü güneşin ışığından, enerjisinden nasibini koparmış demektir.
Hareketimiz ve davamızla hem fizikî hem de ruhi bağlarını, başka bir tabirle gönül bağını koparanların; Ülkücü olarak kalmaları mümkün değildir.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in çekim gücünden uzaklaşan parçalar, hangi gök cismine çarpacağı belli olmayan serseri meteorlara dönüşürler.
Evrende başıboş kalan cisim ve varlıkların akıbetleri, başka gezegenlere çarparak yok olmaktır.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket’ten kopan parçaların; hasbelkader başka gezegenlerin, başka ışık kaynaklarının çekimine girdikleri vakidir.
Elbette bu bir astronomik veya astrolojik hadise değil, sosyolojik bir olgudur ve toplumda uydulaşma mümkündür.
Başka gezegenlerin çekimine girenler, artık onların uydusuna dönüşmektedir.
O hâlde Ülkücü olarak kalmanın ilk şartı, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in kuvvetli sosyal yapısından, çekim gücünden ayrılmamaktır.
Ana gövdeye sımsıkı bağlarla varlığını raptetmektir.
Nasıl ki güneş olmadıkça dünya aydınlanmaz, canlılar hayatta kalamazlarsa; Milliyetçi-Ülkücü Hareket’ten enerji almadan Ülkücü kalınamaz.
Ülkücülerin; her sabah taze bir başlangıç yapmak, her yeni günde Ülkücü dünyayla irtibatını tazelemek için, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in ışıklarına ihtiyaçları vardır.
Nasıl Dünya güneşin etrafında hayatiyetini sürdürüyorsa; Ülkücü dünyayla rabıtası kopmayanlar da her gün fikren, ruhen taze, mukavim ve kavi kalmaktadır.
MHP ve Milliyetçi-Ülkücü Hareketten çeşitli vesile veya bahanelerle bağlarını koparanların akıbetiyse zulmettir, yani karanlıktır.
Nitekim aramızda tutunamayarak bizden ayrılanlar, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’le uzaktan yakından ilgisi olmayan siyasi odakların çekim alanına girerek zulmeti seçmişlerdir.
Bu gibilerin umumi tavrı; “Civciv kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş.” misali, “aslını inkâr”, “özüne reddiye” gibi haramzade tepkileri şeklinde tezahür etmektedir.
Ülkücü camianın gümrah kaynaklarından beslenmekten nasibi olmayan bu tipler; fikren, ruhen, bedenen, ilmen, siyaseten civciv olarak kaldıkları için, başka kapılarda yemlenme telaşına düşmüşlerdir.
Bunların kimi içlerindeki erik kurusunu dışarı atmak, kimi eteklerindeki taşı dökmek, kimi yüreklerindeki haset ve kini teskin etmek, kimi de intikam almak kaygısıyla, konumlandıkları yerde bize saldırmaktadır.
Haklarında en çok da “Eski Ülkücü” tabiri kullanılan bu gibi kişiler, MHP muarızı CHP ve Dem Partinin oluşturduğu şer cephesinin safında, ip gibi karşımıza dizilmişlerdir.
Muarızlarımızla beraber; MHP’ye ve Hareketimize asılsız, temelsiz iddialarla hücum etmektedirler.
Bu gibilere “Eski Ülkücü” denilmesi çok yanlıştır.
Zira Ülkücülük, eskimeyen bir aidiyettir.
Kopmayan bir gönül bağıdır.
Ülkücü; camiasına bağlı ve sadık kalındığı sürece, kendini daima yeniler.
O bakımdan; bizde eski değil, ESKİMEYEN ÜLKÜCÜ makbuldür.
Bununla beraber Ülkücü sıfatını haiz ve bu sıfata –devamlı- layık olabilmenin temel şartı, davaya sadakattir.
Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in siyasi vasiyeti gereğince Milliyetçi-Ülkücü Hareket ve MHP ile bağlarını koparmamaktır.
Sadakat; aşktan da, sevgiden de, genetik aidiyetten de üstündür.
