AKP’nin kurucularınan, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç, Türkiye’nin öncelikli sorununun adalet ve ekonomi olduğunu söyledi. Arınç, “Adalet hepsinden öncelikli olacak. Ekonomiye, toplumsal barışa el uzanacak. Ama adalet her şeyin temelidir. Adalet tecelli etsin, isterse kıyamet kopsun anlayışına bir an evvel gelmemiz lazım. Haksız tutuklamalar, yargıdaki hak ihlalleri… Bütün bunları giderecek bir yargı, bir adalet anlayışını derhal ilan edilmeli. Sayın Cumhurbaşkanımız, ‘Bundan sonra sadece adalet tecelli etsin. Hiçbir talimata kulağınızı açmayın. Önünüzdeki dosya ne ise ona göre karar verin’ dese yargı zaten buna hazır. Sayın Cumhurbaşkanımızın halkı bu açıdan rahatlatması gerekir diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı. Arınç ayrıca, ‘Tek Adam’ rejimne karşı çıktı, Cumhurbaşkanlığı makamı ile Genel Başkanlık makamının birbirinden ayrılması gerektiğini söyledi.
Gazete Duvar’dan Can Bursalı’ya konuşan Bülent Arınç, yargıdaki krizden Sinan Ateş cinayetine, 31 Mart yerel seçimlerindeki sonuçlardan AK Parti’nin kimliğine ve atması gereken adımlara kadar birçok değerlendirmede bulundu. Saray’ın hukuk danışmanı Mehmet Uçum’un ‘milli yargı’ ifadelerine tepki gösteren Arınç, “O milli yargı lafını getiren, kendini bilmez kişiye şunu söylemek istiyorum ki, 30 sene avukatlık yapmış, barodan da 50 yıl plaketini almış bir arkadaşları olarak, Türkiye’de her mahkeme, AİHM hariç milli yargıyı temsil eder. Çünkü gerekçeli kararının başında, ‘Türk milleti adına’ der. Yanlışlıklar çok. Türkiye’de insanları şahsi hürriyetlerinden mahrum etmek, özellikle de Can Atalay özelinde çok yanlıştır. Bunun süratle düzeltilmesi lazım.” ifadelerini kullandı.
Bazı sorular ve Arınç’ın cevapları şöyle:
“31 Mart yerel seçimlerinin sonuçları malum. Bir mağlubiyet hissi yaşadınız mı?”
- Sonuç istediğimiz gibi olmadı. AK Parti bir başarı kazanmadı, bunu açıkça ifade edeyim. Ama başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere AK Parti’nin önündeki insanların hiç birisi mağlubiyet kelimesini de, yenilgi kelimesini de kullanmak istemezler. En büyük şehirleri kaybediyoruz, hem de kaç defadır kaybediyoruz. Kazandığımız yerleri de oylarımız düşerek kazanıyoruz. Büyük bir kayıp varsa bunun telafi edilmesi lazım. Cumhurbaşkanımız 22 yıldır bu işin önünde ve başında. Hele 2018’den bu yana da hem partinin genel başkanı hem de Cumhurbaşkanı, yürütmenin başında. Sanıyorum en iyi değerlendirmeleri yapacaktır.
Yaşar Yakış partiden ihraç edilmiş, yeni duydum!
