Adnan Oktar silahlı suç örgütünün, üyelerini diri tutmak ve deşifre olan örgüt üyelerinin yerine yenilerini kazandırmak amacıyla avukatlar ve sosyal medya grubu üzerinden oluşturduğu “güncel yapılanmasına” yönelik 14 sanığın yargılandığı davada, 5 tutuklu sanığın adli kontrolle tahliyesine karar verildi, ancak bu sanıkların ana dava dosyasında haklarında verilen cezalar onandığı için tutukluluk hallerinin süreceği ifade edildi.
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan Fatih Kılıç, duruşmada tanık sıfatıyla dinlendi. Kılıç, “Adnan Oktar, cinsel içerikli konuşmalar hakkında ‘Şaka dersiniz.’ dedi. Sonra avukatlarla konuşuldu ve ‘şaka’ dedikleri zaman görüntülerin gerçek olduğu ortaya çıkacaktı. Herkes cinsel suçlamaları disiplinli bir şekilde reddetti” ifadelerini kullandı.
İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, Adnan Oktar’ın da aralarında bulunduğu 6 tutuklu sanık Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile bağlandı, 1 tutuksuz sanığın katıldığı duruşmada, sanık avukatları da hazır bulundu.
Ana davada etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan Fatih Kılıç, duruşmada bu dosyada “tanık” sıfatıyla dinlenildi.
Kılıç, örgütün tehlikeli ve sinsi bir yapı olduğunu ifade ederek, “Bu örgüt, insanın tüm hücrelerine zerk ediyor. Adnan Oktar operasyon sürecine gelene kadar zıvanadan çıkmıştı. Adnan Oktar’ın hep operasyon korkusu vardı, tedbirler alıyordu. Sıradan insan görüntüsü vermek için arada bir dışarı çıkar ve silahlı bir koruma ordusuyla alışveriş merkezlerine giderdi. O dönemler çok ciddi korkular yaşıyordu.” diye konuştu.
Oktar’ın sürekli övülmek istediğini, en büyük korkusunun ise yalnız kalmak olduğunu anlatan Kılıç, şöyle devam etti:
“Adnan Oktar, hiçbir kitabını kendi yazmadı, hiçbir makalesini kendi yazmadı, ekibi yazdı ama kendisi yazmış gibi yaptı. Helal yoldan para kazanmayı bilmez, 10 lira para kazanmayı bilmez. Hep başkaları üzerinden geçinir. Sadece çok iyi konuşmayı bilir. Bir sürü aileye akla hayale gelmeyecek çirkeflikler yaptık. Bir sürü dava açtık. Şu anda bütün dertleri mağdurları ve etkin pişmanları manipüle etmek. Adnan Oktar, cezaevine girince ilk yaptığı şey avukatları görevlendirmek oldu. Herkesten kendisini ve örgütü aklayan yazılı beyanlar alınmasını istedi. Bazı kişiler bunu yapmak istemediler, riskli olacağını ve Adnan Oktar’ın kendilerini dosyaya bağlamaya çalıştığını anladı. Ne yaptı ne etti, bütün beyanları aldı. Tabii bu beyanlar kesmedi onu, cezaevindeki herkesin kendisine mektup yazmasını istedi ve aldı. Bütün bu işi organize eden avukatlar. İçerdeki insanları etkin pişman olmamaları için kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Sonra herkes birbirine mektup yazmaya başladı.”
“Herkes cinsel suçlamaları disiplinli bir şekilde reddetti”
Kılıç, örgütün hukuk imamı olarak arandığını, teslim olmak istediği için kendini emniyete ihbar ettiğini, 2 yıl önce etkin pişmanlıktan yararlandığını ve tüm dijital materyalleri teslim ederek bildiklerini anlattığını ifade etti.
Oktar’ın cezaevinden de örgütü yönettiğini ve istediklerinin dışarıda yapılmaya devam edildiğini dile getiren Kılıç, “Adnan Oktar, tüm sanıkların savunmalarını avukatları aracılığıyla bize yaptırdı. İfade verenlerin hiçbiri kendi hür iradesiyle ifade vermedi. Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. Tek tek Adnan Oktar, notlar ve talimatlar gönderdi. Cinsel suçlarda ‘herkes disiplinli bir şekilde reddedecek’ denildi. Adnan Oktar, cinsel içerikli konuşmalar hakkında ‘Şaka dersiniz.’ dedi. Sonra avukatlarla konuşuldu ve ‘şaka’ dedikleri zaman görüntülerin gerçek olduğu ortaya çıkacaktı. Herkes cinsel suçlamaları disiplinli bir şekilde reddetti.” diye konuştu.
