Dr. Abbas KARAKAYA
Bütün salon ağladı. Özellikle filmin ilk yarısında. Verilen arada, film bittikten sonra birbirlerini teskin etmeye çalışan insanlar da gördüm. Ben de özellikle birinci bölümde çok ağladım, ikinci bölüme gözyaşım kalmamıştı, yer yer yine gözlerim dolsa da.
Filmin, saz çalmak, semah dönmek, tiyatro yapmak, söyleşip kitaplarını imzalamak için kente iki günlüğüne giden; çoğu çok genç, bırakın hayata doymayı, hayatın ilk basamaklarındaki fidanların gittikleri misafirlikten geri dönemediklerini; bunun acısından doğan duyguyu aktardığı doğrudur. Belgesel bu anlamıyla çok başarılıdır.
PİRHA editörü Nilgün Mete Muslu’ya göre film “Katliamın tam fotoğrafını çekmiş. Dönemin iktidarı katliamın planlayanı. Belgeselde bu net ortaya çıkmış. Artık elde bir belge var. Hafızadan silinmeyecek.” Bu değerlendirmeye sonuna kadar katılıyorum, ancak belirtmek istediğim birkaç eleştiri, saptama da var.
Yönetmeni Ümit Kıvanç olan belgesel beş saate yakın. Bu uzunlukta bir filmi kim seyredebilir?
Alevi olmayan, hele hele konu hakkında fazla da bilgisi olmayan filmdeki bu kadar çok malzeme içinde kaybolur, izleyemez. Öyle veya böyle konuyla ilgili, konu hakkında okuyan/yazan birileri sonuna kadar izleyebilir. Aslında, konu hakkında okuyup yazmasa bile, hemen hemen her Alevi bu filmi izler. Aleviler için yabancı, yeni, bilinmeyen bir şey de yok bu filmde. Kendi acılarını duyurduğu için de Aleviler filmi sahiplenir ve beğenirler. Demem o ki filmin hedef kitlesi Aleviler. Bu bir eksiklik mi? Olabilir.
Belgeselin bir teması, katliamın izini sürdüğü spesifik bir yönü yok. Sivas Alevi Katliamı gibi bir konuda belgesel yapacaksanız ya derinleşeceğiniz bir tema olmalı ya da katliamı aydınlatacak, katliamı bakışımızı değiştirecek, yeni bulgularınız, tanıklıklarınız vb. olmalı. Bazı ayrıntılar dışında, Ümit Kıvanç’ın belgeselinde bu iki unsur da yok. Ya ne var? Çalınan insan hayatları, onların acılı yakınları ve devletin katliamdaki “apaçık” rolü. O gün sokakları arşınlayan 10-15 bin insan ve devleti yönetenlerdeki tedaviye muhtaç Alevi nefreti.
Aslında, gazeteci Kelime Ata’nın, Kızıldan Yeşile: Sol, Aleviler, Alibaba Mahallesi ve Sivas’ta Dönüşen Siyaset isimli kitabı Sivas’ın on yıllar içinde yaşadığı değişim ve bu değişimle gelen katliam çok güzel anlatıyor. Belgesel için hazır ve çok güzel bir hikaye içeriyor bu kitap. Belgeselin araştırma ekibinde yer alan iki isimden biri olan Kelime Ata’nın kitabı üzerine kurardım belgeseli.
Belgeselde hem yakınlarını kaybetmiş olanlar hem de akademisyenler bunun bir Alevi Katliamı olduğunu sıklıkla tekrarlıyor. O zaman filmin adı neden Madımak/Sivas ALEVİ Katliamı, değil diye düşünüyor insan. Belgesele verilen isim “Çok Kötü Bir Şey Oldu”, 21. yüzyıla 7 yıl kala bir şehrin orta yerinde insanları bir yere kıstırıp yakmanın vahşetini, korkunçluğunu anlatmakta yetersiz kalıyor. Belgesele alt bir isim olarak verilebilirdi ama asıl isim olarak çok zayıf. Bu bağlamda, belgeseli beraber izlediğim arkadaşım Kudret Nezir Yunusoğlu’ndan belgeselin adının Almanca çevirisinin “çok korkunç bir şey oldu” diye yapıldığını öğrendim ki bu çeviri filmin/katliamın ruhuna çok daha uygun.
Kentin göbeğinde güpegündüz işlenen pogrom korkunç bir ağıt. Buna uygun bir bozlağı, uzun havayı tamamını olmasa da uzunca bir kısmını belgesele dahil etmek, yani belgeselin temposunu biraz değiştirmek daha iyi olurdu sanki. Ayrıca, şiirin bu kadar önemli olduğu bir kültürde doğru düzgün bir şiir yoktu belgeselde. Pir Sultan’dan bile. Hatta, katliamda ölen şairleri de düşününce…
2 Temmuz Sivas Katliamı davası adaletin henüz sağlanmadığı bir davadır. Hiçbir kamu görevlisinin 31 yıl sonra bile yargılanmadığı bir davadır. İnsan olanların vicdanında kapanmamış bir davadır. Bunu konu alan her çalışma kıymetlidir. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. İşaret ettiğim eleştirileriyle beraber bu belgeselin toplumsal kötülük ve katliamları “unutmayıp unutturmama” yolunda katkısının çok olacağını düşünüyorum. “Hafımızı toparlamak” yolunda sağladığı fırsat değerlidir; bu yüzden izlenilmesi ve izlettirilmesi gerek olduğuna inanıyorum.
Yapımcılığını AABK (Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu) üstlendiği belgesel Alevi Katliamı Hafıza Merkezi’nin beş ürününden biridir. Belgesel dışında, 2 Temmuz Alevi Katliamıyla ilgili şu dört çalışmaya www.madimak.org sayfasından erişebilirsiniz: Dijital Kütüphane; Sanal Müze; Sözlü Tarih; Web Belgesel.
Not: Belgeseli dün (29 Haziran 2024) İstanbul’daki ilk gösteriminde, Cemal Reşit Rey Salonunda izledim.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***