Sokak hayvanlarına yönelik “ötanazi” tartışmalarına neden olan düzenleme TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı. Yasa teklifinde “ötanazi” için çeşitli kriterler belirtilse de, belirsizlikler ve tanımlardaki muğlaklık, sokak köpeklerinin toplu ölümüne yol açabileceği endişelerini doğurdu.
Sokak hayvanlarının popülasyonu için kısırlaştırma çalışmaları yapan, onları sahiplendiren, kaldıkları barınakların koşullarını iyileştirmek için yıllardır mücadele veren veteriner hekim ve hayvan hakları aktivisti Türkan Ceylan‘a yasal düzenlemeyi sorduk. Düzenlemenin yasalaşması durumunda olası sonuçlarını, barınaklardaki mevcut durumu nasıl etkileyeceğini konuştuk.
Namıdiğer Barınak Meleği Türkan Ceylan “Toplayıp barınaklara tıktıkları her hayvan bulaşıcı hastalıklardan ya da orada yemek bulma hiyerarşisi gibi sorunlardan dolayı öldürülecektir. Öldürmek, yaşatmaktan daha maliyetli, ötanazi uygulayacak olurlarsa. Çünkü bunun T61 bir diye bir ilacı var. Ve önce hayvana anestezi vermek zorundasınız daha sonra T61’i yapabilirsiniz. Ancak, bizim hasta hayvan sahiplerimiz bile çok zor alabiliyor. Çok zor ulaşılan, çok pahalı olan bu ötanazi ilacına. O yüzden bunun uygulanabilirlik kısmı zaten çok düşük ” yorumunu yaptı.
– Barınak Meleği kimdir? Barınak Meleği olarak tanınmanızın arkasında yatan hikaye nedir?
Barınak Meleği, üniversiteli idealist bir veteriner hekim olmak için Elazığ’a giden bir öğrencinin hikayesi olarak başladı. Barınak Meleği adı barınaktaki hayvanlara ithafen verilmiş bir isimdir. Barınak Meleği, bir insan değil; barınaktaki melekler anlamında hayvanların kastedildiği bir hesap adıdır. Üniversitede veteriner hekimlik okurken hayvanlara yardım etmek, sesimi duyurmak için açtığım bir sayfa.
– Hayvan hakları konusunda farkındalık yaratmak için açtığınız sosyal medya hesabınızın ne gibi etkileri oldu?
Ben umut dolu hikayeler yayınlamayı seven bir insanım, mutlu sonları seviyorum. Bu nedenle de zorlu ama mutlu sonlu hikayelere yer vermeye özen gösteriyorum. Bu durum insanlarda hayvan hakları farkındalığı oluşturması açısından çekici bir hale geldi ve hesabımı yıllar içinde binlerce insan takip etti. Sürekli hassas içerikler yayınlayarak değil de… Mücadeleci bir serüvenin sonunda iyi şeyler olabileceğini göstermek daha çok insana hayvan sevgisini aşılamamı sağladı.
Etkileri de daima olumlu oldu. Gelen bazı tepkiler, “Bize umut oluyorsunuz, tekrar sizinle her şeyin mümkün olduğunu düşünüyoruz ve sizden ilham alıyoruz” şeklinde… Sosyal medyada varoluşumuzun çok mücadeleci ve hukuki bir boyutu var aslında. İnsanlara hem kendi haklarını hem de canlı haklarını aramak konusunda her şeyi yapabileceklerini göstermiş oluyoruz. Bu durumdan da ilham aldıklarını söylüyorlar ve bu da beni çok sevindiriyor. Bu serüven, ben nefes aldıkça devam edecek çünkü vazgeçilecek bir şey değil. Hobi değil, tamamen içten gelen bir şey. İyi ki böyleyim.
