Elazığ cezaevinde yatan KHK’lı astsubay H.A.’nın adli tutuklu Gültekin Alan tarafından öldürülmek istenmesiyle ilgili iktidar cenahının ölüm sessizliği sürüyor. Bugüne kadar adli ya da idari makamlardan dişe dokunur tek bir açıklama gelmedi.
Saldırının gerçek nedeni neydi? KHK’lı astsubay neden hedef seçildi? Bu saldırı başka cinayet girişimlerinin öncüsü olabilir mi? Bu ve benzer soruların en net cevabı aslında 15 Temmuz gecesi Tuğgeneral Semih Terzi’yi öldüren astsubay Ömer Halisdemir’i ayağından vurduğu ve bu nedenle hedef olduğu iddia edilen KHK’lı astsubay H.A.’nın savunmasında gizli.
Nedeni şu: Astsubay H.A., Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 22 Şubat 2017’de yaptığı savunmasında, çok net ifadelerle 15 Temmuz gecesi Tuğgeneral Semih Terzi’yle aynı uçağa bindirildiklerini ve 12. Tabur’un 1. ve 3. timi olarak hep birlikte Diyarbakır’dan Ankara’ya darbe yapmaya değil, tam tersine darbeyi bastırmak için gittiklerini söylüyor.
Şu ifadelerle:
“Çok acil, alelacele uçağa bindik. Ahmet yüzbaşı, mühimmatlarımızı çıkartmamızı söyledi, şarjörlere mühimmat basacağız dedi. Bu esnada arkadaşlar arasında nereye gittiğimize yönelik değişik söylentiler oluyordu. Herkes darbeyi bastırmaya gittiğimizi söylüyordu. Sonra Genelkurmay’da silah seslerinin geldiği söylendi. Kesin Genelkurmay’a gidiyoruz diye düşündük. Bütün arkadaşların kanaatleri ve kendine has yorumları da uçağın içinde olumlu yöndeydi, yani kesinlikle darbe yapmaya gittiğimiz gibi bir şey yoktu.”
ZEKAİ AKSAKALLI’NIN EMRİYLE HAZIRLANAN TAHKİKAT RAPORU
H. A.’nın bu ifadelerini, dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı’nın emriyle hazırlanan ve o gece yaşananları detaylı tanık ifadeleri ve kamera kayıtları incelenerek kronolojik bir şekilde aktaran ÖKK İdari Tahkikat Raporu da doğruluyor.
İdare Tahkikat Heyeti Başkanı Çağahan Yeğin imzalı raporda, 12. Tabur personelinin (1 ve 3. Tim), “Olayın başlangıcından itibaren, kendilerine darbe hakkında herhangi bir bilgi verilmeyen, acil bir görev maksadıyla Ankara’ya intikal ettirildikleri, basın-yayın organlarından, oluşan olağanüstü durum neticesinde, birliği (ÖKK) ve buna benzer tesisleri emniyete almak maksadıyla birliğe intikal ettikleri yönünde değerlendirmeler yaptıkları, sonra Korg. Zekai Aksakallı’nın darbecilerin etkisiz hale getirilmesine yönelik emrinin alınmasıyla gerçek durumu fark ettikleri, sonradan Özel Kuvvetler Komutanlığı Karargahı binasında darbeye teşebbüs eden personeli herhangi bir tereddüt göstermeksizin etkisiz hale getirerek, Komutanlık karargahının kontrolünün sağlanmasına büyük oradan katkı sağladıkları” belirtiliyor.
ZEKAİ AKSAKALLI TARAFINDAN TEBRİK EDİLDİLER
Bu rapora rağmen ne mi oldu? 15 Temmuz’un hemen ertesinde bizzat Zekai Aksakallı tarafından kahraman ilan edilip 15 gün boyunca ÖKK’da nöbet bile tutan 18 askerden 15’i, 31 Temmuz 2016’da gözaltına alınıp tutuklandı.
SAVCI BERAAT İSTEMESİNE RAĞMEN…
Üstelik iddianameyi hazırlayan savcı Mustafa Manga’nın ÖKK Tahkikat Raporu’nda yer verilen bilgiler ışığında ve tanık ifadelerine dayanarak 18 askerden 15’i için beraat istemesine rağmen. Kararları nasıl aldığını hepimizin bildiği mahkeme ateş edip etmemesine de bakmaksızın askerler hakkında TCK’nın 82. maddesine göre “nitelikli ve kasten adam öldürme” ve “darbeye teşebbüs”ten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Halen farklı cezaevlerinde hücrede tutuluyorlar.
