İSTANBUL – Metris R Tipi Cezaevi’nde aynı hücredeki 3 tutsaktan biri felçli, birinin iki eli yok, biri de yatağa bağlı. Av. Gülizar Tuncer, birbirlerine bakmak zorunda bırakılan tutsakların insanlık dışı koşullarda yaşam mücadelesi verdiğini söyledi.
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2022 yılı verilerine göre cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere toplam bin 517 hasta tutsak bulunuyor. Tutsakların tahliyeleri, Adli Tıp Kurumu (ATK) ya da İdare ve Gözlem Kurulları tarafından verilen raporlar doğrultusunda engelleniyor.
İstanbul’da bulunan Metris R Tipi Cezaevi’ndeki Abdulkadir Kuday, Ergin Aktaş ve Serdal Yıldırım da durumu ağır olan tutsaklardan. 3 tutsaktan biri felçli, birinin iki eli yok, biri de yatağa bağımlı. Bu nedenle birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılıyorlar; birbirlerine hem el oluyorlar hem de ayak.
ABDULKADİR KUDAY
Abdulkadir Kuday, Kobanê eylemlerinin sürdüğü 8 Ekim 2014 tarihinde Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesinde gözaltına alınarak, “örgüte üye olmak” iddiasıyla tutuklandı. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Kuday, sırasıyla Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi, Mardin T Tipi Kapalı Cezaevi ve Tekirdağ T Tipi Cezaevi’ne sevk edildi. Tekirdağ’da Kuday’a bel fıtığı teşhisi konuldu ve ameliyat edildi. Ağrıları dinmeyen Kuday’ın teşhisinin yanlış olduğu ortaya çıktı. Tekirdağ Dr. İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi’ne götürülen Kuday’ın sinir sisteminin uyarılar gönderememesine neden olan ALS hastası olduğu teşhisi konuldu.
2021 yılından bu yana Metris Cezaevi’nde tutulan Kuday, 41 kiloya düşmüş durumda. Kuday’a, 1 Aralık 2021 tarihinde Tekirdağ Dr. İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi tarafından “cezaevinde yaşamını idame ettiremez” yönünde rapor verildi. Ancak 2 Aralık’ta Kuday’ın R Tipi Cezaevinde kalabileceği yönünde rapor hazırlandı. ATK’nin verdiği rapor üzerine Kuday, R Tipi Cezaevi’ne sevk edildi.
Kuday, bu süreçte konuşma yetisini büyük oranda kaybettiği ve yatağa bağımlı hale geldi. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, 16 Ocak 2023 tarihinde “cezaevinde yaşamını idame ettiremez” şeklinde rapor verdi. ATK de aynı yılın 30 Ekim’inde “yaşamını tek başına idame ettiremez” raporu verdi. Cezaevi infaz savcılığı, “toplum için tehlikeli” iddiasıyla Kuday’ın tahliyesini engelledi.
ERGİN AKTAŞ
Agirî’nin Bazîd (Doğubayazıt) ilçesinde 2011 yılında “örgüte üye olmak” iddiasıyla tutuklanan ve 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Ergin Aktaş, 2019 yılından bu yana Metris R Tipi Cezaevi’nde kalıyor. KOAH hastası olan ve iki eli olmayan Aktaş, ATK’nin 6 kez “cezaevinde tek başına yaşamını idame ettiremez” yönünde verdiği raporlara rağmen tahliye edilmiyor. Aktaş’ın tahliyesi, cezaevi infaz savcılığı tarafından “yeniden eylem yapma olasılığı olduğu” gerekçesiyle engelleniyor.
SERDAL YILDIRIM
Serdal Yıldırım, Mêrdîn’nin Qoser (Kızıltepe) ilçesinde 2009’da geçirdiği trafik kazası nedeniyle belden aşağısı felç. Yaşamını tekerlekli sandalyeyle sürdürmek zorunda. Yıldırım’ın boynundan beline kadar 40’a yakın platin bulunuyor. Yıldırım hakkında siyasi faaliyetleri nedeniyle “örgüt üyesi olmak” ve “örgüte eleman kazandırmak” iddialarıyla 21 Aralık 2015’te soruşturma açıldı ve tutuklanarak Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Söz konusu suçlamaya ise bir gizli tanık ifadesi gerekçe gösterildi.
