ORHAN ÖZCAN | YORUM
Enflasyonun yıkıcı etkisinin çok şiddetli ve derinden hissedildiği Türkiye’de, şu günlerde enflasyon hesaplamaları üzerinden önemli bir tartışma başlamış durumda. Ekonomi Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş’ın madde fiyat listesi ile ilgili yazısı o kadar ses getirdi ve etkili oldu ki, güvenilmeyen verilerin sahibi TÜİK’in başkanı Erhan Çetinkaya basın toplantısı yapmak zorunda kaldı.
Türkiye’de geçim ve yaşam sıkıntısı insanları inanılmaz derecede zorlar hale geldi. Öyle ki, DİSK’in kazandığı kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen madde fiyat listesini açıklamayan, hukuku hiçe sayan TÜİK’in başkanı, gazetede çıkan bu çok değerli yazı sonrası kamuoyu önüne çıkmak zorunda kaldı.
Ancak görüşüm, keşke Erhan Çetinkaya böyle bir basın toplantısı yapmasaydı. Çünkü toplantıda söylediği öyle şeyler var ki insan hayretler içinde kalıyor. Toplantıda söylediği, “Madde listesinin açıklanması için ekstra bir gün çalışma yapılması gerekiyor.” demesi gerçekten çok trajikomik. Daha da ileri giderek, enflasyon oranının yüzde 75 olması ile yüzde 45 olması arasında bir fark olmadığını dahi söyleyebildi.
Oysa bir ülkede pek çok şey enflasyon oranlarına göre belirlenir. Merkez bankaları politika faizini buna göre belirler. Üreticiler fiyat artışlarını buna göre ayarlar, genel ücret artışları buna göre belirlenir. Bu etki listesini daha da uzatabiliriz. Bu açıklama ile bu kadar önemli bir kurumun başkanının enflasyon değerlendirmesini de görmüş ve öğrenmiş olduk.
Peki neden bu hesaplama bu kadar önemli hale geldi?
Çünkü ekonominin olmazsa olmazı olan ‘güven’ tamamen yok olmuş durumda. Ülkede yaşayan herkes ve özellikle de ücretli kesim enflasyonu iliklerine kadar hissediyor ve hissettiği bu enflasyon ile açıklanan arasındaki farkı görerek açıklanan verilere ve yapılan açıklamalara inanmıyor.
Gelişmiş ülkelerde TÜİK benzeri kurumlar da madde fiyat listelerini açıklamıyorlar. Çünkü açıklamaları konusunda toplumsal bir baskı ile karşı karşıya değiller. Çünkü o ülkelerde açıklanan veriler ile hissedilen/yaşanılan arasında Türkiye’deki gibi uçurum yok. Açıklanan verilere güven var.
Üç yıl öncesine kadar İstanbul enflasyonu ile TÜİK enflasyon oranları birbirine yakın seyrederken, son üç yılda bu yakınlık tamamen kayboldu. Eğer bir devlet kurumu iseniz şeffaf olmak, açıklanması gereken verileri bütün netliğiyle açıklamak zorundasınız. Eğer bu verileri paylaşmaktan imtina ediyorsanız, bir şeyleri saklıyor, gizliyorsunuz demektir.
Enflasyonist ortam tüketici davranışlarını ve fiyatlama davranışlarını doğrudan etkiler. Güvenilmeyen veriler, yönetim, şeffaf olmayan yapı bu her iki davranışı da olumsuz etkileyerek enflasyon mücadelesine büyük zararlar verir.
Verilerine güvenilmeyen TÜİK, güvenilir bir kurum olmak istiyorsa, kendi madde fiyat listesini açıklamak zorundadır. Her şeyden önce madde fiyat listesinin açıklanması konusunda kesinleşmiş mahkeme kararı da mevcut iken, soyut açıklamalar yapmasına gerek yoktur.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek gerçek bir enflasyon mücadelesi verdiğine inanıyorsa öncellikle bu yok olmuş güveni tesis etmelidir. Tamamen aritmetiksel baz etkisi ile yakında düşmeye başlayacak olan enflasyon gerçekte bir dezenflasyon süreci değil, tamamen bir illüzyondan ibarettir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***