Yargıtay da verilen bu hukuk dışı ağırlaştırılmış cezayı “Her ne kadar ateş açmamış olsalar bile, fikir ve eylem birliği içerisinde oldukları için müşterek faildirler.” diyerek gerekçelendirdi.
BALİSTİK İNCELEME NEDEN YAPILMADI?
Dönelim KHK’lı astsubay H.A. ile ilgili iddialara. Asker ailelerinin ve avukatlarının defalarca talep etmesine rağmen Ömer Halisdemir’in kimin silahından çıkan kurşunla öldürüldüğüne dair balistik inceleme yapılmadı. Soner Halisdemir, kardeşi Ömer Halisdemir’in H.A. tarafından ayağından vurulduğunu iddia ediyor. Oysa H.A.’nın Halisdemir’i ayağından vurduğuna dair hiçbir delil mahkeme kayıtlarında bulunmuyor. H.A.’ya ağırlaştırılmış müebbet verilmesinin tek nedeni, -iri yapılı olduğu için- Semih Terzi’yi helikoptere taşıyan ve onunla birlikte GATA’ya giden ekibin içinde olması.
Hatırlanacağı üzere astsubay H. A., yıllardır hapiste olan ülkücü mafya bağlantılı Gültekin Alan tarafından tek başına kaldığı hücresinde 8 Ağustos 2023’te saldırıya uğramış, kafası demir kapı koluyla yarılmış ve rehin alınmıştı. Alan, darp ettiği H. A.’ya, “Biz derin devletin adamıyız. Ömer Halisdemir’e sen mi ateş ettin, kim ateş etti, adı neydi? İnsanlar devlete hıyanet ederler, sadece hapis cezası mı olur bunun cezası? Ömer Halisdemir’in intikamını almak için buradayız. M. A. (üsteğmen) ve F. Ş. (12. Tabur komutanı, binbaşı) de şu anda seninle aynı durumda.” demişti.
Peki astsubay H. A., Özel Kuvvetler Komutanlığı önünde kendilerini karşılayan Ömer Halisdemir ile ilgili ne diyor? Mahkeme tutanaklarından aktaralım:
“ÖMER HALİSDEMİR’LE SELAMLAŞTIK, BENİM YANAĞIMI SIKTI”
H. A.: Karargaha doğru yürümeye başladığımız anda oradaki çamların arasından Ömer (Halisdemir) Başçavuş yanıma geldi. Ömer başçavuş hem kurstan öğretmenim hem de keskin nişancı kursunu biz beraber aldık, daha öncede bir muhabbetimiz var, tanışıyoruz. Yanağımı sıkmak suretiyle benimle konuştu. ‘H. nereden geliyorsunuz?’ dedi. ‘Diyarbakır’dan geliyoruz abi, sen ne yapıyorsun, ne iş?’ dedim. Burada ne oluyor, ne yapıyoruz bugün? şeklinde soru sordum ona. ‘Vallahi benim de bir şeyden haberim yok H.’ dedi. ‘Koruma nöbetçisiyim’ dedi. Ondan sonra ‘Kim bu’ dedi. Ben de ‘Tugay Komutanı mı’ dedim. Evet, dedim, Kim? ‘Semih Terzi kim?’ dedi, ön tarafa doğru yürümeye başladı.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: Sen mi ona soruyorsun, o mu sana soruyor?
H.A.: O bana soruyor.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: O tanımıyor mu Semih Terzi’yi?