- Kuruluş kodlarına geri dönmüş bir AK Parti’nin seçimlerde tekrar başarılı olabileceğini düşünüyor musunuz?” sorusunu ise şöyle cevapladı: “AK Parti o muhafazakar demokrat kimliğinden maalesef uzaklaştı. Bu yüzden kuruluştaki kurucuları bulamayız. Kuruluştaki siyasi havayı da bulamayız. Kuruluştaki insanlara tekrar görev verelim de denilemez. Mesela bakınız, bir kurucumuz vefat etti, Yaşar Yakış beyefendi. Cenaze tören için TBMM’deydi. Benim tanıdığım fevkalade kibar beyefendiydi. Donanımlı bir büyükelçiydi. Kendisine kurucu olmak teklif edildiğinde hiç tereddütsüz emekli oldu. Geldi AK Parti’nin resmi kurucuları içerisinde yer aldı. Hatta çevresinden, ‘Ya bu gericilerin içerisinde ne işin var senin’ eleştirileri aldı. Kendisi ilk Dışişleri Bakanımızdır, Allah rahmet eylesin, 85 yaşında vefat etti. Ama bugün duydum ki, 2016 yılında AK Parti’den ihraç edilmiş. Duyunca doğrusu inanamadım, ben de takip etmemişim demek ki. Böyle bir insan, bir gazetede yazıları sebebiyle, ki o gazetede bir zamanlar yazı yazmak da gazetenin okuyucusu olmak da prestij işiydi. Ondan dolayı ihraç edilmiş. AK Parti’ye hayat vermiş bir insanın düşünceleri itibariyle ihraç edilmiş olması beni fevkalade yaraladı. Bu vesileyle söyleyeyim, inşallah Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konu içerisinde Sayın Genel Başkanımız, bu kararını kaldırarak iade-i itibarda bulunmasını ben şahsen arzu ediyorum ve bunu kendisine de ileteceğim.
Cumhur İttifakı’yla ‘demokratik’ kimliğe dönemez
AK Parti’nin Cumhur İttifakı’ndaki birlikteliği sürdüğü müddetçe muhafazakar demokrat kimliğine geri dönmesi mümkün mü?
- Geri dönmesi çok mümkün. Formülü bende gizli. Kısmen konuşuyoruz, kısmen de gel bakalım bu mesele nasıl olacak denirse her şeyim hazır gider söylerim. Yeter ki niyetleri olsun.
- Fakir olmamak lazım. İnsanımızı fakirlikten kurtarmamız lazım. Biz bunları kabul ettik ve yüzde 50’den aşağı oyumuz düşmedi. 20 seçime girdik, hepsinde başarılı olduk. En sondakileri kast etmiyorum. 10 tane referandum yaptık, tek başımıza. Karşımızda MHP varken, CHP varken, biz yüzde 58’lerle referandumu kazandık. Bütün bunlara tekrar sahip olmamız lazım.
- MHP’nin çizgisi milliyetçi bir çizgiyse buna saygı duyarız. Türkiye’nin böyle bir partiye de ihtiyacı var. Ama biz muhafazakar demokratız. AK Parti olarak kendi kimliğimizin içinde yaşamak mecburiyetindeyiz. Biz birilerinden daha fazla milliyetçi, biz birilerinden daha fazla ülkücü, biz birilerinden daha fazla ulusalcı, biz birilerinden daha fazla şucu bucu olamayız. Bizim kimliğimiz belirlenmiş, hala tüzüğümüzde, programımızda bunlar var. Buralarda bir erozyon görüldü, tabii bu içeride yaşadığımız olaylara da bağlı.
70 liraya doldurduğum poşeti, şimdi 170 liraya dolduruyorum
Sizce seçim sonuçlarının en temel sebebi nedir? Ekonomik kriz mi yoksa başka bir sebep?
- Eşimle beraber markete gidiyorum. Diyelim ki bir sene evvel 70 liraya aldığın, doldurduğum poşeti şimdi 170 liraya dolduramıyorum. Et fiyatı almış başını gitmiş. (Vatandaşlar) Bana tepki göstermiyorlar. Beni kendilerinden biliyorlar. Çünkü ben onları savunuyorum.
- Bakanlık, pahalılık yok kardeşim o psikolojik bir şikayet diyorlardı. Düşünebiliyor musun? En son hanımla markete gittiğimde 609 lira tuttu aldıklarım. İçinde et, peynir yok. Maliyet enflasyonu var Türkiye’de. Maliyetler düşmedikçe enflasyon daha da artacak.
Ekonomi böyle gittiği sürece AK Parti’nin yeniden eski şaşalı günlerine dönmesi mümkün mü?
- Dönmese de başat rolü oynar. Çünkü millet, ‘Bunlar güzel işler yaptılar, şimdi işler bozuldu. Ama bunu da bunlardan başka düzeltecek kimse yok’ kanaatinde. Geçen genel seçimlerde herkes Sayın Kılıçdaroğlu’nun yanındaydı ama biz yüzde 52,5 ile kazandık. Neden? Çünkü millet kızıyor ama Tayyip Bey’den başka düzeltecek bir güç görmüyor.