Milletimizin bekası, devletimizin temadisi bağlamında 20. yüzyılda taazzuv eden Milliyetçi-Ülkücü Hareket; 21. yüzyılda da çağın dinamikleri doğrultusunda, bütün mehabetiyle mevcudiyetini sürdürmektedir.
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliğinde, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in gürbüz bünyesinde 27 senedir yeni nesil Ülkücüler yetişmektedir.
Hepsinin Ülkücü camiayla bağları, rabıtaları çelik gibi güçlüdür.
Hepsinin iradesi, camiaya bağlılıkları ve sadakatleri sayesinde devamlılık arz etmektedir.
Bu beşer üstü devamlılık olgusu; muarızlarımızı, hasımlarımızı ve siyasi rakiplerimizi rahatsız etmekte, ürkütmektedir.
Bu devamlılıktır ki MHP’yi Türk siyasi hayatının mihenk taşı, millî bekamızın sigortası mevkiine taşımıştır.
Bu devamlılıktır yüzündendir ki Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü parçalamaya yönelik, 21. yüzyıla matuf yüksek hedeflerini baltalamaya dönük emperyalist hamleler öncelikle MHP’yi hedef almaktadır.
MHP etkisizleştirilmeden yükselen bayrağın inmeyeceği, ezanın susmayacağı aşikârdır.
MHP varken; Türkiye’nin bekasına dönük oyunların bozulacağı, tezgâhların dağıtılacağı açıktır. Çünkü artık eski Ülkücü yoktur, yeni nesil Ülkücü vardır.
Aziz milletimiz, kendi varlık refleksinin sosyal hayatımızdaki inikâsı konumundaki Milliyetçi-Ülkücü Hareket’le onun siyasetteki temsilcisi MHP’yi bu somut gerekçelerle bağrına basmıştır.
Son zamanlarda, bir cinayet davasını bahane eden muarızlarımız; hem aleyhimizde propaganda ve algı faaliyetleri yürütmekte, hem de aramızdan ayrılanlardan kurdukları dönme ve devşirme bölüklerini üzerimize göndermektedir.
Emperyalist güçler tarafından yüzyılın bütün teknolojik imkânları sağlanan FETÖ, PKK ve DEAŞ gibi terör örgütleriyle yabancı kaynaklardan fonlanan bir kısım medya, MHP aleyhinde toplum mühendisliği çalışmalarına hız vermiştir.
Sosyal medyada; MHP’yi lekelemeyi, milletimizin gözünden düşürmeyi hedefleyen çevrim istasyonları, yıkım ekipleri oluşturulmuştur.
İnternet ortamında; “sosyal medya saldırganlığı”nın geliştirdiği linç kültürüne yaslanan muarızlarımız, MHP’yi yıkım sarmalına almak için yoğun mesai sarf etmektedir.
Ana gövdeden kopan nasipsizler de lejyonerler, paralı askerler, piyonlar hâlinde şer cephesinde konuşlandırılmıştır.
Yani; aslına yabancılaşmış bütün siyaset artığı kümeleri, MHP düşmanı mahfillerle senkronize bir faaliyet içindedir.
Bunlar; kendilerine “Eski Ülkücü” süsü verirken veya bu sıfatı bir kisve olarak giymeye özen gösterirken; muarızlarımızın ortaklaşa kullandığı zehirli, yalancı ve iftiracı dile başvurmakta beis görmemektedir.
Parti kurullarında Divanda, Ocaklarda hizmet eden dava arkadaşlarımız, -FETÖ’cülerin hususi talimatı doğrultusunda- karşımızdaki çok faktörlü, çok aktörlü, çok elemanlı muarız cephesinin üyeleri tarafından isim zikredilerek doğrudan hedef gösterilmektedir.
Elde hiçbir somut delil, hiçbir dayanak yok iken, bir cinayetle suni bağ tesis edilmeye çalışılarak sırf MHP’yi zan altında bırakmak için olağanüstü çaba gösterilmektedir.
Bilhassa CHP Genel başkanı Özgür Özel; söz konusu davayla maden bulmuş meteliksiz define avcısı edasında, yakından ilgilenmektedir.
