Lincoln Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Dr Sanna Elfving ve Dr Chloë Gilgan.
AİHM Büyük Dairesi’nin vermiş olduğu tarihi Yalçınkaya kararı üzerine uluslararası alanda hukuki değerlendirmeler gelmeye devam ediyor. Son olarak, İngiltere’deki Lincoln Üniversitesi’nden 2 öğretim üyesi, Yalçınkaya kararının uygulanmak zorunda olduğunu belirtti.
İngiltere’de bulunan Lincoln Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri Dr. Sanna Elfving ve Dr. Chloë Gilgan, AİHM’in Yalçınkaya kararını değerlendiren bir makale kaleme aldı.
Öğretim üyeleri, Yalçınkaya kararının uygulanmak zorunda olduğunu, aksi takdirde Avrupa Konseyi ile ilişkilerin kopacağını vurguladı.
Belçika Gent Üniversitesi’nin İnsan Hakları Merkezi tarafından yayımlanan makale, Yalçınkaya kararını analiz etti ve şu tespitlerde bulundu:
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 7’nci maddede yer alan temel güvenceler, ulusun yaşamını tehdit eden koşullarda işlendiği iddia edilse bile, terör suçlarının kovuşturulması ve cezalandırılması sırasında daha az katı bir şekilde uygulanamaz (Yalçınkaya, § 270).
- Türk makamları ByLock uygulamasını bir suç karinesi ve suç işleme kastının delili olarak kullanamazlar; sadece kanunda yer alan suç işleme ve terör örgütü üyeliğinin tespiti için gerekli hususları uygulamak zorundadırlar. Bir örgüte üyeliğin tespiti için gerekli kriterler; sanığın, isnat edilen eylemlerin “sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu” yoluyla örgütle “organik bağ” kurması ve örgütün “hiyerarşik yapısı” içinde “bilerek ve isteyerek” hareket etmesidir.
- ByLock kullandıkları iddiasıyla mahkum edilen kişiler yeniden yargılanma hakkına sahip olmalıdır. Kişiler aleyhine kullanılan dijital deliller kendilerini uygun şekilde savunabilmeleri için açıklanmalıdır. Delillerin ulusal güvenlik gerekçesiyle gizlendiği durumlarda, bunun bağımsız ve tarafsız bir mahkeme kararıyla yapılması ve kararın şeffaf bir şekilde açıklanması gerekir. Silahların eşitliği ilkesinin gereği olarak, sanığa dijital materyallerin teknik incelemesini yaptırma fırsatı verilmelidir.
- Ayrıca, ByLock’tan silinmiş materyaller gibi kişilerin savunmasını ve aklanmalarını destekleyen deliller de açıklanmalıdır. ByLock kayıtlarındaki zaman boşlukları adil yargılanma gerekliliklerini karşılamak üzere araştırılmalı ve MİT tarafından işlenen Bylock verilerinin güvenilirliliği incelenmelidir. Türk mahkemeleri, ByLock delillerinin kalitesini, güvenilirliğini, gerçekliğini ve veri bütünlüğünü inceleyecek bağımsız bir bilirkişi heyeti oluşturmalı ve mevcut eşitsizlikleri dengeleyecek tedbirler almalıdır.
Öğretim üyeleri, aynı zamanda Türk otoritelerine ve Avrupa Konseyi devletlerine de tavsiyelerde bulundu:
- Türk makamları ve mahkemeleri, terör suçunun unsurlarını öngörülebilir ve suçun özüyle uyumlu olacak şekilde netleştirmelidir (Parmak ve Bakir, § 77).
- Ayrıca, ByLock’un suç işleme niyeti ve davranışının bir göstergesi olarak kullanılmasına son verilmeli ve hüküm giyen kişiler yeniden yargılanabilmelidir.
- Sanıklara karşı kullanılan elektronik veriler ve silinmiş veriler de dâhil olmak üzere her türlü delil, adil yargılanma için açıklanmalıdır.
- Diğer Avrupa Konseyi devletleri, Türkiye’nin karara uyma kapasitesini geliştirmesine yardımcı olmalıdır. Bu, yargılanan kişilerin siyasi görüşleri veya bir sosyal gruba mensubiyetleri nedeniyle zulme uğradıkları gerekçesiyle sığınma hakkı elde edebileceklerinin kabul edilmesi anlamına gelebilir.
- 2016 yılında Venedik Komisyonu, Türkiye’nin yargı atamalarına ilişkin kuralları değiştirmesini tavsiye etmiştir. Avrupa standartlarına uygun olarak, Yüksek Yargı üyelerinin en azından önemli bir kısmı meslektaşları tarafından atanan hakimlerden oluşmalıdır. Halihazırda, Hakimler ve Savcılar Kurulunun neredeyse yarısını, Adalet Bakanını ve müsteşarını Cumhurbaşkanı atamaktadır.
- Komisyon ayrıca, ifade özgürlüğünü bastırmak için aşırı cezaların geniş bir şekilde uygulanmasına izin veren Türk Ceza Kanunu (AİHS Madde 10) kapsamında Türkiye’de muhalif sesler ve sivil toplum için azalan alanın altını çizmiştir.
- Komisyon’un tavsiyeleri arasında, diğerlerinin yanı sıra, Türk Ceza Kanunu’nun hükümeti, Cumhurbaşkanı’nı ve devlet kurum ve organlarını eleştirenleri cezalandırmak için kullanılmasına son verilmesi de yer almaktadır.
- Komisyon, Türk mahkemelerine 314’üncü maddenin (silahlı örgüt üyeliği) unsurlarını dar bir şekilde uygulamalarını tavsiye etmektedir. Türk mahkemeleri, toplanma özgürlüğüne ilişkin davalarda 314’üncü maddeyi 220(6)-(7)’inci maddelerle birlikte uygulamaktan vazgeçmeli ve hükümet, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişilerin mahkum edilmesine imkan tanıyan 220(6)’inci maddeyi yürürlükten kaldırmalıdır.
- Madde 220(6), Madde 314’te öngörülenden daha ağır cezaların uygulanmasına izin vermektedir. Türkiye Mart 2024’te yasa tekliflerini kabul etmiş olsa da, bu teklifler Venedik Komisyonu tarafından belirtilen gerekli insan hakları standartlarının gerisinde kalmaya devam etmektedir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
ÖNCEKİ YAZIDemokrasi mi?SONRAKİ YAZIİkinci el otomobil satışı yüzde 20 geriledi
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***