NECİP F. BAHADIR | YORUM
31 Mart’ta bozguna uğrayan AKP’den en az 6 ay tutarlı ve sağlıklı politika beklemiyorum. Erdoğan, hezimetin nasıl yönetileceğini, bozgunun nasıl durdurulacağını bilmiyor. Tecrübesi yok, ilk kez yaşıyor çünkü. CHP’ye yanaşmasının ardından siyasette ‘yumuşama’ demesinin de pek hükmü yoktu. En azından benim için hükümsüzdü. Siyasi hayatını ‘kavgaya’ borçlu birinin yumuşaması mümkün mü? İstese de yapamaz.
Hani fıkrada anlatılan, “Ben ne yaptığımı biliyor muyum!” diyen adamdan farksız Erdoğan’ın durumu. Yumuşamadan söz ettiği konuşmasının içinde ‘savaş çığlıklarını’ duymamak için sağır olmak lazım. ‘Savaş ve Barış’ kelimeleri kitaba adını verebilir. Ama bir siyasetçi hem ‘savaşçı’ hem de ‘barışçı’ olamaz. Savaşın adamları farklıdır, baraşın adamları farklı.
Erdoğan’dan herhangi bir konuda bilinçli, sratejik adım bekleyenler çok yanılır. 31 Mart’ın bünyede ölümcül yara açtığını en iyi Erdoğan farkında. ‘Hiçbir şey olmamış gibi yapmak’ sadece zevahiri kurtarmak için. CHP’yi ‘uyutarak’ siyasi ömrünü 4 yıl daha uzatacağını sanıyor ama fena yanılıyor. Her zulüm politikalarının değişmez yazgısına doğru koşar adım yürüyor. Dönülmez akşamın ufkuna çoktan girdi.
Akşam başka, sabah başka!
Pazar günü Kızılcahamam’da “Yumuşama kalıcı olsun!” dedi. Pazartesi sabahı daha Hakkari Belediye Başkanı gözaltına alındı ve yerine kayyım atandı. Kabus geri döndü. Yumuşama sizlere ömür. İçişleri Bakanlığı’nın ‘kayyım kararı’ Erdoğan’dan habersiz olabilir mi? Mümkün değil. Erdoğan’ın ‘yumuşama nutku’ atarken kayyım kararını çoktan verdiğine emin olabilirsiniz.
İçişleri’nin tüm operasyonlarını sosyal medyadan ‘alay-ı vala’ ile duyuran Ali Yerlikaya sustu, ‘kayyım kararını’ bakanlığa açıklattı. Bu fırsatı niye kaçırdı? Nedeni belli… O da biliyor bu kararın doğru olmadığını. Mafya ve diğer operasyonları ‘piar’ çalışması olarak kullanırken kayyım meselesinde susmasının sebebi var.
“Ben taraftar değilim!” mesajı olarak da okunabilir mi? Hayır, okunamaz. Böyle bir duruş ve mesaj için önce cesaret sonra asalet gerekir. O da siyasette yok. Yerlikaya’nın koltuktan başka kutsalı olduğunu düşünmüyorum. Koltuk neyi gerektirirse onu yapar.
‘Yumuşama politikası’ emek ister, kararlılık ister ve hepsinden önce tutarlılık ister. Sözle yumuşama veya normalleşme olur mu? 28 Şubat’ın hasta ve yaşlı paşalarını salıvermek hiçbir derde deva olmaz. Cumartesi Anneleri’ne meydanları açmak da… Hayır, yanlış değil doğru adım bunlar. Bozuk saatin iki defa doğruyu göstermesi gibi… Sorun yüzeysel değil. Aksine çok derin… Pansuman tedbirlerle ne yumuşama olur ne de normalleşme. Ülkeyi bütün yönleriyle o iklime sokmak gerekiyor. Bunu da AKP’nin yapabilmesi mümkün değil.