Şurası muhakkak ki CHP’nin bu olağan dışı ilgisi, partide MHP’ye ve Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e duyulan geleneksel öfke, kin ve nefretin göstergesidir.
Öyle ki bu garezkâr ve menfi duygular, CHP yönetimini küçük hesaplara itmiştir.
CHP, işin sonunu hesap etmeden küçük hesaplar peşine düşmüştür.
Küçük hesaplar yapan, küçük ameller işleyen, daima küçük kalmaya mahkûmdur.
Ucuz siyaset sergileyen, zamanla değerini kalp para derekesine düşürür.
Siyaset kalpazanının foyası çabuk meydana çıkar ve sahtekârlığa soyunan, eninde sonunda kaybeder.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel siyaset kalpazanlığına soyunmuştur.
Yaptığı iş çirkindir, ahlaksızcadır.
Özel’den; neden şehitlerimizin davalarıyla böylesine hassasiyetle ilgilenmediğini, topluma ve kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz.
Özel’den; kamuoyu gündemini meşgul eden başka yüzlerce cinayet ve dava varken, neden bütün ağırlığı bir cinayeti MHP ile ilişkilendirme gayretine verdiğini, millete anlatmasını teklif ediyoruz.
Şehitlerimizin, gazilerimizin ve yakın alakaya muhtaç binlerce ailenin hukuki sorunlarına eğilmek dururken, Özgür Özel’in; işi gücü bırakıp MHP’ye dönük saldırılara vesile edilen bir davaya bu derece yoğunlaşmasının sebebini izah etmesini öneriyoruz.
Soruyoruz:
Özel’in, toplum yararına ve Türk milletinin hayrına herhangi önemli bir davayla alakadar olduğunu gören var mıdır?
Şüphesiz aziz milletimiz; CHP’nin acemi genel başkanı tarafından sahneye konan bu sinsi senaryonun, ucuz bir şark kurnazlığı olduğunun farkındadır.
Söz konusu dava hakkında kamu vicdanı ve siyasi sorumluluk gibi bahanelere sığınan Özel’in, müşahhas bir dayanağı olmaksızın MHP’yi zan altında bırakma gayreti; vicdan, insaf ve adalet duygusundan ne derece yoksun olduğunu açıkça görülmektedir.
CHP Genel Başkanının; siyaseti haysiyet cellatlığına, şeref ticaretine çevirmesini milletimiz ibretle müşahede etmektedir.
Ayrıca partimiz ve camiamız; milletimizin gözleri önünde sahnelenen bu çirkin senaryoyu yazanları da, aktörlerini de, figüranlarını da iyi bilmektedir.
Olup bitenler, büyük bir hassasiyet ve titizlikle tarafımızdan takip edilmektedir.
MHP ile uğraşanlar; günü geldiğinde adalet duvarına, hukukun üstünlüğü kayasına çarpmakla kalmayacaklar, hüsran ve pişmanlığın çukuruna yuvarlanacaklardır.
Güneş balçıkla sıvanamayacaktır.
Siyasete çirkin surette malzeme ve katık edilmeye çabalanan bir cinayetle MHP’nin en küçük ilgisini bulunmadığı zamanla ortaya çıktığında; muarızlarımızın, halkın yüzüne hangi şerefle(!) bakacaklarını sabrederek göreceğiz.
Maskelerin düşüp karanlık yüzlerin ortaya çıkmasını sabırla bekleyeceğiz.
“Son gülen iyi güler.” atasözünün tecellisini; itidalle, soğukkanlılıkla gözleyeceğiz.
Haklı olduğumuz yolda mücadeleden, tutarlı politikamızdan ve kararlı duruşumuzdan asla taviz vermeyeceğiz.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket ve MHP’nin; asılsız iddialar, haksız iftira ve isnatlarla karalanarak takatten düşürülmeye, etkisizleştirilmeye çalışılmasına müsaade etmeyeceğiz.
Biliyoruz ki MHP’ye yönelik bugünkü saldırılar ne ilktir, ne de son alacaktır.
Şundan adımız gibi eminiz: Neticede kazanan Hareketimiz ve partimiz olacaktır.
Allah, doğruların yardımcısıdır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***