NECİP F. BAHADIR | YORUM
“Bu 15 Temmuz’dan sonra herkes daha dikkatli olmalı. Çünkü bundan sonra dünyada, bölgemizde ve ülkemizde olacak olanlar bugünlerimizi aratabilir. Çünkü gazabı hakettik. Tevbeye de yanaşmadık…”
15 Temmuz’dan gına geldiğinin farkındayım. Son noktayı koymadan gözden kaçan birkaç hususa dikkatinizi çekmek istedim. Yoksa 15 Temmuz’a ilginin neredeyse sıfırlandığını ben de biliyorum. O akşam ki anma programlarının reytingi yerlerdeymiş. Durumu rakamlara boğmadan bir cümleyle ifade etmek gerekirse ‘Fatih Ürek ile Gelin Görümce’ programı kadar bile izlenmemiş. Türk bayrağı da resmi binalar dışında pek asılmamış.
Şaşırtıcı mı? Değil elbette.
Vatandaşın gündeminden çoktan 15 Temmuz’un çıktığını akıl ve vicdan sahinleri zaten gözlemliyordu. Devletin de alaka gösterdiği söylenemez. İlgi sadece iktidarla sınırlı… AKP ve MHP dışında 15 Temmuz’u ‘bayram’ olarak kutlayan, şarkılar türküler söyleyen kalmadı. Fanatik AKP’li biri bile, “15 Temmuz’u yazmak gelmedi içimden. Çünkü 15 Temmuz’un ruhundan eser kalmadı.” diye yazdı.
Anlayacağınız AKP’nin 15 Temmuz’u can çekişmekte… Ancak iktidar desteğiyle yaşatılabiliyor.
Yakında 16 Temmuz süreci başlar!
Ve Erdoğan’la birlikte son nefesini verir, önce bayram olmaktan çıkar, sonra gerçeklerin peşine düşülür. 16 Temmuz süreci başlar. Ve her şey ters yüz olur. AKP’li Şamil Tayyar’ın dediği gibi ‘hainler’ ile ‘kahramanlar’ yer değiştirir. Bu kaçınılmaz. “Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi huyu vardır.” Bunu kimse engelleyemez. Hakikati ne kadar derine gömerseniz gömün, birgün geri gelir. Onun için, enseyi karartmak yok. Süreç çok fazla uzamadı mı? Evet, Cumhuriyet tarihinde eşine rastlanmayacak kadar çok uzadı.
Bazı itirazları göze alarak AKP ve Erdoğan’ı 15 Temmuz’un ‘ilk kurbanları’ olarak nitelemiştim. Bir dostum uyardı; “Bunlara kurban demek, rollerini küçültür!” diye. Ve Yeşim Salkım’ın bir şarkısını dinlememi istedi; “Ben yoldan gönüllü çıktım…”
Aklıma ‘17-25 Aralık sürecinde’ üst düzey bir AKP’linin sözü geldi; “Mundar olduk biz… Keşke kurban olsaydık. Hiç değilse kurbanın eti yenir, mundar yenmez.”
Ben de ifademi şöyle düzelteyim; “Erdoğan ve AKP 15 Temmuz’un ilk kurbanları ama kendileri yoldan çıktı ve mundar oldular…”
Şimdi oldu mu sevgili dostum… Ben de İsmet Özel’in ‘Amentü’ şiirini kendi sesinden dinlemini öneriyorum; “İnsanın gölgesiyle tanımlandığı bir çağda / Marşlara düşer belki birkaç şeyi açıklamak / Belki ruhların gölgesi düşer de marşlara / Mümkün olur babamı varlık sancısıyla çağırmak…”
Hakikaten bazen bir şarkı, bir şiir imdada yetişiyor. Yeri geldiğinde aralara serpiştirdiğim mısraları sadece şiir seven okurlara değil, herkese yazıyorum. Kadınlar şairleri sever ama müteahhit ile evlenmeye can atarmış. Şairin, şiirin pek müşterisi olmadığının biliyorum yine de kendini tutamıyorum.
Erdoğan, 15 Temmuz’da kumpas kurdu
Erdoğan devletin onca istihbarat elemanı dururken, “15 Temmuz’u eniştemden öğrendim!” demişti ya… Ben bu sözün doğru olduğuna inanmıyorum. “Çok önceden haberdar olduğu ve bunun üzerine bir oyun planı kurduğu” kanaatindeyim.
Mesele bu değil. Enişte kimden öğrenmiş peki? Zahmet edip Meclis’e gelmedi, darbe komisyonuna bilgi verseydi belki kaynağını söylerdi. Enişte beyin kimden kimden öğrendiği 8 yıl sonra ortaya çıktı. Cübbeli Ahmet imiş… O da rüyasında görmüş. ‘Enişte, cübbeli, rüya’ kelimeleri 15 Temmuz’la bir araya geliyorsa kesinlikle ‘orada problem var’ demektir.
Hulusi Akar, ‘tıkandı’!
O akşamın en önemli aktörlerin Hulusi Akar’ın ağzına kadar dolu olduğunu, mikrofonu uzatınca itfaiye hortumundan su içer gibi kamuoyunu bilgiye, belgeye boğacağını sanıyordum. Meğer söyleyecek iki cümlesi, sorulara verilecek cevabı yokmuş. O da mı acaba Meclis’e bu yüzden gelmedi? Genelkurmay Başkanlığı yapmış, Bakanlık koltuğuna oturmuş biri iki cümleyi bir araya getiremez mi? Ee mevzu 15 Temmuz olursa getiremez tabii. Hulusi akamadı, tıkandı kaldı. 15 Temmuz’un özeti dense yeridir. Erdoğan bu işe fena bozulur. ‘Mehmet Dişli’yi Çankaya’ya giderken neden yanınıza aldığınız?’ sorusu cevapsız kaldı.