“Avukatlar ulak oldu”
Duruşmada tanık olarak dinlenen Müge Öğütçü ise iddianameyi okuduğunda örgütün farklı bir yapısı olduğunu anladığını, şaşkına döndüğünü dile getirerek, “Ben örgütten çıktığımı Adnan Oktar’a haber vermedim. Bu dönemde avukatlar aracılığıyla beni tehdit etmeye başladı. Adnan Oktar, nereye gitse istediği sistemi yönetir. 32 senedir işlettiği sistemi hapse girince avukatları aracılığıyla yapmaya başladı. Örgütün avukatları, örgütün avukatı değil, Adnan Oktar’a ulak oldular.” ifadesini kullandı.
Avukatların savunmalarının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Meltem Daban, Ferhunde Eda Babuna, Elvan Şahin, Aslı Efeoğlu ve Mine Kalça‘nın yurt dışına çıkış yasağı şartıyla adli kontrol tedbiriyle tahliyelerine karar verdi.
Duruşma eksik hususların giderilmesi için 11 Ekim’e ertelendi.
Öte yandan, tahliye kararı verilen 5 sanığın ana dava dosyasında haklarında verilen cezalar onandığı için tutukluluk hallerinin devam edeceği belirtildi.
Ayrıca, dün görülen duruşmada, 6 avukat sanığın dosyasının ayrılmasına, yargılamanın durdurulmasına ve Adalet Bakanlığından yargılama izni alınmasına karar verildi. Böylece dosyada sanık sayısı 14’e düştü.
İddianamedenİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan iddianamede, 20 kişi şüpheli olarak yer alıyordu. Mahkeme kararlarıyla silahlı suç örgütünün yöneticisi olarak kabul edilen Adnan Oktar’ın bu nedenle cezaevinde bulunduğu ve bu süreçte örgütsel faaliyetlerine devam ettiği kaydedilen iddianamede, Oktar’ın özellikle avukatları ve diğer örgüt yöneticileri Meltem Arıkan Daban ve Ferhunde Eda Babuna vasıtasıyla örgütü diri tutmaya çalıştığı, talimatlarının cezaevi dışında yayılmasını sağladığı belirtiliyordu. Oktar’ın bunu yaparken, özellikle diğer örgüt yöneticileri vasıtasıyla yargılamanın kumpas olduğuna ilişkin kamuoyu oluşturma ve siyasi lobi desteğini alma faaliyetlerine giriştiği vurgulanan iddianamede, ana çatı davasında ceza alan ve cezaevinde bulunan örgüt üyeleriyle mektuplar ve avukatlar aracılığıyla iletişim kuran Oktar’ın, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen örgüt üyelerini engellemeye çalıştığı ifade ediliyordu. İddianamede, Adnan Oktar’ın özellikle içeride ve dışarıda bulunan örgüt üyeleri üzerindeki etkinliğini devam ettirmeye çalıştığı da belirtilerek, bu kişinin cezaevinde kaldığı dönemde, özellikle 15 gün gibi kısa sürede yaklaşık 200 avukat ile olağan akışa uygun olmayacak şekilde “hukuki yardım” adı altında görüşmeler gerçekleştirdiğine vurgu yapılıyordu. Oktar’ın ayrıca, örgütü diri tutmanın yanı sıra hem yargılanan hem deşifre olan örgüt üyelerinin yerine yeni örgüt üyeleri kazandırmayı amaçladığı ve en kolay yol olan avukatları vasıtasıyla talimatlarını aktarmaya çalıştığı belirtilen iddianamede, sanıklar Adnan Oktar, Meltem Arıkan Daban ve Ferhunde Eda Babuna’nın “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçundan 5 yıldan 12’şer yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyordu. Bu sanıkların ayrıca, TCK’nın ilgili maddesi uyarınca, örgüt üyelerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği tüm suçlardan dolayı fail olarak cezalandırılması talep ediliyordu. Adnan Oktar, Meltem Arıkan Daban ve Ferhunde Eda Babuna’nın bu kapsamda, “örgütün veya amacının propagandasını yapma” suçundan 10,5 yıldan 31,5’ar yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenilen iddianamede, diğer 17 sanığın da “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma”, “örgüte yardım” ve “örgütün veya amacının propagandasını yapma” gibi suçlardan farklı sürelerde hapisle cezalandırılması talebi yer alıyordu. |