– Barınaklarda gönüllü olarak çalışmaya on altı yaşında başladınız. Çalışırken karşılaştığınız koşullar nasıldı? Elazığ Barınağı’nda koşulların düzeltilmesi adına açtığınız ve Türkiye’de bir ilk olan davanın süreci nasıl gelişti ve bu dava Türkiye’de nasıl bir etki yarattı? Bu emsal olan davanın Türkiye’deki barınak yönetimleri üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Henüz lise döneminde barınakları görmek hayatımı değiştirdi. Barınak deyince aklıma gelen hayvanların barındığı, yemeklerini yediği ve korunduğu bir yerdi. Gönüllü olduktan sonra her şeyin tam tersi olduğunu, barınakların bir ürün yuvası olduğunu, hayvanların açlıktan birbirini yediği bir yer olduğunu gördüm. Mücadelem de böylelikle başlamış oldu.
Hayvanların yeteri kadar tedavi edilmediğini gördüğümde veteriner hekim olmaya karar verdim. Aldığım bu büyük karar dönüm noktam oldu. İlk davam da 18 yaşımda İzmir’de Kiraz Belediyesi’nde hayvanların çok kötü şartlarda tutulduğunu görmemle başladı. Ardından Kiraz Belediyesi ile bir hukuki bir savaşa girdik. Daha sonra Elazığ Barınağı’nda gönüllü olunca buradaki hak ihlallerini ve binlerce hayvanın katledilmesi gördükten sonra Elazığ Belediyesi’ne bir dava açtım. Bu Türkiye’de önemli bir emsal dava konumuna geldi. Çünkü ilk defa hayvan “soykırım” tanımlaması kullanıldı ve ilk defa bu kadar açıklayıcı iddianame yazıldı. O yüzden bizim için çok önemli bir mihenk taşı. Tabii mücadele zordur çünkü çoğu zaman bizim gibi insanlar yalnızdır. Ben 20’li yaşlarımda, okul dışındaki boş zamanlarımın hepsini barınaklarda harcayan biri olarak beni en çok zorlayan şey yalnız olmaktı. O adliye koridorlarında yalnız mücadele etmek zorunda kalmak… Elazığ Barınak davasında, Elazığ Belediyesi’nin sert tepkilerine maruz kaldım. Bana manevi tazminat davası açtılar ki bir kurum olarak maneviyatları olamaz. Böyle bir gerekçeyle bile aslında dava açılamaz ama dava kabul edildi. Okulumdan ev sahibime kadar, Elazığ Belediyesi benimle çok fazla uğraştı, sosyal medyada da olmak üzere… Ama bir şekilde ben mücadeleden vazgeçmeyip, barınak davasını Elazığ’dan gittikten sonra bile sürdürmeye devam ettim ve her duruşmaya gittim. Önemli olan davanın sonucu değildi. Önemli olan orada biz buradayız, dimdik ve onurlu bir şekilde sizin karşınızda mücadele ediyorum ve bunu hayvanlar için yapıyorum diyebilmekti.
Hukuk değişir, yasalar değişir. İnsanlara hukuki mücadeleye ikna etmek çok zor çünkü bu ülkede insanlar hukuka olan inancını kaybetmiş durumda. “Ben şikayet edersem ne olacak? Bir şey mi değişecek?” zihniyetinden çıkmamız gerekiyor. O mahkeme salonlarında dimdik durabilmek çok önemli.
– TBMM’de ilgili komisyonda çok tartışılan ve kabul edilen düzenlemeyle ilgili ne diyeceksiniz ? “Katliam olacak” kaygısı nereden kaynaklanıyor?
