Diyarbakır ve Mardin arasında çıkan ve 15 kişinin hayatını kaybettiği yangınlarla ilgili DEDAŞ’a tepki gösteren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, ‘‘Kimse DEDAŞ demiyor, Dehak diyor. Çünkü bölge halkının aşına, işine, ürününe el koyuyor. Bu felaketin baş sorumlusu da DEDAŞ’tır. Çiftçiye anında icra gönderen, malına tarlada el koyan DEDAŞ, 50 yıllık odun direklerle hizmet üretiyor. Tek bir altyapı yatırımı yapmamış.’’ İfadelerini kullandı.
Partisinin TBMM’deki toplantısında Diyarbakır ve Mardin’de 15 kişinin öldüğü yangınlarla ilgili DEDAŞ’a tepki gösteren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Anız yangın diyerek köylüleri suçlamaya, DEDAŞ’ı aklamaya çalışıyorlar. Hükümet 10 tane gece görüşlü helikopter alındığını müjdelemişti. Ama bunların hiçbiri Kürt illerinde bölgede yok. Kürt illerinde İHA’lar, SİHA’lar, F-16’lar var. Alın size düşmanlık, alın size ikili hukuk.” dedi.
Bakırhan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
‘FELAKETİN BAŞ SORUMNLUSU DEDAŞ’TIR’
“Büyük bir yangın felaketi yaşadık. Yangında 15 canımızı yitirdik. Yine yangında hayvanlar, canlılar yaşamını yitirdi, ürünler yok oldu.
Yangın bölgesinde incelemelerde bulunduk. Bir DEDAŞ belası var. Aslında bu defalarca dile getirildi. DEDAŞ bölgede Dehak olarak anılıyor. Kimse DEDAŞ demiyor, Dehak diyor. Çünkü bölge halkının aşına, işine, ürününe el koyuyor. Bu felaketin baş sorumlusu da DEDAŞ’tır. Çiftçiye anında icra gönderen, malına tarlada el koyan DEDAŞ, 50 yıllık odun direklerle hizmet üretiyor. Tek bir altyapı yatırımı yapmamış. Bölgeyi sömürge olarak gördüğü için karına kar katmaya çalışmış. DEDAŞ gerçekten bölgede hizmet üretmiyor, Kürt halkını cezalandırmaya çalışan bir şirket olarak duruyor. DEDAŞ ile kayyımların zihniyeti aynıdır. Sömürge olarak gördükleri için. Rantını elde et ama felakete sebebiyet verecek alt yapıyı düzenleme gibi bu ikili hukuk sadece iktidar tarafından uygulanılmıyor, oradan ihale alan şirketler de benzeri yaklaşım ortaya koyuyor.
ALIN SİZE DÜŞMANLIK, ALIN SİZE İKİLİ HUKUK
Anız yangın diyerek köylüleri suçlamaya, DEDAŞ’ı aklamaya çalışıyorlar. Hükümet 10 tane gece görüşlü helikopter alındığını müjdelemişti. Ama bunların hiçbiri Kürt illerinde bölgede yok. Kürt illerinde İHA’lar, SİHA’lar, F-16’lar var. Alın size düşmanlık, alın size ikili hukuk.
Kayyım atamak için hazır bekliyorlar. Bölge yanarken 15 canımızı kaybederken orada değillerdi, tek bir adım atmadılar. Bir an önce yangının olduğu yerler afet bölgesi ilan edilmeli. Bu talep, rica değil, sorumluluk, zorunluluktur. Yangından zarar görenlerin mağduriyetleri giderilmeli.
Partili Cumhurbaşkanı, bu ülkenin 15 canı yaşamını yitirirken tek bir söz bile söylemedi. Birçok siyasi partinin lideri de bilerek ve isteyerek sessiz kaldılar. Arpanın, buğdayın milliyeti yok, hepsi aynı fabrikada işleniyor. İnsana düşmanlık yapıyorsunuz, ürüne düşmanlık yapmayın. Sessiz kalmak onaylamaktır, bu halk bu sessizliği unutmayacak.
Sosyal medyada yangından sonra yapılan paylaşımlarda ‘oh olsun’ diyebiliyorlar. Ülkenin bir bölgesinde birilerinin yaşadığı acılara oh çeken bir toplumla karşı karşıyayız. Bu alçak sürüsüne tek bir soruşturma dahi açılmadı. Bunları da unutmayacağız. Bizim acılarımızla, gözyaşlarımızla dalga geçtikleri sürece iflah olmayacaklar. Devlet orada yok ama biz varız. Yaraları sarmak için elimizden geleni yapacağız.
