”CHP Genel Başkanı Özgür Özel Adalet Bakanlığı önünde “Adalet Nöbeti” tutan Emine Şenyaşar’ı ziyaret etti. Emine Şenyaşar’ın Adalet Bakanlığı önündeki nöbetinin 123. Günüydü. Fakat, sadece metreler ötesinde bir anne daha vardı. Sevinç Çakır. O da kursiyer teğmen iken darbe ile suçlanıp müebbet hapis cezası alan oğlu için adalet arayışındaydı ve engelli kızı Merve ile Adalet Bakanlığı önünde “Adalet Nöbeti” tutuyordu. Nöbetinin 63. günü idi. Ne Özgür Özel ne de basın Sevinç Çakır’ı görmedi. Özgür Özel alandan ayrılmak üzereyken Halk Tv canlı yayınında birkaç saniye duyulan sesi dışında: “Özgür Bey, burada da adalet arayan bir anne var, bana da selam verecek misiniz? Benim de sesimi duyar mısınız?””
Serbestiyet’ten Levent Mazılıgüney’in yazısından aktarıyoruz;
”Cumhuriyet Halk Partisi önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile OHAL KHK’ları ve sonrasındaki süreçlerde hukuksuz yargılamalarla ilgili benim katıldığım 4 ayrı görüşme olmuştu. Başkaca arkadaşların da defalarca görüşebildiğini ve her defasında bizleri içtenlikle dinlediğine, çözüm bulmaya çalıştığına şahidim. Nitekim, 2 milyonu aşan terör isnatlı hukuksuz adli işleme muhatap olmuş geniş bir halk kitlesinin sorunlarının çözümü üzerine kafa yormayan, mağdurları bizzat dinlemeyen bir siyasi partinin iktidara talip olması düşünülemez.
Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla ve o dönem partinin İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca koordinesinde önemli çalışmalar yapıldı. 76 ilde temsilciliği olan KHK’lı Platformları Birliği üyeleriyle ülkemizin birçok ilinde toplantılar organize edildi. Mağdurlar ilk ağızdan dertlerini anlattılar, çözüm önerileri üzerine konuşuldu. Toplantılara Yıldırım Kaya, Yüksel Taşkın, Cihangir İlam, Sezgin Tanrıkulu gibi çok sayıda Milletvekili ile toplantının yapıldığı il ve komşu illerin parti yöneticileri ve Milletvekilleri katıldı. Gülizar Biçer Karaca 15 binden fazla mağdurun katıldığı kapsamlı bir anket çalışması yapıldığını ve sonuçlarının raporlaştırılarak açıklanacağını belirtti. Nitekim her birimize umut olan 6’lı Masanın eylem planlarında da OHAL ve KHK mağduriyetlerinin çözümüne yönelik önerilere yer verildi. 6’lı masada yer alan tüm partilerin mağduriyetlerin giderilmesi için ortaya koydukları emekler çok kıymetliydi.
Sonra seçim çalışmaları girdi araya. Seçim sonuçları CHP’deki Genel Başkan değişimi malum. CHP’nin mağdurlarla anketinin sonuçlarını içeren rapor yayınlanmadı. CHP Genel Başkanlıklarının yapısı değişti ve İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı artık yok. Elbette olmaması insan haklarına duyarsızlık olarak anlaşılamaz. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den randevu alma imkânı bulamadı hiçbir arkadaşımız. Bu da muhtemelen yoğunluktan, vakit bulunca randevu verilecektir. Bunları anlayabiliyoruz diyelim. Ancak 05 Haziran Çarşamba günü olanları anlayamıyoruz.
5 Haziran Çarşamba günü CHP Genel Başkanı Özgür Özel Adalet Bakanlığı önünde “Adalet Nöbeti” tutan Emine Şenyaşar’ı ziyaret etti. Emine Şenyaşar’ın Adalet Bakanlığı önündeki nöbetinin 123. Günüydü ve bildiğim kadarıyla Genel Başkan seviyesindeki ilk ziyaret çok değerli. Keşke tüm genel Başkanlar ziyaret etseler. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Emine annenin mağduriyetini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ileteceğini açıkladı. Buraya kadar her şey çok güzel.
