Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, 27 Mayıs darbesinin ardından sivil yönetime geçişe karşı çıkan ve “Silahlı Kuvvetler Birliği” adı altında bir cunta kurarak “fiilen müdahale” kararı alan 38 general/amiral ve subaydan büyük kısmının Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesine getirildiğini yazdı.
Korgeneral Refik Tulga başkanlığında toplanan cuntanın hazırladığı protokolün birinci maddesinde açıkça “TSK duruma fiilen müdahale edecektir.” denildiğini belirten Ergin buna rağmen yapılan pazarlıklar sonucu TBMM’nin açıldığını ancak daha sonra cuntacıların terfi ettirildiğini kaydetti.
Bugünkü yazımızda yapmak istediğimiz, 21 Ekim’de darbeye karar veren ve söz konusu protokolün altına imza atan ve bu hareketleriyle aynı zamanda üstlerinin otoritelerine de meydan okuyan toplam 38 general/amiral ve subayın sonraki dönemde kariyerlerinin nasıl bir çizgi izlediğine kısaca bakmaktır.
Bunu yaparken şu sorulara da yanıt arayabiliriz: TBMM’nin açılmasını önlemek üzere teşebbüse geçen bu askerler sonraki dönemde bu fiilleri nedeniyle herhangi bir yaptırıma uğradılar mı? Kendileri hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı? Kariyerleri nasıl seyretti? Bu hareketleri kariyerlerine hangi yönde bir etkide bulundu? Olumlu mu yoksa olumsuz mu?
İÇLERİNDEN BEŞ KUVVET KOMUTANI ÇIKTI
Önce genel bir tespit yapalım. Darbe protokolüne o tarihte hepsi de İstanbul’da görev yapmakta olan 10 general/amiral ile 27 albay ve bir yarbay imza atmıştır. Toplam imzacı sayısı 38’dir. Biri dışında hepsi kurmay subaydır.
Açık kaynaklar üzerinden yaptığımız bir tarama, bu toplam içinde 38 imza sahibinden 12’sinin daha sonra birbiri ardına terfiler alarak orgeneral/oramiral rütbelerine kadar yükseldiğini, 5’inin ise korgeneral/koramiral rütbesine kadar çıktığını ortaya koyuyor. Tespit edebildiğimiz kadarıyla, bu durumda olanların toplamı 17’dir.
Bir başka anlatımla, TBMM’nin açılışını engellemeyi hedefleyen bir darbe muhtırasına imza atanların neredeyse yarısı, bunu izleyen yıllarda or/kor rütbelerine kadar terfi edebilmiştir. Bu yüzde 45’e yaklaşan bir orana karşılık geliyor.
Bir bu kadar ilginç başka bir tespite geçelim. Bu şekilde yükselen imzacılar arasından sonraki dönemde aralarından biri Genelkurmay Başkanlığına da yükselen 3 Kara Kuvvetleri Komutanı, 2 Deniz Kuvvetleri Komutanı ve 1 Hava Kuvvetleri Komutanı çıkmıştır.
Bu arada, 38 imzacıdan “kor” ve “or” rütbelerine yükselen değindiğimiz 17’si dışında kalan 21 askerin durumuna gelince… Açık kaynak taramasında bu grupta bulunan askerlerin -tuğamiralliğe yükselen bir istisna dışında- sonradan terfi aldığına dair bir işarete rastlamadık. Bununla birlikte, burada yine de bir ihtiyat payı bırakmak istiyoruz.
Şimdi hiçbiri bugün hayatta olmayan “kor” ve “or” rütbelerindeki 17 general/amiralin 1961 yılı sonrasındaki kariyer çizgilerinin seyrine bakalım çok özet olarak.
DÖRT YILDIZA YÜKSELENLER
Önce darbe protokolünde imzası olup sonradan dört yıldıza, yani “or” rütbesine yükselenler…
– ORGENERAL REFİK TULGA: Protokolün organizatörüydü. Bu işi üstlendiğinde korgeneral rütbesindeydi. Ardından İkinci ve Üçüncü Ordu Komutanlığı görevlerini üstlendi, 1964 yılında orgeneralliğe terfi etti. Bu rütbede Genelkurmay İkinci Başkanlığı ve NATO Türk Askeri Heyeti Başkanlığı görevlerini yürüttü, 1968 yılında emekli oldu.