Bu tam bir katliam yasasıdır. Hiç artısı olmayan ama ölümle dolu bir yasa tasarısı getirdiler bizim önümüze. Öldürmeyi kaldırdık diye hafifletmeye çalıştıkları, ama aslında kelime oyunuyla ötanaziyi bile geçirdikleri bir komisyon görüşmesi oldu. Binlerce belediyenin sadece 200 küsurunda barınakları var. Barınak olmayan belediyeler ne yapacak? Hiçbir barınağın bu kadar sokak hayvanını alma kapasitesi yok. Bu yüzden de öldürme yoluna gidecekler ve canice öldürecekler hayvanları. Katliam demek bu zaten. Bizim benimsediğimiz kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat. Toplayıp barınaklara tıktıkları her hayvan bulaşıcı hastalıklardan ya da orada yemek bulma hiyerarşi gibi sorunlardan dolayı öldürülecektir. O yüzden de bunun adı katliam yasası, aldığı hayvanı sokağa bir daha geri bırakmaması katliam yasası demek. Barınağı bile olmayan bir belediye, yüz köpeklik barınağa bin köpek sığdırmaya çalışacağı için bu bir katliamdır. Bunun başka bir açıklaması yok.
– Bu sürecin maliyetleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’deki mevcut sistem bu uygulamaları karşılayabilir mi? Sizce maliyetten kaçmak için farklı yöntemler denenir mi? Kısırlaştırma ve ötenazi arasındaki maliyet farklarını göz önüne aldığınızda ne diyeceksiniz?
Öldürmek, yaşatmaktan daha maliyetli, ötanazi uygulayacak olurlarsa. Çünkü bunun T61 bir diye bir ilacı var. Ve önce hayvana anestezi vermek zorundasınız daha sonra T61’i yapabilirsiniz. Ancak, bizim hasta hayvan sahiplerimiz bile çok zor alabiliyor Çok zor ulaşılan, çok pahalı olan bu ötanazi ilacına. O yüzden bunun uygulanabilirlik kısmı zaten çok düşük. Biz acı çektirmeden öldüreceğiz gibi söylemler görüyorum son günlerde, mümkün değil. Belediyeler, bugüne kadar vermediği hiçbir şeyi bu ilaç için de vermeyecek. O yüzden de T61 ile olmayacak ölümler. O yüzden aslında daha pahalı bir yöntem öldürmek. Ama buna rağmen yaşatmayı seçmemekte kararlılar. Bunun ne bilimsel, ne maddi ne manevi savunulabilecek bir tarafı yok. Komisyonda bilim insanının ve veteriner hekimlerinin söylediği raporlarda yer almıyor. Böyle bir ilacın olduğundan, varlığından bile habersizler bence. Ve bunun çok pahalı olduğundan…
– Veteriner hekimler ötenazi işlemlerine onay vermek zorunda olacaklar. Eğer veterinerler veya belediyeler bu uygulamayı reddederse karşılaşacakları yaptırımlar neler olacak?
Her türlü yaptırımı uygulayabilirler. Zaten Türkiye’de, veteriner hekimlerin karar vericisi olduğu şeyler hiçbir zaman bizim meslek grubuna kalmıyor. Hemen siyasiler baskı yapıyor. Bilimsel olarak söz sahibi veteriner hekimler olması gerekirken, barınaklarda öldürme işleminin emrini veren belediyeler. Bununla ilgili ceza işlemi geleceğini düşünenlerdenim. Bunun bir siyasi oyun olarak da görüyorum. Son dönemlerde bir sürü belediyenin CHP’ye geçmesiyle birlikte AKP’nin bu tarz küçük oyunların peşinde olduğunu düşünüyorum. Bizler, ötanaziye izin veren kurum, izin veren kişiler olarak gözüksek de sistemde, Türkiye’de her şey sistemsiz biçimde işlediği gibi biz veteriner hekimlerden de imza almadan kolaylıkla yapılabilecek. Çünkü bu insanlar öldürmeyi meclise sundular. Bunu ana akım medya ile insanların kafasına soktular. Ötanazi yapmaya bile enerji harcamayacaklar.
– Türkiye’de sokak köpekleri sorunu var mı? Bazı medya kuruluşları sık sık “saldırdı, ısırdı” haberleri yapıyor zira?
