ANKARA – TTB’nin kongresinde dört yıl boyunca “devletin sırtındaki at sineği” olarak mücadele ettiğini ifade eden Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, görevini onurla devredeceğini söyledi.
Türk Tabipler Birliği (TTB) 76’ncı Büyük Kongresi, “Şiddetsiz, güvenli, güvenceli hekimlik için TTB bizim” şiarıyla Ankara Tıp Fakültesi Abdulkadir Noyan Kongre Merkezi’nde başladı.
Üç gün sürecek ve yeni yönetim kurulunun seçileceği kongrenin salonuna, “Demokrasi bizim barış bizim” yazılı pankart asıldı.
Kongreye Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi de katıldı. Kongre, divan seçiminin oylaması ile başladı. Üç ayrı grubun yarıştığı kongrede, Başkan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın da dahil olduğu ve desteklediği Etkin Demokratik TTB (ED TTB) grubunun divana aday gösterdiği grup, oy çokluğu ile seçildi. Kongrede daha sonra Fincancı söz aldı. Bu sırada salonda bulunan ve sağcılar olarak bilinen Çağdaş Türk Hakimleri Birliği delegeleri, kongreden ayrılmaya başladı.
AYAKTA ALKIŞLANDI
ED TTB ise bu sırada Fincancı’yı ayakta alkışladı. Daha sonra söz alan Fincancı, kongre salonunda bulunan delegelere, “Sizlerle beraber dört yıldır mücadelenin içinde olmak en büyük onurdu. Her birinize bu mücadeleye el verdiğiniz, omuz omuza mücadelenin içinde olduğunuz için teşekkür ediyorum” diyerek başladı.
‘DEVLETİN SIRTINDAKİ AT SİNEĞİ OLDUM’
Fincancı, dört yıl boyunca TTB’ye yaptığı başkanlık sırasında yaşananlara da değindi. Fincancı, en çok devlet ile uğraştıklarını ifade etti. Fincancı, “Sokrates’in at sineği misali ben de devletin sırtında bir at sineği olmayı kendime görev biçtim. Mesleğimi de öyle yaptım” dedi.
‘TAHAKKÜME BOYUN EĞMEYİZ’
Fincancı, dört yılın çok sert geçtiğini belirterek, Kovid-19 salgını sürecini anlattı. Fincancı, HPG’lilere yönelik kullanılan kimyasal silaha dair bilimsel tespitini paylaştığı için terörize edildiğini ve tutuklandığını da hatırlattı. Daha sonra depremin yaşandığını ve binlerce kişinin öldüğünü dile getiren Fincancı, “Biz yan yana olan ve boyun eğmeyenleriz. Tahakküme boyun eğmemek bizim karakterimizdir” diye kaydetti.
Şu andaki süreçte her şeyin tüketildiğini belirten Fincancı, “Kapitalizm, krizlerini beraberinde getiriyor. Eko sistemi tahrip ediyor, bizleri yok ediyor, tüketiyor. Yaşam kalitemiz azalıyor. Bu sistem bizi tüketmeye devam edecek” diye belirtti.
‘ÖLÜMLER ARTIYOR’
Sağlık birimlerine yapılan başvurulara da işaret eden Fincancı, bu sayının çok fazla olduğunu ifade etti. Nüfusunun iki katının acile başvurduğunu ve bunun olağan bir durum olmadığını dile getiren Fincancı, ölüm oranlarının da arttığına dikkat çekti. Fincancı, 380 binden fazladan ölümün olduğunu ifade etti. Fincancı, “Bir ülkede fazladan ölüm varsa yüzü bini aşan sayılarda, yaşam kalitesinden bahsetmek mümkün değil” diye konuştu.
‘KURDİSTAN’DA BEBEK ÖLÜMLERİ 3 KAT DAHA FAZLA’
Fincancı, çocuk ölüm oranlarının da artmaya başladığını dile getirdi. Fincancı, bu oranın daha önce binde 9 olduğu ve şuan 10’a çıktığını ve bunun büyük bir oran olduğuna dikkat çekti. Ayrıca bu ölüm ve bebek ölümlerinin Kurdistan’da daha yüksek ve diğer bölgelere göre 2-3 katı civarında olduğunun altını çizdi.
HEKİMLER: POLİTİKALARDAN DOLAYI GİDİYORUZ
Fincancı, şiddet ve güvencesiz çalışma koşullarından ötürü yurt dışına çıkan doktorların sayısına da değindi. Fincancı, bu sayının dramatik bir biçimde artığını kaydetti. Fincancı, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın doktorların para nedeniyle yurt dışına çıktığına dair ifadelerini video ile kongre salonunda göstererek, tepki gösterdi. Fincancı, “Sağlık politikalarını 30 yıldır bize dayatanlar yüzünden gidiyorlar. Siz de onlardan birisiniz. Onların aracınız. Bir anket çalışmasına göre her 10 hekimden 9’u hayatında en az bir kere hasta ve hasta yakınından şiddet görmüş. Peki yetkililer sağlıklı, güvenli ortamı sağlıyor mu? Buna dair her 10 hekimden 9’u hayır demiş. Şiddetin nedenlerini sorduğumuzda ise, iş yükü, zaman baskısı ve özellikle 5 dakikada bir randevu sistemini şiddeti artırdığını ifade etmişti. 10 hekimden 8’i ise hükümetin, yetkililerin söylemlerinin şiddeti artırdığını söylemiş” dedi.