“HALİSDEMİR, ‘SEMİH TERZİ KİM?’ DİYE BANA SORDU”
H. A.: Semih Terzi kim diye sordu bana. Bilmiyorum tanıyor mu tanımıyor mu. Belki de yani olayları şöyle tamamen değerlendirdiğim zaman aramızdaki muhabbeti ve onu bilmeyişini bir kamuflaj olarak yapmış olabileceğini de düşünüyorum. Ben her şey saf gerçeğiyle anlatmaya çalışıyorum sayın hakim.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: Evet
H.A.: Orada ön tarafa doğru yürümeye başladı. Ben bu esnada hücum yeleğimi düzeltmeye çalışıyordum, helikopter kalabalık olduğu için bozulmuştu. O esnada, iki üç el tak tak silah sesi geldi. Silah sesi gelmeye müteakip ondan sonra Tabur Komutanı’nın ateş ettiğini gördüm. Duble dediğimiz bizim atış tekniği vardır, arkadaşlar da bilir, çift çift atış yani taktak taktak şeklinde. Bu atışı yaparken aynı zamanda ateş baskısı diye bir emir vermesi üzerine hem de uçakta bize ateş edilirse ateşe ateşle karşılık vereceğiz emrinin üzerine, ben de kendi kendime hedef küçültüp hem de silahımı üç dört tane havaya ateşledim! Bu esnada H.’nin, sağ tarafından çalıların içine doğru ateş ettiğini gördüm. Ben de H.’nin oraya ateş etmesinden etkilenip ben aynı şekilde silahımı o tarafa çevirdim, ateş ettim ki, bu esnada sağ çapraza doğru önde bir kişi, arkada da işte Tabur Komutanı koşuyordu. Koşarken bunlar ağaçların içine doğru girmeye başladıkları anda biz ateşi kestik. Çünkü neden? Tabur Komutanımız var, dostlar, bizim namlumuzun önüne geçebilir diye ateşi kestik. Ateşi kesmemize müteakip zaten iki üç saniye geçmedi içeriden ses geldi. Diğer arkadaşlardan da duyan vardır mutlaka. Vurdum, vurdum diye. Tabur Komutanı geriye doğru döndü vurduğun söyledi. Ben yerde çömeliktim, kalktım tabur komutanına doğru yürüdüm, etkisiz hale getirdiğini söyledi. Geriye döndüğümde Semih Terzi’nin vurulduğunu gördüm ben tamamen şok oldum. Tugay Komutanım vurulmuş? Bir kamuflajlı kişi tarafından vurulmuş diye böyle kafamdan bir sürü şeyler geldi geçti. Başbakan’ın bir kalkışma olduğunu açıklaması, her şey kafamdan birden geldi geçti, kendi içimdeki yorumları da katıyorum buraya sayın hakim.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: Buraya geçmeden bir şey soracağım, tam da buraya ilişkin olduğu için soruyorum.
H. A.: Evet
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: Senin yanağını sıkıyor.
H.A.: Evet
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: Ve kurstan senin öğretmenin.
H.A.: Evet o yanak sıkma muhabbeti.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: Böyle bir muhabbet var aranızda.
H.A.: Yani yanak sıkma muhabbetinin de bir şeyi var aslında.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: Vardır esprisi, o sizin aranızda.
H.A.: Esprisi vardı rahmetliyle yani.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: Geliyor, yanağını sıkıyor, muhabbetini gösteriyor, sana bu kim diye soruyor yada Tugay Komutanı nerede diye soruyor, sen de gösteriyorsun değil mi?
H.A.: Evet
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: O arada sen ona bir şey soruyorsun, ne oluyor, ne bitiyor…
H. A.: Evet, Ne oluyor abi, ne yapıyoruz diye, benim oradaki düşüncem şöyleydi sayın hakim. Biz Tuğgeneral Semih Terzi ile karargahta bekleyen Tümgeneral Zekai Aksakallı’nın bir toplantı yapacağını ve bu toplantının sonucuna göre bizi göreve göndereceklerini düşünüyoruz.”
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu: Bu senin düşündüğün. O ne diyor sana sen bunu sorunca.
H.A.: Hiçbir şey, hiç ben de hiçbir şey bilmiyorum diyor.
ZEKAİ AKSAKALLI’NIN CEVAPSIZ BIRAKTIĞI SORULAR
Bu ifadelere göre ne H.A.’nın ne Ömer Halisdemir’in ne de taburdaki diğer askerlerin ne olduğuna dair kesin bir fikri yok ancak dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın cevapsız bıraktığı birçok soru var. Cevabı en çok merak edilen soru şu:
Madem Semih Terzi ve beraberindeki askerler darbeciydi, neden özel uçakla Diyarbakır’dan Ankara’ya gelmelerine izin verildi? Emrindeki askerlerle mahkemede yüzleşmeyerek özel celsede ifade veren Zekai Aksakallı, birliğinde kendisinden habersiz kuş uçmayacağını belirtirken neden onlara engel olmayıp Diyarbakır’dan Ankara’ya gelip ÖKK’ya gitmeleri için ekstra çaba sarf etti?