Daha sonra tutuklanan Yıldırım, 29 Ocak 2016’da sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi. Mardin 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi, 31 Mayıs 2016’da Yıldırım’a 9 yıl hapis cezası verdi. Ceza, 17 Ocak 2017’de Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi tarafından onandı. Yıldırım, cezanın onanması üzerine 28 Aralık 2018’de tutuklanarak, Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ne konuldu. Yıldırım 2019 yılında Metris’e sevk edildi.
Aktaş’ın avukatı avukat Gülizar Tuncer
AV. TUNCER: İNSANLIK DIŞI KOŞULLARDA YAŞIYORLAR
Aktaş’ın avukatı avukat Gülizar Tuncer, tutsakların tedavilerinin ertelendiği ve yeterli düzeyde yapılmadığını söyledi. Tuncer, “Ölümcül derecede ağır hastalar ise adına rehabilitasyon merkezi denilen, aslında bir işkence merkezine dönmüş özel R tipi cezaevlerine konuluyor. Bu cezaevlerinde adli tutuklular de var. Onlar da siyasi tutsaklar gibi insanlık dışı koşullarda yaşıyorlar. Aileleri yeterli destek sunamadığı için onların ölümünden dahi kimsenin haberi olmuyor. Ama siyasi tutsaklara yönelik özel bir düşmanlıkla hareket edildiğini görüyoruz” dedi.
Av. Tuncer, hasta tutsakların tecride tabi tutulduğunu ve birbirlerine bakmaya mahkum edildiğini söyledi. Tuncer, bu durumun “işkence yönetimi” olduğunu vurguladı. Tuncer, hasta tutsak Aktaş’ın durumuna işaret ederek, Aktaş’ın bir elinin bilekten ve bir elinin dirsekten ampute olduğunu aktardı. ATK’nin raporlarına rağmen Aktaş’ın serbest bırakılmadığına dikkati çeken Tuncer, itirazların ise reddedildiğini söyledi.
Tuncer, “Aktaş, kendisi gibi çok ağır hasta olan Yıldırım ve Kuday ile beraber aynı hücrede. 3 hasta tutsak aynı hücrede birbirlerine bakarak, yaşamaya mahkum edilmişler. Ağır hastalıklarının yanında başka hastalıkları da bulunuyor. Mesela Aktaş, sürekli tüberküloz, bronşit, bel ve baş ağrıları gibi başkaca rahatsızlıkları olan bir tutsak. Yıldırım, felçli” diye kaydetti.
İKİ ELİ YOK AMA BOMBA ATABİLİR!
3 tutsağın “toplum güvenliği için tehlike arz ediyor” gerekçesiyle tahliye edilmediklerini söyleyen Tuncer, “Aktaş dosyasına yansıyan kararlarda, açıkça ‘bomba atabileceği’ söyleniyordu. Eli ve kolu olmayan bir insanın ‘bomba atacağı’ iddiasında bulunuyordu yetkili makamlar. Sonraki süreçlerde yine emniyetin hazırladığı ‘toplum güvenliği için tehlike’ oluşturabileceği yönündeki raporlara dayalı olarak infaz ertelemesi talepleri reddedildi. En sonunda da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldığı gerekçesiyle reddedildi” şeklinde konuştu.
‘SORUMLULUK DIŞARIDA’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonra idam cezasının kaldırıldığı ancak yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının getirildiğini ifade eden Tuncer, “Bu cezanın en temel özelliği, şartla salıverme yasağının olması. Yani ölümcül derecede ağır, hayati tehlike taşıyan bir hastalığınız olsa bile asla bırakılmıyorsunuz. Cezaevinde kalmaya mahkumsunuz. En fazla rehabilitasyon merkezlerinde tutulabiliyorsunuz” diye belirtti.
Hasta tutsakların durumunun sık sık dile getirilmesi gerektiğinin altını çizen Tuncer, şöyle devam etti: “Duyarlı kesimler, insan haklarıyla ilgilenilen tüm kurumlar üzerinde çokça düşünmeli; Neden bugün Türkiye’de binlerce hasta tutsak bu koşullarda tutuluyor? Biz buna seyirci konumdayız maalesef. Bence esas sorumluluk dışarıdadır” dedi.
MA / Ömer İbrahimoğlu
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***