Fincancı, her 3 hekimden 2’sinin yurt dışına gitmeyi planladığını ifade etti.
‘HEPSİ AMACIMIZDI’
Çok yönlü çalışmalarının kriminalize edildiğini belirten Fincancı, “Tüm meslektaşlarım mücadele ediyor. Gelmiş geçmiş, kurullar çalışma gruplar, konseyler ne büyük kazanımlar elde ettiler. Hangileri amaç dışıydı? Çalışma koşulların iyileştirilmesi mi? Nöbetlerin fazla olduğunu kabul ettirmek mi? Tıpta uzmanlık sınavı bekleme süreleri mi? Güvenlik soruşturmalarının durdurulması mı? Altan alta yapıyorlar gene. Bunların hiçbiri amaç dışı değildi. Hepsi amacımızdı. Savaşa karşı çıkmamızla savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğunu ifade etmemiz de, Filistin için yüreğimiz yanıyor olması da hekimliğimiz gereğidir. Spinoza, ‘Izdırap görüldüğünde sona erer’ der. Hekimler de o ızdırabı gören gözdür. Bu ızdırabı gören yerde olduk. Nerede olursa olsun” diye kaydetti.
‘ONURLA DEVREDECEĞİM’
Fincancı, gözaltına alınıp tutuklanmasına tekrar değinerek, o süreçte yaşananlara ışık tuttu. Fincancı, gözaltına alınışının canlı yayın olarak verildiğini ve evinde cephanelik bulunduğuna dair haberler yapıldığını belirterek, “Evet, yaklaşık 10 binin üzerinde kitabım var. Bu benim cephaneliğimdir. Ama bu yalana inandırlar. Ancak inanmayanlar çoğunluktaydı. Çünkü hayat ekranda, sosyal medyada değil. Hayat sokakta, çalıştığımız iş yerinde, yürüdüğümüz sokaklarda. Her gün karşılaştığımız insanların bana sevgi ile kucak açmasında. Bizi görevden almaya çalıştılar. Alabildiler mi, hayır. Biz görevimizin başındayız. Onurla meslektaşlarımıza devredeceğiz. Divanımız da çoktan oluştu. Sağlık Bakanı’nın istifa ettiğine dair haberi bizi sarstı! Tabi ki de biz değil o gidecek! Biz de öyle demiştik” ifadelerini kullandı.
TEPKİ GÖSTERDİ
Ardından Dünya Tabipler Birliği Başkanı Ashak Pihilip söz aldı. TTB’nin verdiği mücadeleye işaret ederek, “Önünüzde saygı ile eğiliyorum” dedi. Pihili, TTB’yi yaptıkları çalışmalara değinerek, desteklerini sürdüreceklerini belirtti. Söz alan Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, kayyım atamasına işaret ederek tepki gösterdi. Kayyım ataması ile savaşın insanlık suçu olduğunu kaydeden Karagöz, “İnsan olmaktan kaynaklı haklarımızı kullanamadığımız bir coğrafyada yaşıyoruz” dedi.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) işten atılan kamu emekçileri ve yaşadıkları sorunları hatırlattı.
BUNLARLA ANAYASA YAPILMAZ
Söz alan Türk Mühendisler ve Mimarlar Odası (TMMOB) Başkanı Emin Koramaz, TTB’nin verdiği mücadeleyi “örnek mücadele” olarak nitelendirdi. AKP’ye de tepki gösteren Koramaz, AKP’nin işçinden ve emekçiden yana olmadığını ve sermayedarlardan yana olduğunu kaydetti. Ekonomik krize dikkat çeken ve bu krizin AKP tarafından çıkarıldığını belirten Koramaz, “Kazanmadıkları seçimlere, sandıklara el koyuyor. Bu antidemokratik uygulamaları devam ederken ekranlardan yumuşama söylemlerini duyuyoruz. Ne zaman sıkışsa bu tür söylemleri kurmaya başlıyor. Ne zaman halk hareketlense demokratik anayasa söylemleri dile getirilir. Buradan TMMOB Başkanı olarak söylüyorum; bunlarla ne Anayasa tartışılır ne Anayasa yapılır. Bu güne kadar birlikte yol yürüdüğüm arkadaşlarımızı ile mücadelemizi büyüteceğiz. Ülkemizin üstündeki karanlığı bu şekilde dağıtacağımıza inanıyorum. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” dedi.
NEDEN HEDEF?
TTB’ye desteklerini ifade eden DEM Parti Milletvekilli Vezir Parlak, TTB’nin AKP-MHP iktidarı tarafından en çok saldırıya maruz kalanlar arasında bulunduğunu ifade etti. TTB’nin toplumun sağlık hakkını her alanda savunduğu için bu tür saldırılara maruz kaldığını belirterek, “Bu yüzden hedef haline getirildi. Yoksula az, zengine çok sağlık hizmeti düzenine itiraz ettiği için hastaneden çok adliyelerde mesai harcamak zorunda kaldılar. Savaş bir halk sağlığı sorunudur dedikleri için günlerce siyasi linçe uğradılar. TTB’nin yanında olduğunu bilinmesini istiyoruz. Hake” diye kaydetti.
Birçok katılımcının konuşması sonrasına kongre son buldu. Üçüncü günün sonunda ise merkez konsey üyeleri seçilecek.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***