Tabii ki var. Başıboş köpek sorunu değil ama bir popülasyon problemi var. Bu da 20 yıldır görevini yapmayan belediyelerden dolayı var. Ülkemizde köpeğe bile iftira atar olduk. Ana akım medya resmen hayvanlara karşı yalan haberler yapıyor. Biz de şaşkınlıkla izliyoruz çünkü doğrularını biliyoruz. Maalesef bu sorunu bu şekilde alevlendiriyorlar medyayı kullanarak. Aslında kullandıkları haberlerinin yüzde 90’ı yalan haber.
– Yeni düzenleme Meclis’te kabul edilirse, bu durumun toplumsal etkileri neler olabilir?
Toplumsal barışı temsil eden çok önemli bir konu şuan. Kaos yaratıyorlar aslında kendi elleri ile. Çünkü sokağında gördüğü, kafasını okşadığı, her gün yemeğini verdiği bir çocuğu kimse ölüme gittiğini bile bile barınağa vermeyecek. Barınak çalışanlarıyla halk arasında ciddi bir gerilim yaşanacak. Ve daha sonrasında da toplumsal huzurumuzu tamamen kaybedeceğiz. Ve nadir birleşebildiğimiz konulardan biri olan hayvan sevgisini de böylece siyasileştirmiş ve mahvetmiş olacağız. Bunun geri dönülebilir yolları var. Lütfen geri dönsünler. Herkes hata yapabilir. Biz birkaç kişi değiliz, milyonlarız. Bu katliam yasasından lütfen vazgeçin.
Biz çocuklar ve hayvanlar arasında seçim yapmıyoruz. Varsa bununla ilgili saldırgan köpek örnekleri rehabilite edilir, bununla ilgili çözüm önerisi yapılır. Ama yıllardır belki on yıldır aynı sokakta olan ve kimseye zararı dokunmamış hayvanı da alıp götüremezsiniz. Yani buna hiç kimse izin vermez. Toplumsal olarak belediye çalışanları ve mahalle sakinleri arasında büyük gerginlikler olacak. Umarım bu gerginlikler daha da tırmanmadan bir an önce bu yasayı geri çekerler. En acısı da ilk alacakları hayvanlar yıllardır sokağına alışmış, insan görünce kuyruğunu tutamayanlar olacak.
– Yerel hayvan koruma görevlisi nedir? Türkiye’de bu görevi üstlenmek için neler gerekmektedir? Türkiye’de yerel hayvan koruma görevlilerinin sayısının artırılması ne gibi avantajlar sağlayabilir? Bu görevlilerin sayısının artırılması, sorunun çözümüne nasıl katkı sağlayabilir?
Yerel hayvan koruma görevlisi, valilik ve tarım bakanlığı tarafından bir takım eğitimlerden geçip resmi statü elde edebilmek için gönüllülere verilen bir belge. Yerel hayvan koruma görevlisi hayvan hakkında gördüğü olumsuz durumları gerekli mercilere bildirme ve akut durumlarda görev alabilmek için yapılan bir programdır. Ülkemizde de benim gördüğüm neredeyse her belediye ve her valilik bu konuda Yerel hayvan koruma görevlisi olmaları için insanlara kurslar veriyor. Yerel hayvan koruma görevlisi daha da arttırılsaydı ve insanlar teşvik edilseydi herkes sokağındaki, mahallesindeki hayvanı takip eder, kısırlaştırmaya götürür, tedavi ederdi. Ama tarım bakanlığı insanlar vazgeçene kadar süreci uzatabildiğince uzatıyor.
– Türkiye’de barınakların iyileştirilmesi ve hayvanların yaşam koşullarının düzeltilmesi için ne tür yasal ve pratik değişiklikler yapılmalı? Bu konuda önerileriniz var mı?