İfadesinde Genelkurmay Başkanı’nın “Kimse kışladan çıkmasın” emri ile olayların büyümeyeceğini ifade eden Aksakallı, neden kendisi 12. Tabur’un gece 00.00’da Diyarbakır’dan gelmesine izin verdi? Casa tipi uçak, hava sahası kapalı denilen 19.00 sularında nasıl oluyor da Ankara’dan kalkış yaptı, Diyarbakır’a gitti, Diyarbakır’dan gece 00.00’da tekrar kalkış yapıp Ankara’ya geldi? Ve tüm bunları kim, neden engellemek istemedi?
ÖKK’YA BAĞLI OLARAK GÖREV YAPAN 12. TABURUN KADERİ NASIL DEĞİŞTİ?
H.A.’nın da içinde bulunduğu 12. Tabur, o dönemde Zekai Aksakallı’nın olduğu Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı olarak görev yapan bir taburdu. 15 Temmuz’dan önce Hatay’da bulunuyordu. En az 3-4 ay daha orada kalacağı öngörülüyordu. Ancak 13 Temmuz 2016’da Zeki Aksakallı tarafından Diyarbakır’a geçmeleri gerektiği tebliğ edildi.
13 Temmuz 2016’dan, 15 Temmuz 2016 akşam 21.30 sıralarına kadar Lice kırsalına yönelik yapılacak harekatın planlamasını yapan taburdaki askerlerin hayatı, 21.30-22.00 sıralarında verilen “terör alarmı” ile değişti.
23.00 sıralarında her şeyden habersiz nereye gittiğini bilmeyen 12. Tabur, her zaman olduğu gibi Tim Komutanı Yzb. Ahmet Kemal Yılmaz, Tabur Komutanı Bnb. Fatih Şahin emir komutasında Diyarbakır İleri Harekat Üssü’nden iki otobüsle (12 ve 16. tabur askerleri yaklaşık 70 kişi) Diyarbakır Havalimanı’na hareket etti.
TUGAYIN EN SEVİLEN KOMUTANIYDI
Diyarbakır Havalimanına giderken yolda köprünün kapatıldığı, Genelkurmay Başkanı’nın kaçırıldığına dair haberleri radyodan duyuyorlar ve kendi aralarında “Genelkurmay Başkanı’nı kurtarmaya gittiklerini” düşünüyorlar. Havalimanında onları, Ankara’dan Özel Kuvvetler Komutanlığı ve Eskişehir Hava Üssü’nün izni ile Diyarbakır’a gelen Casa tipi uçak bekliyordu.
Birçok asker Semih Terzi’yi ilk kez uçakta görmüş ve ‘şüphelenmemişti’, çünkü Semih Terzi bizzat bu timin bağlı olduğu tugayın komutanıydı. Hatta tanık Yzb. Ahmet Kemal Yılmaz’ın ifadesinde “Semih Terzi’yi uçakta görünce rahatladığını çünkü Semih Terzi’nin özel kuvvetlerde en çok sevilen tugay komutanı olduğunu, arayıp da bulamayacağınız bir komutan olduğunu” belirtti.
NEDEN SADECE 12. TABUR YARGILANDI?
Merak edilen sorulardan biri de şu: Eğer askerler darbe maksatlı yola çıktıysa neden sadece 12. Tabur yargılandı? Uçağa binmek için 2 otobüs gidiyorlar. ÖKK 16. Tabur askerleri de havalimanına gidiyor ancak uçak mevcudu 12. Tabur’a daha uygun olduğu için Semih Terzi ilk uçuşta Fatih Şahin’in başında bulunduğu 12. Tabur’un, 2. uçuşta 16. Tabur’un gelmesini emrediyor.
Yani aslında uçağa sığmadıkları için binmiyorlar. 2. uçakla onlar da Ankara’ya gideceklerdi. 2 Tabur da kendisine bağlı taburlar, onlara emir vermesinde de abeslik yok, üstelik özel bir seçim de yapmıyor, pilot kaç kişi binsin diyorsa o kadarını götürüyor.
12. Tabur’un bir kısım askerleri “darbeci hain” denilerek linç edilirken, 16. Tabur’a bağlı askerler, -havalimanında kalanlar- uçak kalktıktan sonra 2. uçak gelmiyor ve bindirilmiyorlar. Suriye’de savaşarak kahraman oluyorlar.
