(Serbest Görüş) – Independent Türkçe’de “CHP-AK Parti-MHP… Ankara’da neler oluyor?” başlıklı yazı yazan eski HDP Milletvekili Altan Tan, siyasetteki son gelişmeleri şöyle yorumladı:
Yerel seçimlerden hemen sonra sürpriz bir şekilde başlayan AK Parti ile CHP arasındaki yumuşama süreci şaşkınlıkla izleniyor.
Herkesin kendine göre bir yorumu var.
Peki Ankara’yı toz duman içinde bırakan bu yeni sürecin esas nedeni ne ve ne yapılmak isteniyor?
Devlet Bahçeli ve MHP niye bu kadar kızgın?
Kılıçdaroğlu neden “Tayyip Erdoğan’la, AK Parti’yle müzakere edilmez, mücadele edilir” diyor?
İYİ Parti bir anda dağılma sürecine girdi; orada neler oluyor?
Politikayı televizyon ekranlarından takip eden sade vatandaş için oldukça kafa karıştırıcı şeyler.
Tabii her zaman olduğu gibi, siyasetin kulisinde, perde arkasında, siyaset mühendisliğinin yapıldığı siyaset odalarında durum farklı.
Çok fazla karıştırmadan birkaç ana başlık altında özetlemeye çalışayım.
Birincisi, Türkiye ve Türkiye’yi yöneten AK Parti ciddi bir sıkışıklık içerisinde.
En önemlisi, önlerindeki en büyük sorun, ekonomiyi bir türlü düzeltemiyorlar.
Buradan nasıl çıkılabilir?
Bu noktaya nasıl gelindi?
Neler oldu?
Hangi yanlışlıklar yapıldı?
Buradan nasıl çıkılır?
Yıllardır tartışıyoruz.
Bunları tekrarlamayacağım.
Ama sonuç var ortada.
Yılların tahribatı, yanlışlıkları, mucizevi bir şekilde bir anda düzelmiyor, düzeltilemiyor.
Mehmet Şimşek de kendince çırpınıyor; kemerleri sıkmaktan, vergi salmaktan, yükü vatandaşın üzerine yıkmaktan başka, babadan kalma eski padişahlardan beri kalan klasik usullerden başka bir yol da bulamıyor.
Çünkü bu dar yoldan, yanlış yoldan çıkabilmek için çok daha köklü, çok daha radikal adımların atılması lazım.
Bunu da yapamıyor.
Burada AK Parti’nin kendi iç muhasebesinde önüne çıkan birinci sonuç şu:
Bir daha yine mucizevi şeyler olmazsa, gerçekleşmezse AK Parti’nin tekrar tek başına iktidar olabilme şansı yok.
MHP ile olan birlikteliği de artık yetmiyor.
Özetle, AK Parti gittikçe kan kaybediyor, bütün anketler de ikinci parti olarak çıkıyor.
Bu şekilde giderse göz göre göre bir erime sürecinin sonunda iktidarı CHP’ye teslim etmek zorunda kalacak.
Peki buradan nasıl çıkılabilir?
Neden “yeni anayasa” tiyatrosu oynanıyor?
Burada yıllardır dillere pelesenk edilen yeni anayasa söylemi gündeme geliyor.
Türkiye’de aklı başında herkes biliyor ki, tam demokratik, halkın bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir yeni anayasa bu şartlarda yapılamaz.
Peki bunu herkes biliyorsa, niye bu tiyatro oynanıyor?
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, meclis içindeki ve dışındaki bütün partileri ziyaret ediyor; büyük ümitler dağıtıyor, “darbe anayasalarından kurtulalım” diyor.
Peki, neden kurtulmak istiyorsunuz?
Esas kurtulmak istediğiniz ne?
Kenan Evren’in yaptığı darbe anayasasının en önemli maddesi 4’üncü madde.
Bu 4’üncü madde diyor ki;
Anayasanın 1, 2 ve 3’üncü maddeleri asla değiştirilemez. Değiştirilmeleri bile teklif edilemez.
Böyle bir madde, I. Büyük Millet Meclisi’nin yaptığı 1921’deki Teşkîlât-ı Esâsiye Kanunu’nda var mı?
Yok.
Mustafa Kemal’in yaptığı 1924’teki anayasada var mı?
Yok.
1928’de, 1937’de bazı değişiklikler yapıldı.
Peki yine Mustafa Kemal döneminde, bu değişiklikler de bu madde var mı?
Orada da yok.
İsmet Paşa döneminde var mı?
Orada da yok.
1960 darbesinden sonra yapılan anayasa da var mı?
Orada da yok.
“Egemenlik, kayıtlı şartlı milletindir”
Bu maddeyi ilk olarak Kenan Evren koydu.
Siz Kenan Evren’in bütün bir cumhuriyet tarihinde ilk olarak koyduğu en bağlayıcı maddeye karışmadıktan sonra, hangi darbe anayasasını değiştiriyorsunuz?
O zaman meclisin duvarına şunu yazacaksınız:
Egemenlik, kayıtlı şartlı milletindir.
Öyle “kayıtsız şartsız milletindir” diye bir oyun yok.
Kayıt var, şart var; millet de bu kayıtlar ve şartlar altında gelsin de bir şeyler söylesin…
4’üncü maddeye dokunmayan hiçbir anayasa, milletin önündeki kayıtları ve şartları kaldırmayan hiçbir anayasa demokratik değil.