– ORGENERAL FİKRET ESEN: Protokole imza attığında tümgeneraldi. Ertesi yıl korgeneralliğe terfi etti ve bu rütbede Jandarma Genel Komutanlığı görevini üstlendi. 1966 yılında orgeneralliğe terfi etti, bu rütbede Üçüncü Ordu Komutanlığı ve Genelkurmay İkinci Başkanlığı yaptı. 17 Mart 1969’da Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. Aynı yıl ağustos ayı sonunda bu görevden emekliye ayrıldı.
– ORGENERAL REFET ÜLGENALP: Bildiriye tümgeneral rütbesinde imza attı. İki yıl sonra korgeneralliğe terfi edip Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevine geldi. 1967 yılında orgeneral oldu, Üçüncü Ordu Komutanlığını üstlendi ve 1970 yılında Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyeliği sırasında emekli oldu.
– ORGENERAL FARUK GÜRLER: Bildiriye imza attığı sırada tuğgeneral rütbesindeydi. Ertesi yıl tümgeneral, 1965 yılında korgeneral ve 1968 yılında orgeneralliğe terfi edip, Genelkurmay İkinci Başkanlığı ve İkinci Ordu Komutanlığı’nı üstlendi. 1970 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. 12 Mart 1971 tarihinde Başbakan Süleyman Demirel’i görevi bırakmaya zorlayan muhtıranın altına imza atan dört komutandan biriydi. Seçilmiş hükümeti devirdikten bir yıl sonra Genelkurmay Başkanlığı görevine yükseldi. Gürler, yaklaşan Cumhurbaşkanı seçimine katılabilmek için 5 Mart 1973 tarihinde görevinden istifa etti. Dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, adaylığının önünü açmak üzere kendisini hemen kontenjan senatörü atadı. Gürler, Ordu’nun TBMM üzerinde kurduğu bütün baskıya karşılık yeterli oyu alamadı. Siyasi partilerin aralarında vardıkları uzlaşı sonucu, Cumhurbaşkanlığına 6 Nisan 1973 tarihinde, 1968’den beri kontenjan senatörlüğü yapmakta olan emekli oramiral Fahri Korutürk seçildi. Gürler de kontenjan senatörlüğüne devam etti.
– ORAMİRAL CELAL EYİCEOĞLU: Bildiriyi imzaladığında tuğamiral rütbesindeydi. Ertesi yıl tümamiralliğe yükseltildi. Daha sonra 1968 yılında oramiralliğe kadar yükseldi ve hemen ardından Deniz Kuvvetleri Komutanı oldu. Orgeneral Gürler gibi, Demirel hükümetini deviren 12 Mart 1971 muhtırasına imza atan dört komutan arasındaydı. Eyiceoğlu 1972 yılında kuvvet komutanlığından emekli oldu ve 1974 yılında Tokyo Büyükelçiliğine atandı; bu görevde beş yıl kaldı.
– ORAMİRAL KEMAL KAYACAN: Bildiriye imza attığında tuğamiral rütbesindeydi. İki yıl sonra tümamiral oldu, 1970 yılında oramiralliğe terfi etti ve 1972 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı görevini Eyiceoğlu’ndan devraldı. Türkiye’nin 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Deniz Kuvvetleri Komutanı’ydı. Aynı yıl emekli olduktan sonra 1977 yılında CHP’den Ankara milletvekili seçildi. 1992 yılında İstanbul’da Dev Sol militanlarının terör saldırısında hayatını kaybetti.
– ORGENERAL DOĞAN ÖZGEÇMEN: Protokole imza atan kurmay albaylar arasındaydı. Ertesi yıl tuğgeneralliğe terfi etti. Orgeneralliğe yükseldikten sonra Yüksek Askeri Şura üyeliği ve 1973-75 yılları arasında Birinci Ordu Komutanlığı görevinde bulundu. Bu görevi sırasında bir dönem İstanbul Sıkıyönetim Komutanı olarak da görev yaptı. 11 Eylül 1993 tarihinde uğradığı suikasttan yaralı kurtuldu.
