AHMET KURUCAN | YORUM
İhsan, Efendimiz’in (sas) meşhur hadislerinde beyan ettiği üzere ‘insanın her anını Allah görüyor, biliyor, hesap soracak şuuru ve ciddiyeti içinde geçirmesi’ anlamına gelir. Mealen arz ettiğim bu izahın ardından Peygamber Efendimiz’in (sas) söylediği şu cümle oldukça çarpıcıdır. Çarpıcı diye nitelendirdiğim bu söz aslında Müslüman olan her insanın kalbini yerinden oynatacak bir derinliğe sahiptir: “Sen O’nu (cc) görmesen de O (cc) seni görüyor.”
İhsanı anladık, ahlak ne? Ahlak İslam’ın nüzul dönemi, kuruluş yılları ve tarihi süreçte ferdi, kurumsal ve toplumsal olarak istisnalar hariç bizim dünyamıza uğramamış bir kavram. Kızmayın bana. Darılmayın. Eğer kızacak ve darılacak olursanız kızmadan ve darılmadan önce aynaya bakmanızı tavsiye edeceğim. Aynada bahsini ettiğim istisnalar arasında kendinizi görüyorsanız -ki olabilir ve bu sonuçtan en çok sevinen ben olurum- bu defa aynayı içinde yaşadığınız toplum hatta o toplum içinde ilk önce çekirdek aileniz başta olmak üzere yakın çevrenize, akrabalarınıza tutmanızı isterim. Bakalım ne göreceksiniz?
Bu toplumun içinden çıkmış ve 60’ını aşmış bir insan olarak ben yardımcı olayım isterseniz; söylem ile eylem arasında korkunç bir uçurum göreceksiniz. Lafı çok edilen ama hiç hayata tatbik edilmeyen bir kavram çıkacak karşınıza. Üzgünüm ama hem an itibariyle hem de asırlardan beri İslam toplumlarının ve İslam insanlarının hali pür melâli bu.
İhsan ahlakı ne? Bu tabiri Ali Bardakoğlu’ndan ödünç aldım. İlk defa onda duydum ihsan ahlaki tabirini. Kasdı, ahlakın ihsan şuuru düzeyinde yaşanması. Doğrudur ve doğrusu da budur. Zira din her şeyden önce insanın kendine karşı samimi, içten ve dürüst olmasını ister. Zaten iman gibi en temel bir konuda samimi olmayan, yaşadığı ailenin veya toplumun baskısı ile iman ediyormuş gibi görünen insan, kelimenin en hafifi ile müraidir, riyakardır, en ağırı ile de münafıktır.
Allah’a karşı, Resulüne karşı, müminlere ve bütün insanlığa karşı samimi olmaktır ihsan ahlakı. Nitekim Peygamber Efendimiz (sas) “Din samimiyettir!” derken bunu ifade eder. Evet, din samimiyettir, içtenliktir, candanlıktır. Çok tekrar ettiğim klişe sözle, “Hz. Ebu Bekir gibi konuşup Ebu Cehil gibi davranmamaktır.”
Veya “Hz. Musa gibi konuşup, Firavun gibi davranammaktır.” Kaldı ki Ebu Cehil de Firavun da bu açıdan baktığınızda mert insanlardır. İnançsızlıklarını, düşmanlıklarını açık bir şekilde ilan eden ve yapan kişilerdir.
Pekâlâ fıkıh diyeceksiniz. İsterseniz hukuk deyin. Hukuk kamuya karşı şeffaf olma zorunluluğu verir bize. Hesap vermemizi sağlar. Cezai yaptırımlarla da kendine yer edinir toplum hayatında. Ama esas önemli olan insanın kendi nefsine hesap vermesidir. İç kontrolünü kendisinin yapmasıdır. Kendi vicdanına kabul ettiremediği bir şeyi harici hiçbir baskı olmaksızın yaşamaması, hayatında yer vermemesi, hayaline dahi misafir etmemesidir. İmanı ve imanının kendisinden beklediği şeylerle tutarlı hayat sürdürmesidir. Efendimiz, “Günah insanın vicdanını tırmalayan ve başkalarının duymasını, görmesini, öğrenmesini istemediği her şeydir.” derken tam da bunu anlatıyor.
Bugünden düne baktığımızda yitirdiğimiz nice değerler var bizim. Bugünden yarına bakınca da hayatımıza hayat kılmamız gereken değerlerin aslında bu yitirdiğimiz değerler olduğunun farkında olmalıyız. Bunların başında hiç şüphesiz iman geliyor, ihsan geliyor, ahlak geliyor, sorumluluk şuuru geliyor, yaptığı her işi tam tekmil, eksiksiz ve kusursuz yapmak yani takva geliyor ve irfan geliyor. İrfan bilginin düşünmeksizin hayata mal edilmiş haline denir. Arif ve arife olmak, marifete ermek ve marifetullah ile bütünleşmek ancak bununla mümkün. Tayfun Atay’ın dediği gibi “Görünüyorum, o halde varım!” diyenlerle bu kadar ve buraya kadar.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***