Genco Erkal’ın bu sabah vedasını okuduğumda, zihnimde, onun bölüme geldiği bir günün imgesi belirdi. Ayşegül Hoca’nın (Yüksel) arkadaşıydı, muhtemelen bir oyun için Ankara’daydı Genco Erkal ve bölüme uğramıştı. Sevda Hoca (Şener) ve Ayşegül Hoca’yla sohbet ediyorlar, her zaman olduğu gibi tiyatrodan konuşuyorlardı. Biz de arada laf atarak ama en çok dinleyerek, bu fotoğrafın bir gün tarih olacağını düşünmeden onlara bakıyorduk.
O akşamki oyunun ne olduğundan şimdi emin değilim, ama yılını tahmin etmeye çalıştığımda- Genco Erkal’ın o gün Ankara’ya, ya Madımak Katliamı’nın ardından Fazıl Say’ın müzikleriyle yaptığı Sivas’93’ü ya da 1994 yılında Aziz Nesin’den uyarladığı Birtakım Azizlikler’i sahnelemek için geldiğini söyleyebilirim. O fotoğraftaki insanlar için tiyatro, toplumsal sorumluluk fikriyle iç içeydi, onları birleştiren ortak hatıralar, bir anlamda ülke tiyatrosunun en önemli dönemeçlerine, heyecanlarına ve baskılarına aitti. Zihnimde beliren görüntünün bir dili yok, sessiz ve neşeli bakışlar var, ama bu ekibin nelerden söz etmiş olduğunu duraksamadan anlatacak kadar, haklarında bir fikrim var.
Genco Erkal’ın adını,ülke tiyatro tarihinin 60’lı yıllarında -yani hareketli bir ortamda- kurulup dağılan ya da devam eden topluluklara ilişkin bilgilerin içinde görebilirsiniz. Örneğin 1959 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun başına gelen ve 1966’ya kadar Şehir Tiyatrosu’nun, Özdemir Hoca’nın deyişiyle, “altın çağı”nı yaşamasına vesile olan Muhsin Ertuğrul’un, “Şehir Tiyatrosu’na yepyeni bir hava ve atılım gücü getirmek için” etrafına topladığı yönetmen, oyuncu, dekor sanatçılarının arasındadır Genco Erkal.
Metin Hoca (And), yerli ve yabancı oyunların “büyük titizlikle” sahneye getirildiği bu dönemin en önemli olaylarının, yeni yerli yazarların oyunlarının sahnelenmesi ve semt tiyatrolarının açılması olduğunu belirtir. Kadıköy Tiyatrosu, Üsküdar Tiyatrosu, Fatih ve Zeytinburnu Tiyatroları bu dönemde açılmış, Rumelihisarı’nın yaz aylarında tiyatro olarak kullanılmasına da bu dönemde başlanmıştır. Bu heyecan verici başlangıcın içindedir Erkal. Ülkede iyi şeylerin, devam edememe gibi bir özelliği vardır, 1966’da Ertuğrul görevden alınınca ekibin çoğu da dağılıp, yeni yollara gireceklerdir.
Genco Erkal’ın adını bu defa da 1962 yılının ikinci yarısında kurulan Arena Tiyatrosu’nun oyuncu listesinde görürüz. Bu topluluğun önemi, Metin Hoca’ya göre, 1963 yılında kurulacak olan Ankara Sanat Tiyatrosu’nun çekirdek kadrosunu barındırmasıdır. Asaf Çiyiltepe, Arena Tiyatrosu’ndan ayrılıp AST’ı kurduğunda, yine kadro listesinde Genco Erkal vardır.
Dostlar Tiyatrosu’nu ise, “amaçları Anadolu’da tiyatro yapmak olan” altı genç kuracaktır. Başlangıcı Ayşegül Yüksel şöyle anlatır: “Mehmet Akan, Şevket Altuğ, Ferit Erkal, Arif Erkin ve Nurten Tunç, Genco Erkal’ın önerisi üstüne, yarı ödenekli bir bölge tiyatrosu kurmak için bir araya gelmişlerdi. Tiyatrolarını Adana’da oluşturmayı düşünen kurucular, ne Adana belediyesinden ne de Adanalı zenginlerden destek göremeyince, örgütlü işçi sayısının en yoğun olduğu İstanbul’da devrimci bir sendikaya bağlanarak işçiler için tiyatro yapma seçeneğine yöneldiler.” Elbette işçiler için tiyatronun gerekli olduğunu düşünen bir sendika bulamayacaklar ve bir özel tiyatro olarak kuracaklardır Dostlar Tiyatrosu’nu.
Dostlar Tiyatrosu, ülkede en uzun ömürlü özel tiyatrolardan biri olmayı başarmıştır. Geçmişte kalabalık kadrolu, bir “ansambl” ruhuyla çalışan bu tiyatro, ülke sorunlarına duyarlı, söyleyecek bir sözü olan oyunlar seçtiği için baskı dönemlerinde payına düşen bedeli ödemiş, emekçilerin sesine kayıtsız kalmadığı için “toplumcu tiyatro”nun parçası olarak görülmüştür. 1980 sonrasında sürekli kadro anlayışından ekonomik nedenlerle uzaklaşarak, “yapıma göre oyuncu” seçen, az kişili ya da tek kişilik bir tiyatro formuna dönüşmüştür.