ZEKAİ AKSAKALLI’DAN FATİH ŞAHİN’E MUHBİRLİK TEKLİFİ
Burada Fatih Şahin’in mahkemede gündeme getirdiği bir iddiaya parantez açmakta fayda var: Şahin, Zekai Aksakallı’nın 15 Temmuz’dan bir-iki sene önce kendisine 6 ay sonra Genelkurmay Başkanı olacak dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar’ın yaverliğine atanacağını söyler. Ancak Aksallı, Şahin’e yaverlik dışında bir görev daha verir. Hulusi Akar’ın ne yapıp ettiğine dair kendisine bilgi vermesini ister.
Şahin, yaverlik görevini 15 gün sonra reddeder, terörle mücadeledeki görevine devam etmek istediğini beyan eder. Bu karar karşısında şok olan Aksakallı, Şahin’i her gördüğü yerde, “Bunun bedelini ödeyeceksin Fatih! Sana bunun hesabını soracağım” der. Fatih Şahin’in avukatı ve ailesi mahkemede Aksakallı’nın ne kast ettiğini 15 Temmuz’dan sonra daha iyi anladıklarını ifade ettiler.
İDDİALAR TEK TEK ÇÜRÜTÜLDÜ
Semih Terzi ile birlikte aynı uçağa binen 12. Tabur, Diyarbakır’dan kalkan uçak 01.50 civarı Ankara Özel Hava Alay Komutanlığına indi. İnişte askerleri iki helikopter bekliyordu. Burada Semih Terzi’yle birlikte rastgele seçilen 18 asker ÖKK’ya gitti. Geride halen görevde olan ve mahkemelerde de tanık olarak ifade veren yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz ile birlikte 6 asker kaldı.
İddianamede ve tüm duruşmalarda “kalan 6 kişinin darbe yapmayı kabul etmediği için kaldığı, helikoptere binerek Özel Kuvvetler’e gidenlerin darbeyi kabul edip isteyerek gittiği” iddia edildi ancak 6 kişinin ifadesinde ve bizzat seçen Ahmet Kemal Yılmaz’ın ifadesinde böyle bir konuşma geçmediği, rastgele seçim yaptığı bu iddiayı çürütüyor.
HELİKOPTERE BİNEN ASKERLERİN İFADELERİ
Helikoptere binen tüm askerler ifadelerinde; karanlıkta Mogan Gölü’nün ışıklarını görünce rahatladıklarını, çünkü gittikleri yerin kendi birlikleri, yuvaları, evimiz dedikleri yer olması o korkunç gecede kendilerini rahatlattığını bizzat belirttiler. Diyarbakır’dan bu yana nereye gittiklerini bilmemelerinin verdiği sıkıntıyı Özel Kuvvetler Komutanlığı’na gittiklerini anladıkları an attıklarını bizzat ifade ediyorlar.
Tabi ki saat 02.16 gibi başlarına geleceklerden habersizler. 02.16 sularında Özel Kuvvetler Karargahı’nın helikopter pistine iniş yapan Semih Terzi ve beraberindeki askerler karargah binasına doğru yürürken Astsubay Ömer Halisdemir yanlarına gelerek timin içindeki H.A.’yı tanıdığı için nereden geldiklerini soruyor ve kısaca sohbet ettikten sonra yürüyen timin arasına karışıyor ve uyarı dahi yapmadan 3 el Tuğgeneral Semih Terzi’ye ateş açıyor.
Dolayısıyla timin, halen kimin kim olduğu hakkında bir fikri bulunmuyor, darbeye yönelik bir emir almamış, karargaha doğru sessizce yürürken adeta şoka uğruyorlar. Çünkü o saate kadar her şey normal, sıralı komutanlarının emri ile her zamanki gibi kendi evlerinde güvenle yürürken ve “arayıp da bulamayacağınız komutan” denilen Semih Terzi’nin vurulması şok etkisi oluşturuyor.
ZEKAİ AKSAKALLI: “BU GECE CUMHURİYET TARİHİNDE BİR GENERALİ ÖLDÜRECEĞİZ”
Dolayısıyla kimin ateş ettiği bilinmediği için kendilerini koruma maksatlı arkasından ateş ediyorlar. Burada şunu ifade etmekte fayda var; başka bir dosyadaki ifadelerde Zekai Aksakallı’nın o gün akşam saatlerinde “Bu gece Cumhuriyet tarihinde bir general öldüreceğiz” dediği mahkeme tutanaklarına yansıdı. Zekai Aksakallı kendi verdiği ifadesinde de “Semih Terzi’nin önceden beri örgüt üyesi olduğunu bildiğini bu nedenle Ömer Halisdemir’i 8 kez arayıp ikna ettiğini, Semih Terzi’yi öldürmesi için emir verdiğini” söyledi.