Bütün belediyelerin ilk önceliği kısırlaştırma olmak zorunda. Ve herkes kendi bölgesini kısırlaştırırsa nüfusu kontrol altına almamız çok daha kolay olacaktır. Kısırlaştırmanın maaliyeti yalnızca bin TL. Hayvanları kısırlaştırmayan, yeteri kadar bu görevi üstlenmeyen belediyelere yaptırım uygulanmalı. Belediye başkanları öldürmediği için değil, kısırlaştırmadığı ve tedavilerini yapmadığı için yaptırıma tabi tutulmalı. Barınakların çok iyisi olmaz. Çünkü popülasyonun çok olduğu barınaklarda hayvanlarda birçok barınak hastalığı gözlemliyoruz. Bunun nedeni de bizdeki gibi hastane enfeksiyonları. Biz barınakların iyi olmasını istiyorsak, barınaklardaki sayı az tutulacak. Kısırlaştır al, geriye bırak metodunun uygulanması gerekir. Terk edilmemesi gereken bir metot. Bilimsel olarak da doğrusu bu.
Barınak Meleği KimdirTürkan Ceylan, tanınmış bir veteriner hekim ve hayvan hakları aktivistidir. “Barınak Meleği” olarak bilinen Ceylan, genç yaşlarda barınaklarda gönüllü olarak çalışmaya başladı ve veterinerlik eğitimini Fırat Üniversitesi’nde tamamladı. On altı yaşındayken barınaklarda çalışmaya başlayan Ceylan, birçok hayvana kısırlaştırma gibi sağlık hizmetleri sundu ve çok sayıda hayvanı sahiplendirdi. Elazığ barınağında hayvanlara yapılan kötü muameleler nedeniyle dava açtı. Bu dava, Türkiye’de barınakların yargılandığı ilk örneklerden biri oldu. Ayrıca, Muğla’daki orman yangınları ve Elazığ depremi gibi afet durumlarında gönüllü veterinerlik yaptı. Çeşitli STK’larla işbirliği yaparak hayvan hakları konusundaki farkındalığı artırmak için çeşitli eylemler düzenledi. |
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI | 10 soruda ‘ötanazi’ düzenlemesi: Tartışmalı düzenleme ne getiriyor, sokak köpekleri öldürülecek mi, uygulamayan belediyelere ne yapılacak?
TIKLAYIN | Sokak hayvanlarına ‘ötanazi’ öngören yasa teklifi komisyondan tartışmayla geçti: “Katliam yasasının failleri olarak fotoğrafınızı çektirin, tarihe geçtiniz!”
TIKLAYIN | İlk gün | Sokak hayvanları yasa teklifi görüşmeleri 18 saat sürdü, ilk 3 madde kabul edildi | Meclis’te “yasa iptal” sloganları atıldı, vekiller arasında gergin anlar yaşandı
TIKLAYIN | İkinci gün | Görüşmeler 14 saat sürdü, AKP’nin revize ettiği 5. madde komisyondan geçti: “Ötanazi, veteriner hekim tarafından yapılacak”
Komisyon süreci, uyutma, ötanazi ve değişiklilerSokak hayvanlarına “ötanazi” uygulanmasını öngören 17 maddelik ‘Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’, hazırlık aşamasında “uyutma”, teklif hazırlandıktan sonra ise “ötanazi” tartışmalarıyla kamuoyunda yoğun tepkilere neden oldu. TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda 18 Temmuz’a başlayan görüşmeler tartışmalar ve kavgalar üzerine 22 Temmuz’a ertelendi. 22 Temmuz’da ikinci gününde yeniden başlayan görüşmeleri yaşam hakkı savunucuları Meclis koridorlarında da sloganlarla ve oturma eylemiyle protesto etti. Yoğun tepkiler nedeniyle Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda, sokak hayvanlarına ötanazi uygulanması yolunu açan 5. maddeden AKP tarafından verilen önergeyle “ötanazi” ibaresi tekliften çıkarılarak yerine, “Veterinerlik Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu’nun 9. maddesi’nin 3. Fıkrası’nda yer alan hükümlerin uygulanması” hükmü getirildi: “Bakımevine alınan köpeklerden insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlarına 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 9’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen tedbir uygulanır.” Görüşmeler 