Mahpuslara ‘denetimli serbestlik hakkı’ verilmemesi ciddi bir muammaya, sistematik bir hukuksuzluğa dönüşmüş durumda. Neresinden tutup anlatacağını bilemiyor insan. Öncelikle denetimli serbestlik hakkı şu demek: Diyelim ki size 7 yıl 6 ay ceza verdiler. Bu cezanın yatarı 54 ay. Geri kalan kısmını dışarıda tamamlıyorsunuz. Her hafta ya da her ay sizden imza alıyorlar. Yurt dışına çıkış yasağı koyuyorlar. Ve denetimli serbestlik Türk Ceza Kanununa göre bütün mahpuslara verilmiş bir hak.
Ancak 2021’de çıkan yeni bir kanunla denetimli serbestlik hakkı tamamen cezaevi gözlem ve idare kurullarının inisiyatifine bırakıldı. Bu kurullar tıpkı bir mahkeme gibi sizi yeniden yargılıyor, bir rapor hazırlıyor, bu rapora göre tahliye ediyor ya da etmiyorlar. Ve genellikle etmiyorlar.
Cezaevi gözlem ve idare kurullarının raporunda cezaevinin psikoloğundan imamına, doktorundan müdürüne kadar herkes sizin hakkınızda bir kanaat bildiriyor, puan veriyor. Hapiste kaldığınız süre içinde faaliyetlere katılıp katılmadığınız, kitap okuyup okumadığınız, tarafsız koğuşa geçip geçmediğiniz dahil hepsi not ediliyor. Eğer canları sizi bırakmak istemiyorlarsa, kimseye zarar vermediğiniz, bir olay çıkarmadığınız halde dikiş kutusundaki küçük jilet parçasını – yaşanmış bir örnek- bile bahane ediyorlar.
Ancak Rehabilitasyon (R) tipi cezaevlerinde kalan hasta mahpuslar için böyle bir uygulama sözkonusu değil. Türkiye’de üç tane R tipi cezaevi var. Biri İzmir’de; Menemen R Tipi, diğeri İstanbul’da; Metris T tipi ve üçüncüsü de Elazığ’da. Adı üstünde bu cezaevlerinde kalan mahpuslar hasta ve yaşlı oldukları için herhangi bir faaliyete katılamamıyorlar ve bir puanlama sistemine tabi değiller. Peki ne yapılıyor? Denetimli serbestlik zamanı gelen mahpus, cezaevi yönetime bir dilekçe veriyor, bu haktan yararlanmak istediğini söylüyor. Cezaevi Kurulu’nun bu dilekçeye göre tahlişye kararı vermesi gerekiyor.
Ama böyle olmuyor. Üç yıldır Menemen R Tipi Cezaevinde tutuklu olan 84 yaşındaki, tekrar ediyorum 84 yaşındaki Halil Karakoç da 1 Mayıs 2024’te denetimli serbestlik hakkı kazandı ama tahliye edilmedi. Karakoç, cezaevi yönetime sunduğu dilekçesinde, 2012 yılında ameliyat olduğunu, o günden beri emekli bir imam olarak evinde dinlendiğini, kimseyle ilişkisi olmadığını yazdı.
Ancak yıllardır hapiste tek başına kalan ve yanına ailesinden başka kimsenin gidip gelmediği Karakoç’un dilekçesi reddedildi. ‘Örgütünden ayrıldığına dair iddiası samimi bulunmadığı” için.
Ve hem cezaevi yönetimi hem de karara itirazı reddeden İzmir Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi niyet okuyarak ahir ömründeki Halil amcayı tekrar mahkum etti. Üç ay sonra keyifleri isterse dilekçeyi tekrar değerlendirecekler.
Adam hasta. Günden 14 ilaç kullanıyor. Koğuşta, avluda kaç kere düştü. Hapiste kaldığı süre içinde kalp krizi geçirdi. Böyle bir insanı, ‘cezası’nı yattığı halde ‘örgütten ayrılmadı’ gerekçesiyle tekrar yargılayıp mahkum etmek açık bir hukuksuzluk ve suç.
Daha önceki hukuksuzlukların devamı bir suç üstelik. Çünkü Halil Karakoç, 15 Temmuz’dan hemen sonra sanki darbeyi o yapmış gibi Manisa’da gözaltına alındı. Kalça kırığı nedeniyle ameliyatlı olduğu halde OHAL şartlarında 30 gün Manisa Emniyeti’nde gözaltında tutuldu. Sonra tutukladılar. 16 ay hapis yattı ama koğuşta düşünce iyice hastalandı. Durumu mahkemeye rapor edilince serbest bırakıldı.
Tahliye olduktan 1,5 ay sonra Ege Üniversitesi Hastanesi’nde kalçasına platin takıldı. Yürüyemeyecek, kişisel ihtiyaçlarını göremeyecek, evden çıkamayacak hale geldi. Kendisi gibi yaşlı olan eşinin yardımına muhtaç kaldı ve Bu haldeyken 7 yıl 6 aylık ceza onanınca 6 Ocak 2021’de tekrar tutuklandı.
Görüşlere bastonla zor zor yürüyerek gelebilen Halil Amca’nın kalp, şeker, prostat, mide… aklınıza gelebilecek her türlü yaşlılık hastalığı da mevcut. Kaç kere İstanbul Adli Tıp’a götürdüler. ‘Cezaevinde kalabilir raporu’ verip yolladılar. Dün yine götürmüşler. Kim bilir bu sefer ne karar verecekler.
Sadece bunlar da değil. Emekli maaşıyla geçinen Halil Karakoç’un evine de el konuldu.
Kendisine ait olan evde şu an kiracı olarak oturuyorlar. Eşi her ay devlete kira ödüyor. Emekli maaşıyla geçinen Halil Karakoç, Manisa’da yaşadığı 3 katlı evini önceki yıllarda Feza Eğitim Vakfı’na bağışlamış. Ama bir şartla. Ölene kadar kendisi bu evde oturacak. Öldükten sonra ev vakfın olacak. Ancak 15 Temmuz’dan sonra bu vakıflar kapatıldığı ve malları da devlete geçtiği için, anlaşmada ölene kadar şartı olmasına rağmen bunu görmezden gelerek Halil amcadan kira alıyorlar. Yani kendisi içeride ayrı bir eziyet çekiyor, eşi dışarıda farklı bir sıkıntı yaşıyor.
Ve tabi Halil Amca ve benzer durumdaki yüzlerce hasta ve yaşlı mahpusun tahliyesi -28 Şubat paşalarının olduğu gibi- seçim kazanmış ana muhalafet partisi için bir görüşme konusu olmuyor.
Çünkü Halil Amcalar ve benzerleri ‘cıss’ konular muhalefet için.
Böyle mi normalleştireceksiniz Türkiye’yi?
SEVİNÇ ÖZARSLAN
05 Haziran 2024 GÖRÜŞ
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***