Ali GÜÇLÜER
Akademide rektörlerin baskısı altında memur ve akademisyenlerin sayısı gittikçe artmaktadır. Baskı altında ve ne yazık ki dekanlar ve bölüm başkanları da rektörlere uyarak öğretim üyelerine mobbing ve baskı yapmaktadır. Senato ve yönetim kurullarının aldığı yasal kararlara bakmayın! Çünkü hepsi birlikte hareket etmektedir ve hepsi birbirinin yakın arkadaşıdır. Hiçbiri 12 Öfkeli Adam’daki Henry Fonda gibi değildir. Hepsi 11 adamdır.
Tanıdıklarına ve arkadaşlarına kişiye özel ilanlar ve izinler verilir. Bir kitap yazılır ve rektörlere yalakalık için sunulur. Kitabın ya da projenin ilk yazarı rektör yardımcısı, dekan ya da bölüm başkanıdır ama aslında kadroya alacakları kişinin ya da terfi verecekleri kişiler kitabı hızlıca yazmıştır. Özellikle de tacize uğrayan memur, akademisyen ve öğrenci hiç konuşmaz ve konuşamaz çünkü konuşturmazlar.
Gazetelere gitsen ( Özellikle yerel gazetelere ya da ana akım medya) onlar zaten seni hemen satar çünkü rektörün gazetecisidir. Muhalif gazeteye gitsen o da korkar. Hukuk mücadelesi kazansan üniversitelere cezai yaptırımı yok. Yetkisi olan akademisyenler davayı kaybetseler de istifa gibi bir onurları ya da kültürleri yok.
Her gün birçok üniversite memuru ve akademisyen sıra dışı mobbing ve baskı altındadır. Mobbing’e izin veren baş kişi YÖK başkanı ve YÖK başkanlarıdır. Rektör’den randevu alamayan binlerce akademisyen ve memur bulunmaktadır. Hatta rektör yardımcıları bu insanları aşağılayıp geri yollamaktadır. İnsanlık dışı uygulamalar üniversitelerde yaşanmaktadır. Üç maymunu oynuyorlar.
Üniversiteler terk edilmiş gibi…YÖK’e bağlı özerk kışlalar gibi yönetilmektedir. Üniversiteler psikolojik şiddetin merkezi haline gelmiştir. Akademisyenler ve memurlar kendilerini desteklyecek sendika, dernek, sivil toplum örgütleri, avukatlar, hukuk danışmaları, cesur gazeteciler ile görüşerek mücadelelerini devam ettirmelidir çünkü karşılarında büyük bir totaliter rejim ordusu (rektörler ve onlara biat edenler) bulunmaktadır.
Her rektör için bunu söylemiyorum. Zaten onlar kendilerini biliyorlar. Akademik faşizm böyle doğar. Bir de sol gazetelerde yazan akademisyenler var. Onların bazıları YÖK ve MEB’i gece gündüz eleştirir ama odasına gelen öğrencileri aşağılar ve kovarlar. Bu da akademik faşizmdir çünkü onlarda patolojik apati gelişmiştir.
Çevrelerine, öğrencilerine, hayvanlara karşı duyarsızdırlar. Akademik faşizm çok katmanlıdır.
Bu faşizm türü susan akademisyen ve memurları Homo Sacer’e dönüştürmektedir. Bu gün üniversitelerde birçok akademisyen ve memur akademik çalışma ve işten çok baskı ile mücadele etmektedir.
Bu konuda STK’lar, haber yayın ajansları, hukuk büroları hep birlikte bu konuyu daha falza gündeme getirmeliyiz. Yoksa Kafka’nın böceği gibi bizi hissettirecekler. Bizler böcek değiliz. Bizler 12 Öfkeli Adam’daki gibi 11 kişiye karşı mücadele eden Henry Fonda’yız…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***