BU İKTİDARIN ÜZERİNDE YOKSULLAŞAN HALKIN AHI VAR
Bize uygulanan bu zulümden dolayı Türkiye yoksulluk içindedir. Bu zulüm ortadan kalkmadığı sürece açlık, yoksulluk devam edecek. Yaşadığımız bu yoksulluğun tek bir sorumlusu var; AKP-MHP iktidarı. 22 yıldır ‘ekonomi düzelecek’ diyorlar. Hiçbir şey düzelmedi, bizimle alay ediyorlar. AKP’nin 22 yıllık iktidarı döneminde 13 milyon icra dosyası var, bu bir dünya rekoru. İnsanlar alıyor ödeyemiyor, borçlanıyor ödeyemiyor. Böyle bir ülkede hala bakanlar ‘ekonomiyi düzelteceğiz’ diyor. Kasayı doldurmak için trafikte insanlara pusu kuruyorlar. Kurdukları pusuyla 1 yılda 5 kat fazla trafik cezası kestiler. Pusuyla halkın elindekini, cebindekini almaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Pusu kuruyor ama aynı yerde sürekli kaza olan yolları onarmıyor. Hakkari’de 1 ayda 100 esnaf kepenk kapattı. Edirne’deki esnaf feryat ediyor, asgari ücretli, emekli geçinemiyor. Okula gitmesi gereken çocuklar tarlaya, inşaata gidiyor. Artık insanlar beslenemiyor, çocukların boyu bile uzamıyor. Bu iktidarın üzerinde yoksullaşan halkın ahı var. 1 bardak suyun maliyeti 1 liradan fazla. Ülkeyi ‘sudan ucuz’ diyemeyeceğimiz hale getirdiler.
25 milyon insan yardım almadan yaşayamıyor. Her şeye 6 ayda zam üstüne zam geldi ama asgari ücrete zam yok. 17 bin lirayla bir aile nasıl geçinir, bari formülünü söylesinler.
Vergide reform paketi dedikleri şey bir ‘kazık’ paketi. Her şeyden vergi alacaklar. Şimdi gözlerini lokantada çalışan emekçinin bahşişine dikti. Saray iktidarı motokuryelerden nasıl vergi alacağını tartışıyor. Yarın aldığımız nefesten de vergi alırlar.
– Artan oranlı servet vergisi çıkarsınlar; çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alsınlar.
– Vergi kıyaklarına son verilsin. Türkiye’de toplam 44 şirket var ve bunlardan tek kuruş vergi alınmıyor. Ama motokuryeden vergi alarak ekonomiyi düzeltecekler.
– Kamuda israftan, lüksten vazgeçin. Onlar kamudan eekçilerin servilerini yasaklamayı anlıyorlar. Jetleri Audileri, Mercedes’leri anlamıyorlar.
– Savaşa, saraya, sermayeye kaynak aktarmayı bırakın.
Bunları yaparsanız asgari ücret en az 33 bin TL olur. Emekli maaşlarına zam yaparız, ihtiyaç sahibi ailelere destek yaparız. Ama tenezzül edip bizi dinlemiyorlar. Batan enkazın altında emekçiler kalsın diyorlar. Ama biz kalmayacağız bu zulmün altında, itiraz ediyoruz.
NE YUMUŞAMA VAR NE NORMALLEŞME
Yumuşama mı var, normalleşme mi var bir müsamere oynanıyor. Buna başta muhalefet partisi olmak üzere bir son verilmeli. Ne yumuşama var ne normalleşme. Kobani davasında verilen yol belli. Bir heyet gönderelim Mehmet Şimşek’le görüşsün ekonomi düzelsin. Yahu neyi düzelteceksiniz. Bizim papatya falıyla kaybedecek vaktimiz yok. Bu da ana muhalefet partisine gelsin.
BELEDİYELERİ GASP EDEREK İNSANLARI CEZALANDIRMAK, YALNIZLAŞTIRMAK İSTİYORLAR
Hakkari’de ilk gün söyledik; kayyım belediyeleri halka kapattı. İnanmadılar tekrar denediler. İlk günden beri Hakkari’deyiz. Sonuna kadar kararlı bir şekilde mücadelemizi yürüteceğiz. Mardin’de taziye çadırında insanlar, ‘bu felakette bizim yanımızda bir tek belediye vardı’ diyor. Belediyeleri gasp ederek insanları cezalandırmak, yalnızlaştırmak istiyorlar. 21. yüzyılda oy vereceksin, sandık sonuçları çıkacak bir de belediyemizi korumak için sabah akşam belediyede nöbet tutuyoruz. Böyle bir utanç yok. Bunu artık iyi öğrenin artık kayyıma falan izin vermeyeceğiz.
29 Haziran’da İstanbul’daki emek ve demokrasi güçleri ile bir miting düzenlenecek, ‘Emeğimiz ve özgürlüğümüz için kayyıma geçit vermeyeceğiz’ sloganıyla. Biz de buna katılacağız. Bu mitinge katılmaya, destek vermeye çağırıyoruz. Yarınlarımızın tek temitaı bu dayanışmadır. Mitingden sonra Türkiye’nin dört bir yanından ‘Hakkari’ye İrademe Saygı duy’ yürüyüşü yapacağız.
Bir heyet halinde 36 belediyemizi ziyaret ettik. Birkaç ayda kentler, hizmet, düzen, halkın sevgisi bu kadar açık bir şekilde görülebilir. Her vatandaş belediye eşbaşkanı olmuş gibi bizi karşıladı. Büyük bir yıkım var ona rağmen hizmet üretiliyor, buna devam edeceğiz, kimsenin kuşkusu olmasın. Belediyeler bizim can damarımızdır, kimseye bırakmayacağız. Projelerine güvenenler beklesin, sandık geldiğinde yarışalım, sonuçlarına da saygı duyalım.
Güçlerimizi birleştirirsen bu uğursuz ampule, ölüm hilaline son vermek mümkündür.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***