Geçen genel seçimlerde, Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş aday olsaydı sonuç farklı olur muydu?
- Sayın Kılıçdaroğlu 48 civarında bir oy aldı. Aslında bu bir başarıymış. Neden biliyor musunuz? Çünkü CHP’nin en az yüzde 25’i ona oy vermemiş. En az. Bu çok açık bir gerçek. Adamı devirdiler gitti. Oysa CHP’yi halkın partisi haline getirmek için bir çabası oldu Kılıçdaroğlu’nun. Helalleşme, Adalet Yürüyüşü, toplumun daha başka kesimleriyle tekrar bir araya gelmek gibi şeyler yaptı. Ama CHP kendi içinden kendi adayına oy vermediyse, İYİ Parti oy vermediyse… Öbürlerinin zaten oyu yok ki versin. Böyle baktığınızda Kılıçdaroğlu’nun aldığı yüzde 48 oy, belki de yüzde 55 demek.
- Ben CHP’li değilim ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptıklarını da takdir ediyorum. Bugün Özgür Özel’in başındayken kazandığı başarının temelinde bence Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı çalışmalar var. Onun hakkını bilsinler. Onun hakkını da her zaman gözetsinler. Bunu kırılacak, incitecek bir şeyden de mutlaka sakınsınlar. CHP’nin bu dönüşümü Türkiye için çok faydalı oldu.
Yerel seçimden sonra ‘yumuşama, normalleşme’ diye tariff edilen bir süreçten söz edildi. Sizce anormal ne var da normalleşmek gerekiyor?
- Biz bir zamanlar yüzde 50 oy aldık ama karşımızdaki yüzde 50 de bize nefretle değil, sevgiyle bakıyordu. Takdirle bakıyordu. Çok güzel işler yapıyorsunuz diyorlardı. Bize liberaller, sosyal demokratlar, demokrat solcular, yazarlar, çizerler, sanatçılar oy veriyordu. Oysa biz şimdi kendi tabanımızın bir kısmıyla dahi karşı karşıya kaldık. Artı oyları zaten kaybettik. Biz devrimci bir partiydik aslında. Tayyip Erdoğan’ın şahsında devrimcilik vardır. Mesela onun 11-12 sene süren başbakanlığında başarılanlar, dünyada hiçbir icraatın başındaki başbakan tarafından başarılmamıştır. Ben onun başbakanlığı dönemini ayrı bir altın sayfa olarak görüyorum. Neden? Sadece icraatla uğraşıyordu.
AK Parti 23 yaşında, 22 yıldır iktidarda. Cumhur İttifakı dönemini de dahil edersek hep tek başına iktidardaydı. Partinizin ilk ödevi ne?
- Adalet hepsinden öncelikli olacak. Ekonomiye, toplumsal barışa el uzanacak. Ama adalet her şeyin temelidir. Adalet tecelli etsin, isterse kıyamet kopsun anlayışına bir an evvel gelmemiz lazım. Haksız tutuklamalar, yargıdaki hak ihlalleri… Bütün bunları giderecek bir yargı, bir adalet anlayışını derhal ilan edilmeli.
- Mesela ben Sayın Cumhurbaşkanımızın yerinde olsam, yarın ‘Ey millet, ülkede sıkıntılarımız var. Ben de şu kadar yıldan beri varım, çok doğru şeyler yaptım ama yanlış yaptıklarım da olmuştur. Size söz veriyorum, adaletten, hukuktan, yargıdan ne kadar şikayetiniz varsa ben de sizin kadar şikayetçiyim. Bundan sonra bu kurumlardan şunu istiyorum. Sadece adalet tecelli etsin. Hiçbir talimata kulağınızı açmayın. Hiçbir işarete ne olur bakmayın. Önünüzdeki dosya ne ise ona göre karar verin’ derim. Bunu dese yargı zaten buna hazır. Sayın Cumhurbaşkanımızın halkı bu açıdan rahatlatması gerekir diye düşünüyorum.
- Nihai kanaatim şudur. Cumhurbaşkanlığı makamı ile Genel Başkanlık makamı birbirinden ayrılmalı. Bunu ilan ettiği gün bile, 5 puan koyarız üstüne.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***