AHMET KURUCAN | YORUM
Önümüzdeki günlerde hayatının dönüm noktasını yaşayacak ve büyük sorumluluklar alacak bir genç ile konuşuyoruz karşılıklı. Geriye dönülmesi imkansız değil ama geriye dönüldüğünde çok sancılı ve çok zor olan bir sürecin içine girmiş geçtiğimiz aylarda ve o süreç başka bir fasla geçmek üzere. Tabiatın bağrında dingin bir zihinle yaptık bu konuşmayı. Birkaç gündür de zaten beraberdik. Gözlemim bedenen bizim aramızda ama zihnen başka yerlerdeydi.
“Neden?” diye sordum: “Neden aramızda değilsin?”
Başladı anlatmaya. O söyledi ben dinledim. Sonrasında ben başladım hep söylemeye hem de söylenmeye. “Saçma!” dedim önce. Şok oldu. Şahsileştirmesine gerek yoktu onun duygu ve düşüncelerine yönelik yapmış olduğum bu değerlendirmeyi. Kendimden misal verdim hemen ve ardından “Saçma!” dedim. Bu defa gülmeye başladı. Gerçekten saçmaydı verdiğim örnek. Ama kendisinin içinde bulunduğu ve ona zihni ve kalbi ile bedeni arasında ayrılıklar yaşatan duygu ve düşünceleri de saçmaydı.
Sözün burasında psikologlar devreye girip, “İnsanın duygusuna saçma diyemezsin!” diyebilir. Haklı da olabilirler… Ama karşımda, “Ben rasyonel bir insanım!” diyerek an itibariyle yaşadığı duyguları, düşüncelerine tasdik ettirmeye çalışan bir insan vardı. Aylar öncesinden verdiği bir kararın kararsızlığını yaşıyordu ve o kararsızlığını nereye oturtacağını veya meşruiyet kazandıracağını bilemiyordu. Böyle birisine psikologlar ne der, nasıl bir yönlendirmede bulunur bilmemem ama ben belki de mesleği kimliğimin bana kazandırmış olduğu keskinlik içinde konuştum kendisi ile ve çok net bir şekilde “Vazgeç o zaman. Vermiş olduğun karardan hemen geri dön ve geleceğini böyle kucakla!” dedim. İkinci şokunu sanırım bu teklifimle yaşadı. Yüzüme baktı. Ciddi miyim diye. Nasıl bir emare gördü yüzümde bilmiyorum ama ciddi olduğumu anladığı an hafiften tebessüm etti.
Ciddiydim. Kararın kararsızlığını yaşanmaz. Yaşanırsa karardan vazgeçilir. Hani derler ya “En kötü karar kararsızlıktan iyidir!” diye. Hele bu karar bir kişi bile olsa başkalarının da hayatını etkileyecekse. Nitekim o kararsızlık bir kişi değil onlarca kişinin hayatını etkileyecek bir karar. Öyleyse…
“Yas tutuyorum ben!” dedi. Yeni alacağım sorumluluklar ile şimdiki hayatımda olmayan bu sorumsuzluğumun sonlanacağının yasını tutuyorum.” İlginçtir verdiği örnekler de hep çocukluk dönemine ait olan şeylerdi. Halbuki velev ki çocukluğunda bile olsa dikkatlice düşünse ya da bir adım ileri atıp gençliğine ve bugünlerine gelebilse sorumsuzum dediği yerlerde bile ne kadar büyük sorumluluklar üstlendiği görecekti. Zira sorumsuzum dediği her şeyde aslında bir sorumluluğu vardı. Onu yanıltan şey sorumluluğunun adının konmamasıydı. Yoksa bir insan olarak altına bez bağlandığı bebeklik dönemini bir kenara koyun aklının ve idrakinin gelişme sürecine bağlı olarak herkesin sorumluluğu vardır. Küçücük çocuk iken annesinin, “Oyuncaklarını topla, odanı temiz tut, çekmecelerin düzenli olsun!” tembihine çocuk duyarsız kalabilir mi? Pekala bunları yapan çocuk sorumsuz mudur?
“İnsanın anavatanı çocukluğudur.” diye başladım anlatmaya. “Erken ihtiyarlamışsın!” diye bir latife de yaparak kendi hayatımdan örnekler verdim. Bu tür nostaljiler dünyasına dalmanın benim gibi ileri yaşlardaki insanların şiarı olduğundan dem vurdum. Yakından tanıdığım için onun hayatından da örnekler verebilirdim ama bu defa takılabilirdi bazı şeylere. Şahsileştirme olarak algıyalabilirdi. Belki içinde bulunduğu haleti ruhiye itibariyle alıngan olabilirdi.
Bir müddet daha devam etti bu minval üzere karşılıklı muhaveremiz. Neticede bir yere geldik. Geldiğimiz yer “anlaşamamakta anlaşmak” gibi bir taraftan alabildiğine açık diğer taraftan oldukça muğlak bir maddenin anlaşma şartlarına konulmasını oldu. Evet, anlaşmak kadar anlaşamamak da doğal.
O zaman ne olacak?
“Dediğim dedik!” bir tavır içine girilmeyecek. Dayatmalar, zorlamalar ve baskılar yapılmayacak. Ya karşılıklı ikna ile ya fedakarlık ve taviz ile ya da konusuna göre uzman üçüncü bir şahsın devreye girmesi ile anlaşmazlık anlaşma ile neticelenek. Evet, geldiğimiz yer burası oldu.
Sonra dediğinizi duyar gibiyim. Sonrasını önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***