Yumuşamayı politikasını inşa etmek zor ama yıkmak çok kolay. Bir kayyım kararı yeter. Mehmet Akif’in dediği gibi;
“Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen
İki kazma kürek iki de ırgat gerek
Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen
Bir Sinan bir de Süleyman gerek”
Sadece Süleymaniye değil siyaset de böyle. Yumuşamayı adım adım büyütmeye çalışırsın ama elinde kazma kürekle gelir iki amele yerle bir eder.
Kayyım gerekçesi, inandırıcılıktan uzak
Hakkari’de yaptığı gibi… Daha oy pusulararındaki mührün mürekkebi kurumadı. İki ay önce Hakkarili sandığa gitti ve DEM’in adayı Mehmet Sıddık Akış’ı kendilerine başkan seçti. Doğrusu AKP’de beklenenin üzerinde oy aldı. Ama ipi tartışmasız biçimde DEM’in adayı göğüsledi. Başkan daha koltuğunu ısıtamadı. Ne bu hız. AKP’nin kayyım taktiği belli; Önce gözaltı, sonra valinin atama kararı… Gerekçe inandırıcılıktan çok uzak; 10 yıl önce başlayan ve hala devam eden dava… Eğer başkanlık yapmasına hukuki bir engel var idiyse seçime niye girebildi. Meselenin hukuken hiçbir izahı yok. Defalarca tekrarlandı. Sonuç fiyasko. Halk ilk seçimde yine bildiğini okudu. Kayyım kapı dışarı edildi.
Madem ki kayyım politikası kaldığı yerden devam edecekti niye halkın önüne sandık kondu? Erdoğan, Hakkariliye ne söyleyecek? DEM’in adayını seçerek yanlış yaptıklarını mı? Sandığın, seçimin, demokrasinin, halk iradesinin bir anlamı kalır mı? Kayyım kararından sonra ‘demokrasiden’ söz edilebilir mi? Hakkari söz konusu olduğunda ‘halkın iradesi’ anlamını yitirir mi? Erdoğan’ın ağzından çıkan ‘yumuşama’ nereye düşüyor bu kayyım kararı karşısında. Hakkari, AKP ile normalleşmenin hayalden öte anlamı olmadığının ispatı…
Kayyım politikasının ülkeye faydası yok!
Erdoğan, Özel görüşmesinden sonra Çetin Doğan ve arkadaşlarını salıvererek CHP’ye bir jest yaptı. Özel’in taleplerinden biriydi çünkü. Bayramdan önce gideceğini duyurduğu iade-i ziyarette ise jest yerine rest çekti. Özel’in kayyım politikasına tepkisini olası bilmemesi mümkün mü? Nitekim CHP lideri kararın açıklamasından sonra sert konuştu; “Henüz 2 ay önce tecelli etmiş Hakkari halkının iradesini yok saymaktır. Kayyım görevlendirmesi geri çekilmelidir. Demokrasinin ve halk iradesinin yanında kayyım anlayışının karşısındayız.”
Kayyım kararı, MHP’den başkasını sevindirmez. AKP’nin içinde seslerini çıkaramasalar bile kayyım zihniyetini içine sindiremeyenlerin azımsanmayacak oranda olduğunu tahmin ediyorum. Einstein boşuna söylemiş; “Aynı şeyi tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemek deliliktir.” diye. Kayyım politikasının ne siyasete ne de devlete bir yararı var. Eğer Erdoğan aynı hatayı tekrarlayarak farklı sonuç alacağını düşünüyorsa sözün devamını Einstein söylesin.
Erdoğan hala 31 Mart’ın travması altında. Tutarsızlığı, çelişkileri, yalpalamaları hatta debelenmesi bu yüzden. Hem yumuşamadan söz etmesi, hem savaş narası atması da… Yoksa pazar günü “Yumuşama kalıcı olsun!” derken, pazartesi günü Hakkari’ye kayyım atar mıydı?
Tayyip Erdoğan siyasetin konusu olduğu kadar tıbbın da konusu… Hatta daha çok tıbbın meselesi…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***