Fakat, sadece metreler ötesinde bir anne daha vardı. Sevinç Çakır.
Sevinç anne de kursiyer teğmen iken darbe ile suçlanıp müebbet hapis cezası alan oğlu için adalet arayışındaydı ve engelli kızı Merve ile Adalet Bakanlığı önünde “Adalet Nöbeti” tutuyordu. Nöbetinin 63. günü idi. Yazının konusu erler, erbaşlar, askeri öğrenciler, kursiyer astsubay ve subaylar darbe yapabilir mi değil elbette.
Şahsen bu garibanların darbe yapabileceğini benim külahıma anlatamaz hiç kimse. Ancak Sevinç Çakır anne ve oğlunun mağduriyetini merak edenler Sevinç annenin kendisinden dinleyebilirler.”
CHP Genel Başkanı Emine Şenyaşar’ı ziyaret etmiş, sohbet etmiş, bu ziyaret nedeniyle Adalet Bakanlığı önüne akın eden basın ordusu çokça görüntü almış, fotoğraf çekmiş, ancak ne Özgür Özel ne yanındakiler ne de basın Sevinç anneyi görememişti. Özgür Özel alandan ayrılmak üzereyken sesini duyurmaya çalışan Sevinç Çakır annenin birkaç saniyelik görüntüsünün Halk Tv canlı yayınına yansıması dışında bir görüntü ya da fotoğraf yoktu hiçbir yerde.
Sevinç anne basın mensuplarına sesini duyurmaya çalışırken kendisi kısa bir video çekebilmişti.
“63. günde adalet nöbetini tutarken medyadan Özgür Özel’in geleceğini duydum. Saat 3-5 arası adalet nöbetine gene gittim. Orada güvenlik tedbirleri artırılmıştı. Orada önce Özgür Özel’in korumaları geldi, sonra polisle bir konuşmaları oldu, böyle bana bakarak, bir telaşlı telaşlı. Sonra Özgür Özel’den 1 saat önce Sezgin Tanrıkulu geldi. Emine anneyle biraz konuştuktan sonra benim yanıma geldi, beni de ziyaret etmelerini rica ettim, benim de sesimi duyurun dedim. Beni daha önceden tanıyordu çünkü. Beni görünce tanıdı, kursiyer teğmen annesi olduğumu, merhabalaştık. Sizin davalarınız ayrı, Emine Hanım’ın ziyareti, röportajı bitsin, benim de yanıma geleceğini söyledi. Uygun olanı da buydu çünkü Emine annenin acısının tarifi, telafisi de yok. Ona gelen ziyaretçiye, habere bir anne olarak engel olamazdım da olmadım da. Böyle bir şeyi yapmam da yapmadım da. Oraya haberciler geldi, bilindik büyük medya, NTV, Habertürk, Anadolu Ajansı, Now haber, baya bir tanıdık haber kanalları vardı. Ben onlara o esnada Özgür Özel gelmeden seslendim, yazılı pankartlarımı göstererek. “15 Temmuzu kim yaptıysa müebbeti o yatsın, kursiyer teğmen oğlum 15 Temmuzdan sorumlu tutulamaz, suç teşkil eden bir eylemi olmamıştır” şeklinde pankartlarımı gösterdim ve onlara selendim: “iktidar yanlısı patronlarınız izin verirse ben de 63 gündür adalet nöbeti tutuyorum, oğluma haksız yere müebbet verildi, oğluma özgürlük istiyorum” diye seslendim. Fotoğraflarımı çektiler, ses kaydımı aldılar. Sonra biraz daha bekleyiş oldu, Özgür Özel geldi. Medya Emine Şenyaşar’ın yanına gitti. Beni o çemberin dışında polis ablukasına aldılar. O çemberin içine girmememi söylediler ki ben zaten girmezdim. Emine anneye gelinmişti ziyarete. Ben buna saygı duyarım, engellemem, Emine anneye zarar gelecek bir şey yapmam da dedim. Polisler de zaten bu tavrımı biliyorlardı. Sadece bırakın görüntü alayım dedim. Özgür Özel’in ziyaret görüntüsünü aldım, kameramanların görüntüsünü aldım. Onlar da garip garip