3 gün boyunca toplamda 42 saat sürdü. Tartışmalı teklif, görüşmelerin üçüncü günü olan 23 Temmuz’da sabaha karşı TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda AKP ve MHP’li komisyon üyesi milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Hayvan hakları savunucuları, STK’lar ve muhalefetin karşı çıktığı yasa teklifinin komisyonda kabul edilen maddelere göre, hayvanları korumaya yönelik hükümlere aykırı hareket eden veya sahiplendiği hayvanların bakımını ciddi şekilde ihmal eden ya da onlara ağrı, acı veya zarar veren kişilerin denetimle yetkili merci tarafından hayvan bulundurması yasak olacak ve hayvanlarına el konulacak. Söz konusu hayvanlardan “sahiplendirilme niteliği olanlar” yuvalanıncaya kadar hayvan bakımevinde barındırılacak. Sahiplendiği hayvanı terk edene 60 bin lira para cezasıCaydırıcılığın sağlanması amacıyla sahipli hayvanların sahibi tarafından terk edilmesi kabahatine ilişkin idari para cezası hayvan başına 2 bin liradan 60 bin liraya çıkarılacak. Yerel yönetimler adına toplanan sahipsiz hayvanları bakımevi dışında bir yere terk eden veya bakımevinde barındırılan hayvanı bakımevi dışında bir yere bırakanlara ise hayvan başına 50 bin lira idari para cezası verilecek. Nüfusu 25 bini aşan belediyeler hayvan bakımevleri kuracakBüyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 25 bini aşan belediyeler, sahipsiz veya güçten düşmüş ya da “tehlike arz eden” hayvanların korunması ve sahiplendirilinceye kadar bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla hayvan bakımevleri kuracak. Belirtilen hayvanlar, ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürülecek. Hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan belediyeler ile il özel idareleri, sorumluluk alanındaki bu hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürecek. Kaynağı başka amaçlar için kullanan belediyelere cezaBelirtilen kaynağı ayırmayan belediye başkanı ve meclis üyeleri ile ayrılan kaynağı hayvan bakımevi kurmak, sahipsiz hayvanları toplamak, rehabilite etmek veya sahiplendirilinceye kadar bakmak için harcamayan veya bu kaynağı başka amaçlar için sarf eden belediye başkanı ve belediye yetkililerine 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek. Söz konusu belediyeler 31 Aralık 2028’e kadar belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla ve mevcut bakımevlerinin koşullarını iyileştirmekle yükümlü olacak. Belediyeler, 31 Aralık 2028’e kadar hayvan bakımevleri kurmak, rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek ve sahipsiz hayvanlara sahiplendirilinceye kadar bakmak için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde 5’i oranında kaynak ayıracak. Bu oran, büyükşehir belediyelerinde binde 3 olarak uygulanacak. Ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamayacak. “Yerel hayvan koruma görevlileri”ne ilişkin hüküm yürürlükten kaldırılıyorKedi ve köpek sahipleri, hayvanlarını en geç 31 Aralık 2025’e kadar dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmak zorunda olacak. Teklifle, sokakta bakıma ve korunmaya ihtiyacı olacak sahipsiz hayvan bulunmaması amaçlandığı için Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki “yerel hayvan koruma görevlileri”ne ilişkin hüküm yürürlükten kaldırılacak. Komisyon görüşmelerinde değişikliğe uğrayan maddeler ise şöyle: -Kanun teklifinin 4. maddesinde yer alan “rehabilite edilenler” ifadesi, “rehabilite edilen köpekler” şeklinde değiştirilerek, kedilerin kapsam dışına alınması sağlandı. Kabul edilen