Dostlar Tiyatrosu’nun üretimlerini Ayşegül Hoca altı başlık altında sınıflar: İlk grupta yerli yazarların-şair, öykücü- yapıtlarından uyarlanan gösterimler yer alır. Abdülcanbaz, Azizname, Nazım’ın şiirlerinden uyarlanan Kerem Gibi ve Can Yücel’den uyarlanan Can, bu gruba örnek olarak gösterilebilir. İkinci gruptaki üretimler, topluluk sanatçıları tarafından kaleme alınmıştır; Alpagut Olayı, Macit Koper’in yazdığı Sabotaj Oyunu, Yavuzer Çetinkaya’nın Gün Dönerken’i ve Madımak Katliamını anlatan, Fazıl Say’ın müziği eşliğinde sunulan Sivas’93.
Üçüncü grupta ise yerli oyun yazarlarının metinleri yer alır, Ayşegül Hoca, bu oyunların bir bölümünün “dünya prömiyerini” bu tiyatroda yaptıklarını söyler. Vasıf Öngören, Başar Sabuncu, Bilgesu Erenus gibi yazarların oyunlarının arasında olduğu bir repertuvardır bu. Dördüncü grupta ise dünyanın gündemindeki sorunları ve olayları irdeleyen çeviri metinler yer alır. İlk çeviri oyunları Rosenbergler Ölmemeli’dir, onu, Hans Magnus Enzensberger’in Havana Duruşması takip eder ve Peter Weiss’ın Soruşturma’sı da sahnelenen oyunlar arasındadır. Beşinci grup, çeviri metinlerden uyarlamaya ayrılmıştır Sartre, Hasek, Brecht, Jarry, Max Frisch uyarlanarak sahneye getirilen yazarların arasındadır.
Son grubu Ayşegül Hoca, Dostlar Tiyatrosu’nun Brecht uyarlamalarına ayırmıştır; Analık Davası ile başlayan bu çalışmalara Brecht Kabare, Kafkas Tebeşir Dairesi, Galileo Galilei, Ben, Bertolt Brecht, Bay Puntila ve Uşağı Matti ve başka oyunlar da eklenmiştir. Dostlar Tiyatrosu’nun sahnelediği pek çok oyun, ses getirmiş, önemli oyuncuların akılda kalan rollerine vesile olmuştur. Pek çok parlak yıldız geçmiştir Dostlar Tiyatrosu’nun sahnesinden, bir zamanlar hararetle tartışılan, dünya ile bağını koparmamış bir tiyatro anlayışının örneklerini sunan oyunlar geçmiştir o sahneden. Dostlar Tiyatrosu ülke tiyatro tarihinin önemli parçalarından biridir, Genco Erkal da öyle.
Genco Erkal sadece oyuncu ya da yönetmen olarak değil, çevirmen, dramaturg ve yazar olarak da emek vermiştir tiyatroya. Onun tiyatro serüveni, 60’lı yıllarda başlayan ve tiyatro tarihinin en önemli işlerini ortaya çıkarmış sanatçılar kuşağının serüvenine aittir. Ülkedeki ve dünyadaki siyasi gelişmeleri heyecanla takip eden, sanat aracılığıyla toplumsal hayata dokunacak imgelerin peşine düşen ve sanatı, sorumluluk bilinciyle birleştiren bir kuşağın çoğu zaman sıkıntılı,yasaklarla kuşatılmış tarihinin, hatırlanacak isimlerinden biridir onun adı.
Genco Erkal’ı,bizim bölüme geldiği, Ayşegül Hoca ve Sevda Hocayla hararetle tiyatro konuştuğu zamana ait olan o fotoğrafa sabitliyorum yeniden. Birbirlerine yakın bir dilde konuşanların bakışında oluşan memnuniyet var üçünde de. İki tiyatro bilimcisi, eleştirmen ve bir tiyatro insanı. Bu buluşmalardan geriye kalacak verimli işleri hatırlatacaklar bana hep. Tiyatronun akılla, sorumlulukla bağlantısını hatırlatacaklar hep. Eleştirdiğinizde bile ciddiye aldığınız insanlar vardır, bir yola nasıl çıktığını, o yolda nasıl yürüdüğünü bildiğiniz insanlar. O yolu okumanızı öneririm.Güle güle Genco Erkal.
Süreyya Karacabey kimdir?
Süreyya Karacabey Adana’da doğdu. 1992’de Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisans ve doktorasını aynı bölümde yaptı. Dramatik, Yazarlık, Epik Tiyatro, Geleneksel Türk Tiyatrosu, Ortaçağ Tiyatrosu, Radyo Oyunu Yazarlığı derslerini yürüttü. 2010 yılında doçent ünvanını aldı.2017 yılına kadar çalıştığı bölümden 6 Ocak 2017 KHK’sıyla atıldı. Modern Sonrası Tiyatro ve Heiner Müller, Brecht’ten Sonra ve Gündelik Hayata Direnmek başlıklı kitapları ve çeşitli dergilerde yayınlanmış yazıları vardır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***