baktılar. Dedim “siz habercisiniz habercilerin de haberini yapmak lazım” dedim, gülümsedim. Sonra ziyaret bitene kadar bekledim. Son konuşmasını yaptı, fotoğrafını çekti, “hoşça kal” dedi. Tam dönüp giderken, oradan ayrılırken baktım, bana gelmeyeceğini anlayınca oradan bağırdım: “Özgür Bey, Özgür Bey, burada da adalet arayan bir anne var, bana da selam verecek misiniz? Benim de sesimi duyar mısınız?” diye fakat dönüp bakmadı. Sonra yanıma Sezgin Bey geldi, “Böyle olmaz, böyle olmaz, bağırma, kartımı al” dedi. Ben de Sezgin Bey’e “8 yıldır siz bizi tanıyorsunuz, defalarca görüşmeler yaptık. Burada iki anneyi ayırmanız hoş olmadı, adil de değil, anneyi anneden ayırdınız” şeklinde kendisine ifadede bulundum. Fakat oradaki gördüklerimi tam aktaramıyorum. Fakat orda şöyle bir şey söylendi bana, Özgür Özel hiçbir şekilde benimle aynı karede, aynı yazıda bulunmak istemediğini söylemiş. Korumaları da bunu polislere aktarmış, polislerden de oradaki konuşmalardan bir kısmını duyarak böyle evet onu duydum, evet Özgür Özel benimle ne resim karesine de ne de bir haber içerisine girmek istememiş, böyle yani olay.”
Sevinç annenin anlattıkları kelimesine dokunmadan bu şekilde. Üzerine yorum yapmaya gerek de yok. Oluşturduğu hayal kırıklığı sadece Sevinç anne ile sınırlı da değil.
Şahsen Özgür Özel’in Sevinç anne ile bir arada görünmeme şeklinde bir talimat verdiğine inanmak istemiyorum. Ancak Özgür Özel ve yanındaki çok sayıda CHP yetkilisinin aralarında 10 metre mesafe olmayan iki anneden birini görememesine anlam da veremiyorum. Gördüler ama neden Sevinç anneyi de ziyaret etmediler üzerine yorum da yapmak istemiyorum. Popülizm deyip geçmek de istemiyorum.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e ve CHP’nin her kademedeki yöneticilerine, yetkililerine, Milletvekillerine hem OHAL ve KHK mağduriyetlerini hem de er, erbaş, askeri öğrenci, kursiyer subay ve astsubay dosyalarını her zaman anlatmaya hazırız. Yeter ki randevu verilsin, biz gitmekten, ziyaret etmekten, anlatmaktan çekinmeyiz. Gitmişken 15 binden fazla mağdurla yapılan anket sonuçlarıyla ilgili raporu da sorarız elbette. Belki bu yazı sonrasında randevu alabiliriz. Randevuya mutlaka Sevinç anneyi de götürürüz.
5 Haziran günü yapılan ziyarette analar mı ayrıldı, mahalleler mi sorusuna cevap vermek de bizim işimiz değil. Ülkeyi yönetmeye talip ana muhalefet partisi anaların da mahallerin de ayrılmaması gereğini, hukuksuzluğun mahalle ayrımı tanımadığını, Sevinç Çakır annenin gözyaşı dinmeden Emine Şenyaşar annenin de gözyaşının dinmeyeceğini çok iyi biliyor. Birbirleri ile hiçbir sorunu olmayan, her fırsatta birbirine çiçek sunan bir Kürt ana ve bir Türk ananın birlikte gözyaşı dökerek “Adalet Nöbeti” tutmasından başka yolları olmalı birlikte yaşamanın. Hiçbir ana ya da hiçbir mahalle ayrımı olmadan, gözyaşı döksün dökmesin herkes için her koşulda adalet ve hürriyet talebini dillendirerek başlayabiliriz. Anaların birlikte gözyaşı dökerek de olsa ortaklaştığı yerde ayrıma gitmeyerek de başlayabiliriz. Daha da geç olmadan başlayalım mı?”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***