maddeye göre, hayvan bakımevlerine alınan hayvanlardan rehabilite edilen köpekler sahiplendirilinceye kadar bu yerlerde barındırılacak, Tarım ve Orman Bakanlığı veri sistemine kaydedilecek. -AKP milletvekilleri, 22 Temmuz’daki görüşmelerde komisyonda görüşmeleri süren teklifin 5. maddesine ilişkin değişiklik önergesi verdi. Verilen önergeyle saldırgan olan, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara “yerel yönetimlerce ötanazi yapılacağına” ilişkin hüküm teklif metninden çıkarıldı. Önergeyle teklife, “Bakımevine alınan köpeklerden insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlarına Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 9. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen tedbir uygulanır. Yerel yönetimler, sahipsiz köpeklere ilişkin yürüttüğü iş ve işlemlerde Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi kapsamında gerekli idari tedbirleri almaya yetkilidir” hükmü eklendi. Önergenin gerekçesinde, bakımevine alınan hayvanların köpeklerle sınırlandırılmasının da amaçlandığı belirtildi. Maddede önergeyle yapılan değişiklik kapsamında atıf yapılan Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 9. maddesinin 3. fıkrasında şu hüküm yer alıyor: “Hayvanlara ötenazi yapmak yasaktır. Ancak, hayvanlara acı ve ıstırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalık durumlarında, akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda, davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda, veteriner hekim tarafından ötenazi yapılmasına karar verilebilecek. Ötenazi işlemi veteriner hekim tarafından veya veteriner hekim gözetiminde yapılır.” -Teklifin kabul edilen 7. maddesine göre ise yerel yönetimler sahipsiz köpeklere ilişkin yürüttüğü iş ve işlemlerde Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi kapsamında gerekli idari tedbirleri almaya yetkili olacak. Hayvanlara yapılacak müdahalenin sadece tıbbi gerekçelerle değil, Kanunda yer alan diğer istisnai durumlarda da yapılabilmesine neden olacak. -Teklifin 9. maddesi AKP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. 9. madde mevcut yasanın 24’üncü maddesinde değişiklik yapılmasını öngördü. Mevcut yasanın 24’üncü maddesi şu şekilde düzenlenmişti: “Koruma altına alma Madde 24- Bu Kanunun hayvanları korumaya yönelik hükümlerine aykırı hareket eden ve bu suretle bulundurduğu hayvanların bakımını ciddi şekilde ihmal eden ya da onlara ağrı, acı veya zarar veren kişilerin denetimle yetkili merci tarafından hayvan bulundurması yasaklanır ve hayvanlarına el konulur. Söz konusu hayvan yeniden sahiplendirilir ya da koruma altına alınır.” Maddenin değişiklik yapılan hali ise şöyle düzenlendi: “6299 sayılı Kanunun 24üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve bu suretle bulundurduğu” ibaresi “veya sahiplendiği” şeklinde ve fıkranın son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Söz konusu hayvanlardan sahiplendirilme niteliği olanlar sahiplendirilinceye kadar hayvan bakımevinde barındırılır.” Değişiklik teklifinin gerekçesinde “Bu Kanunla sahipsiz hayvanların popülasyon yönetimine dair getirilen yeni yaklaşıma uyum sağlanması amaçlanmaktadır” denildi. Görüşmelerde teklifin 11. maddesi de kabul edildi. Madde şu şekilde düzenlendi: “6199 sayılı Kanunun28/A maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “birinci” ibaresinden sonra gelmek üzere”, ikinci ve üçüncü” ibaresi eklenmiş ve yedinci fıkrasında yer alan “hayvan koruma gönüllüsü,” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.”