Ondan sonra Kürt sorununun çözümüyle ilgili, tevhidi tedrisatla ilgili, Alevilerle ilgili birçok maddeler var…
“Bunların hiçbirisine de dokunmayacağız” diyorsunuz.
Peki, ne yapmak istiyorsunuz?
Zaten Kenan Evren’den sonra bilmem kaç sefer değişik maddelerle bu anayasayı değiştirmişsiniz.
Onun için halkın bütün sorunlarını çözecek, Batılı standartlarda tam demokratik anayasa bir kandırmacadan başka bir şey değil.
Olmaz, olamaz.
Peki ne yapılmak isteniyor o zaman?
Bu olan biten ne?
Olan biten şu:
Birincisi, Türkiye’deki başkanlık sistemi de yürümüyor,
İkincisi de Tayyip Erdoğan’ın tekrar aday olabilmesinin önü kapandı.
Bunu revize etmek istiyorlar.
Çok fazla başınızı ağrıtmadan söyleyeyim; şu an buldukları formül de -perde gerisinde- yarı başkanlık sistemi.
Yani yine bir cumhurbaşkanı olacak, eski dönemlerdeki gibi çok yetkisiz olmayacak ama bunun karşısında tekrar bir başbakan olacak, hükümet meclisten çıkacak ve güçlendirilmiş yarı başkanlığa dayalı bir parlamenter sistem olacak.
Olabilir mi, olamaz mı; nasıl olur; bu başka bir tartışma.
Şu anda yapılmak isteneni söylüyorum.
Burada da tabii ki bu düzenlemeler olduktan sonra bir erken seçime gidilecek.
Eğer bu tablo değişmezse, Tayyip Erdoğan tekrar belki cumhurbaşkanı olarak kalacak ve bu uzlaşmalara göre hükümeti de CHP kuracak.
Burada alan memnun, veren memnun bir düzen var.
Ki yarı başkanlık sistemi de ilk günden beri benim savunduğum bir sistem.
Çünkü meclisteki Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda olduğum dönemde de partimin fikirlerinin dışında özel görüşlerim olarak beyan ettiğim, kayda geçirdiğim bir sistem.
Türkiye’ye daha uygun bir sistem.
İşte burada İYİ Parti’nin, CHP’nin ve diğer partilerin de -Gelecek, DEVA, Demokrat Parti, Saadet Partisi…- desteğini alarak, bir yeni yarı başkanlık sistemine gidilmek isteniyor.
Ama işte orada da büyük sorunlar.
Dananın kuyruğu kopuyor
Niye büyük sorunlar var?
Böyle bir yola girdiği vakit Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı hevesleri, ümitleri suya düşüyor.
CHP’nin başında Özgür Özel var.
Eğer tekrar yapılacak bir erken seçimde CHP birinci parti olarak çıkarsa, başbakan Özgür Özel oluyor.
İşte dananın kuyruğu burada kopuyor.
Daha birkaç ay evvel Kılıçdaroğlu’na karşı Özgür Özel’i destekleyerek partinin genel başkanı yapan Ekrem İmamoğlu’nun şimdi Kılıçdaroğlu ile tekrar görüşerek bu önümüzdeki kongrede Özgür Özel’i indirerek başka bir senaryo peşinde olduğu söyleniyor.
Yani anlayacağınız işler karışık.
Öyle hemen bir anda olacak bitecek bir şey yok.
MHP zaten baştan beri bunlara karşı.
Çarşı her şeye karşı… Çünkü bu tip senaryolarda onun da işlevi bitiyor.
Yine yeni Türkçe ile işlevsiz kalıyor.
Durum bu.
Olur mu bunlar, olmaz mı; göreceğiz.
Siyaset yeniden dizayn edilecek
Tabii burada en önemli faktörlerden birisi de Türkiye’nin dış politikadaki eksen değişikliğine gitme arayışları.
Tekrar ABD’ye yanaşma, ABD’den büyük paralar gelmesini sağlayacak ilişkiler kurma, Suriye’de, Irak’ta, yeni Ortadoğu’da Türkiye’ye yeni misyonlar biçme, PKK ve Kürt sorunuyla ilgili yeni bir döneme girme gibi, daha arka planda ama işin esas özünü teşkil eden başka arayışlar da var.
Burada tabii CHP’nin de bu yöne doğru dış etkilerle yönelmesi söz konusu.
Kılıçdaroğlu ve ekibi -eski yönetim- bu işlere kapalı, geride.
Kürt siyaseti bu işin arasında duracak?
HDP, DEM Parti, bugüne kadar eski düzenin yanında duruyordu.
Dediğim gibi kafalar karışık, siyasetler karışık
Ama eğer yeni sürece girilirse -ki girildi bir noktada da-, sonuca ulaşırsa herkesin konumu, pozisyonu, konuşlanması yeniden değişecek ve siyaset yeniden dizayn edilecek.
Özgür Özel bu yola devam edecek.
Çünkü bu yoldan CHP’de kârlı çıkacak, kendisi de kârlı çıkacak.
Ama İmamoğlu, Kılıçdaroğlu, Avrupa Birliği yanlısı, siyaset güdenler, eski derin devlet unsurları… bunların da işine gelmeyecek bu işler.
Bakalım neler olacak ve günün sonunda bu işlerden hayırlı bir şey çıkacak mı?..
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***