Darbe girişiminin 1 numarası kim? Herhalde en üst düzey komutan Akın Öztürk… Öyle iddia ediyorlardı. (Darbeden 6 yıl sonra gazeteci Müyesser Yıldız, Akın Öztürk’ün bir numara olmadığını yazdı). Bir ara 15 Temmuz üzerine ahkam kesen, mangalda kül bırakmayan birine, “Akın Öztürk’ün The Cemaat ile ilişkisi var mı?” diye sormuştum. O da Hulusi gibi akamadı, sustu kaldı. 7 yıl geçti üzerinden hala cevap verecek. O gün, bugündür susuyor. Ama bana… Ezberin dışına çıktığınızda işte böyle donar kalırsınız. Bir soru her şeyi bitirir.
Yine yeri geldi şiirin. Bu kez söz Yunus Emre’de; ‘Yerden göğe küp dizseler / Birbirine bend etseler / Altından birini çekseler / Seyreyle sen gümbürtüyü…’. O gün gelecek. Üst üste dizilen yalanlar yerle yeksan olacak. Ve Cemil Çiçek babasının nasihatını dinlemediğine pişman olacak.
Bu kadar ahmak olduğunu sanmıyorum!
Gazeteleri, köşe yazılarını pek okumuyorum. Hele Hürriyet gibi Ahmet Hakan gibi sahibinin sesi yazarlara tahammülüm sıfır, bünyem kaldırmıyor. Bir arkadaşım, Ahmet Hakan’ın bir cümlesini gösterdi. “15 Temmuz başarılı olsaydı” diye yazmış ve maddeleri sıralamış; “Ekrem medyanın üzerine demir yumruğunu indirecekti…’ Ekrem dediği, Ekrem Dumanlı olmalı. El insaf Ahmet Hakan… Buna gerçekten inanıyorsan ‘Tamam’ diyeceğim ama inanmadığını adım gibi biliyorum. Çünkü o kadar ahmak olduğunu sanmıyorum.
Peki, 15 Temmuz’dan sonra Hürriyet’in tepesine inen demir yumruğa senin kalemine takılan kelepçeye bir cümlen yok mu? Hadi sana yakışır rüzgara göre kıvırmak da baksana Hürriyet gazete olmaktan çıktı. Ele güne rezil oldunuz. Erdoğan’ın kılıcı sürekli başınızın üzerinde. Ben binlerce km uzaklardan görüyorum sen… Neyse kelime israfı, değmez! Bu benim değil tıbbın konusu, psikolog ve psikiyatristler değerlendirsin.
Evet, geldik zurnanın zırt dediği, Hulusi’nin akamadığı yere… Yazının girişine birkaç cümlelik alıntı koydum. Bir daha okumanızı istiyorum. Bu yazının yazılmasına sebep o satırlar.
Bunu kim yazmış olabilir? 15 Temmuz mahallesinden biri. Üç gün önce kaleme almış. İnternette gezinirken uzun yazıyı gördüm, istemeye istemeye okumaya başladım ve o paragrafa gelince Arşimet gibi ‘İşte bu!’ diyerek ayağa fırladım. Yazarınızın satır aralarını iyi okuduğunu farketmişsinizdir.
“Gazabı hak ettik!”
Evet söylüyorum, bu satırlar Abdurrahman Dilipak’a ait. Dilipak ‘trafiklerin adamı’ olduğunu İslamcı kesim iyi bilir. AKP kadrosu ağırlıklı olarak Dilipak’ın paltosundan çıkmış kişilerden oluşur. Erdoğan’ın da ‘Abdurrahman Abisidir’. Vaktiyle ayda bir Ankara’ya gider Saray’da durum değerlendirmesi yaparlardı. Sonra biraz araları açıldı. Dilipak, AKP politikalarına ağır eleştiriler yöneltti. 15 Temmuz konusunda da ezberleri bozan çıkışlar yaptı. Trafiklerin adamıdır ama iyi de ezber bozar Dilipak.
Ve Erdoğan’ın ‘Abdurrahman Abisi’ 15 Temmuz’u anlatırken bile isteye “Gazabı hakettik!” diyor. Yazının şehvetine kapıldığından, kendisini tutamadığından değil, ‘işin içinde iş olduğunu’ farkettiğinden… Dilipak bana değil, İslamcı ve AKP mahallesine söylüyor ‘Dikkat edin…’ diye. Bu yıl 15 Temmuz’nun en önemli itiraflarından biri bu. “Birilerine bazı gerçekleri anlatacak olursanız, büyük ihtimalle, Türk’seniz FETÖ’cü, Kürt’seniz PKK’lı olursunuz.” da diyor aynı yazıda.
“Günaydın mı?” diyeyim yoksa “Helal olsu mu?” bilemedim.
Siz ne dersiniz?
Acaba kendisi 15 Temmuz tevbesi yaptı mı? Birkaç yazıyla ezberleri bozması ‘nasuh bir tevbe’ anlamına gelmez. 15 Temmuz günahı o kadar büyük ki Dilipak’ın… Tevbesi de büyük olmalı.
Darısı diğer ‘15 Temmuz günahkarlarının’ başına…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***