Öte yandan, yaşam hakkı savunucularının Meclis koridorlarındaki eylemi AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisine yol açmıştı. Erdoğan, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Birileri, muhalefet milletvekillerinin desteğiyle kalkıp geliyor, Meclis koridorlarını işgal ediyor, utanmadan sıkılmadan Meclis çatısı altında milletvekillerine ‘katil’ diye bağırabiliyor. Biz, bu densizliğe, bu edepsizliğe, bu şımarıklığa pabuç bırakacak, boyun eğecek bir grup değiliz. Biz, üç-beş marjinal karakterin çığırtkanlık yaparak, bağırarak, çağırarak Meclisi çalışamaz hale getirmesine eyvallah etmeyiz. Böyle bir edepsizliğin tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirler çok daha sıkı bir şekilde mutlaka alınmalıdır” ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan’ın, bu konuşmasının ardından, 26-29 Temmuz tarihleri arasında TBMM’ye ziyaretçi yasağı getirildi. |
Teklifin detaylarıTeklifle; Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişikliğe gidilecek. Buna göre, Kanun’un amaçlarına “insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla” ifadesi eklenecek. Sahipsiz hayvanlara ilişkin yürütülecek çalışmalarda, kedi ve köpeklerin sahipli hayvan statüsüne alınabilmesi için Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığı veri tabanına kaydedilmesi zorunluluğu bulunduğundan “sahipli hayvan” ve “sahipsiz hayvan” kavramları açık şekilde tanımlanacak. Kanun’daki “yakala-kısırlaştır-sal” metodunun kaldırılması nedeniyle “hayvan bakımevi”; yani barınak tanımında değişiklik yapılacak. Barınakların tanımı, “Bakanlıktan izin alınmak suretiyle kurulan ve hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği bir tesis” şeklinde değiştirilecek. “Sahipsiz ve güçten düşmüş” hayvanların barınaklara toplanması ve buralarda “rehabilite” edilerek sahiplendirilinceye kadar bakılacak olması sebebiyle bakımevleri dışında bir hayvana bakmanın onun yasal sorumluluğunu alarak sahiplenilmesi suretiyle mümkün olabileceği ilkesi kabul edilecek. Kanun’un ilkeleri arasında yer alan “Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.” ifadesi yürürlükten kaldırılacak. Yerel yönetimler, yani belediyeler, gönüllü kuruluşlarla iş birliği içerisinde, sahipsiz hayvanların sahiplendirilinceye kadar bakılmaları için hayvan barınakları kurarak bakımlarını ve tedavilerini yapacak. Barınaklara alınan hayvanlardan “rehabilite edilen köpekler” sahiplendirilinceye kadar bu yerlerde barındırılacak. Doğru ve güncel veri için barınaklara alınan hayvanlar Tarım ve Orman Bakanlığı veri sistemine kaydedilecek. Veteriner Hizmetleri Kanunu’ndaki ‘ötanazi’ koşuluBarınaklara alınan köpeklerden “insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlarına”, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 9. maddesindeki “Hayvanlara ötenazi yapmak yasaktır. Ancak, hayvanlara acı ve ıstırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalık durumlarında, akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda, davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda veteriner hekim tarafından ötenazi yapılmasına karar verilebilir. Ötenazi işlemi veteriner hekim tarafından veya veteriner hekim gözetiminde yapılır.” hükümleri uygulanacak. Belediyeler, sahipsiz köpeklere ilişkin yürüttüğü iş ve işlemlerde Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi kapsamında gerekli idari tedbirleri almaya yetkili olacak. “Yerel yönetimler adına toplanan sahipsiz hayvanların bakımevi dışında bir yere terk edilmesi veya bakımevinde barındırılan köpeği bakımevi dışında bir yere bırakmak” fiilleri yasak kapsamına alınacak. Böylece sahipsiz hayvanların toplanması, barınaklara götürülmesi ve bu hayvanların sahiplendirilinceye kadar barınaklarda bakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasın ve yerel yönetimlerin görevlerini yerine getirmesi amaçlanacak.
|