– ORGENERAL SUAT AKTULGA: Protokolü imzaladığında kurmay albay rütbesindeydi. Ertesi yıl tuğgeneralliğe terfi etti. 1971 yılında orgeneralliğe yükseldi. Harp Akademileri Komutanlığı ve İkinci Ordu Komutanlığı görevlerinde bulundu. Bu görevinde Kıbrıs Barış Harekatı’nın komutasında önemli bir rol üstlendi.
– ORGENERAL NAMIK KEMAL ERSUN: O da kurmay albay rütbesindeydi 1961 yılında. Ertesi yıl tuğgeneralliğe yükseldi. 1972 yılında orgeneralliğe terfi etti, ardından Üçüncü Ordu Komutanlığı görevine getirildi ve 1976 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. 1 Haziran 1977 tarihinde dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından sürpriz bir şekilde görevden alındı. Bu tasarrufta darbe hazırlığına giriştiği yolundaki duyumların rol oynadığı öne sürüldü.
– ORGENERAL VECİHİ AKIN: Protokolün altında imzası olan kurmay albaylardan. 1965 yılında tuğgeneral oldu. 1975 yılında orgeneralliğe yükseldikten sonra Genelkurmay İkinci Başkanlığı, İkinci Ordu Komutanlığı ve NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulundu.
– ORGENERAL BEDRETTİN DEMİREL: Kurmay albay olarak bildiriyi imzaladıktan beş yıl sonra 1966 yılında tuğgeneral oldu.1974 yılındakiıbrıs Barış Harekatı’nın sahadaki en önemli komutanlarındandı. 1978 yılında orgeneralliğe terfi etti. Harp Okulları ve İkinci Ordu Komutanlıklarında bulundu. Emekli olduktan sonra 1982 -86 yılları arasında dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in danışmanlığını yaptı.
– ORGENERAL EMİN ALPKAYA: 1962 yılında tuğgeneral oldu. 1970 yılında orgeneralliğe terfi etti. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ve YAŞ üyeliğinden sonra 1973 yılında Hava Kuvvetleri Komutanı oldu, 5 Mart 1976 tarihinde ani bir şekilde emekliye sevk edildi. Daha sonra Lockheed rüşvet skandalıyla ilgili iddialar çerçevesinde askeri mahkemede yargılandı ve beraat etti. 1983 seçimlerinde askerlerin desteklediği Milliyetçi Demokrasi Partisi’nden Niğde milletvekili seçildi.
…
PROTOKOLÜN TSK’NIN KURUMSAL KÜLTÜRÜNE ETKİSİ
Bu belgedeki isimler üzerinde yaptığımız kısa bir inceleme, parlamentonun açılmasını engelleyerek seçimlerin hükümsüz sayılmasını amaçlayan bir protokolün altına imza atmanın, söz konusu askerlerin sicillerini herhangi bir şekilde olumsuz yönde etkilemediğini gösteriyor. Hatta, tam aksi yönde bir etkiden söz etmek mümkündür.
1960’lı yıllardan başlarından 80’li yıllara doğru uzanan bir perspektif içinde bu askerlerin önemli bir bölümünün önleri açık olmuştur. Hatta sivil hükümetin devrildiği 12 Mart 1971 muhtırası gibi müdahalelerde bazılarının imzalarının yeniden karşımıza çıkması şaşırtıcı olmamaktadır.
Daha önemlisi, 21 Ekim 1961 protokolünün yaptırım görmemesinin, askerlerin seçmenlerin iradelerine, seçilmişlerin yetki alanına müdahalelerini olağanlaştıran, bunun normal kabul edilmesini sağlayan bir kabulü TSK’nın kurumsal kültürüne yerleştirmiş olmasıdır.
Benzer şekilde, bu kabulün çok uzun yıllar Türkiye’nin siyasi kültüründe de kendisine geniş bir alan bulduğunu söylemek hata olmaz; bu kabule itiraz edenler dışında…
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***