Askerlerin avukatlarından Çiğdem Koç, mahkeme sırasında defalarca Ömer Halisdemir ve Zekai Aksakallı’nın HTS kayıtlarının incelenmesini istemesine rağmen bu talebi reddedildi. Halisdemir’in o gece kimlerle ne konuştuğunu, mahkeme başkanı başta olmak üzere neden hiç kimse merak etmedi? Silahından tek kurşun çıkmamasına rağmen müebbet verilen askerlerin bunu bilmeye hakkı yok mu?
Zekai Aksakallı, o gece görev yeri olan Özel Kuvvetler Komutanlığına gitmek yerine evinde olduğunu söyledi. 15 Temmuz’un ertesi günü sabah 10.18’de birliğe gelen ve kahraman ilan edilen Aksakallı, Ömer Halisdemir’in naaşını öptükten sonra, gece boyunca yaptıkları gözaltılar ve karargahın emniyetini sağladıkları için birçok şahidin gözü önünde 12. Tabur’a teşekkür etti ve bu taburu 15 gün boyunca Özel Kuvvetler Komutanlığında el üstünde tuttu. Tabur, uzun namlulu silahlarla Zekai Aksakallı’nın makam odasının bulunduğu katta nöbet bile tuttu.
Zekai Aksakallı’nın sabah 10.18’de ÖKK’ya gelip Ömer Halisdemir’in naaşının başında 12. Tabur’a teşekkür ettiği an.
Dolayısıyla Ömer Halisdemir ile ilgili, 17 Temmuz 2016’da ilk haberler yapıldığında ÖKK’ya giden 12. Tabur’dan 15 asker henüz görevdeydi.
Burası önemli. Tekrar edelim: “Darbeciler ÖKK’yı bastı, kahraman astsubay durun giremezsiniz, darbe yapamazsınız dedi, generali alnından vurdu, darbeciler tarafından şehit edildi, darbeyi engelledi, darbenin kaderini değiştirdi” diye haberler yapıldığı sırada 12. Tabur’un 15 askeri halen görevdeydi.
Semih Terzi’yi GATA’ya götüren üç asker; H.A., F.Ş. ve H.O. sırf ağır yaralanan kendi komutanlarını helikoptere taşıyıp hastaneye götürdükleri için ertesi gün tutuklanıp Spor Salonu’na götürüldü ve işkence gördü.
Zira ilk gözaltılar 31 Temmuz 2016’da, Zekai Aksakallı’nın da yakın arkadaşı olduğu ve sık sık ÖKK’yı ziyaret ettiği bilinen güvenlik uzmanı Mete Yarar’ın televizyonlardaki açıklamalarından sonra yapıldı ve tüm Türkiye bu açıklamalara inandı. Çünkü bu hikayede bir kahraman, bir hain gerekiyordu. Kiminin payına kahramanlık kiminkine de hainlik düştü.
MAHKEME BAŞKANI NEDEN DEĞİŞTİRİLDİ?
1 Ağustos 2016’da tutuklanan askerlerin ifadeleri alınmaya başlayıp tanıkların çağrıldığı 2. duruşma ve devamındaki duruşmalarda 40’a yakın tanık, yargılanan askerlerin masumiyetini anlatınca, havuz medyası bunları haber yapmadı.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi, tüm tanıklar dinlenildikten sonra ÖKK’da keşif yapılmasına karar verdi, ancak bu keşfe askerler götürülmedi, sadece avukatlar ve hakimler gitti. Tüm tanıklar dinlenilmiş ve 12. Tabur’un lehine ifade vermişken, mahkemenin talep ettiği İdari Tahkikat Raporu, hatta uçağın ses yalıtımı raporu, bilirkişi raporu askerlerin lehineyken bir anda mahkeme başkanı İsmail Ademoğlu görevden alındı ve yerine hakim Bayram Kantık heyete başkanlık etti. Asker ailelerinin tüm taleplerini reddeden Kantık, daha sonra Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı’na atandı.
SAVCI MUSTAFA MANGA’DAN ASKERLERE: MASUM OLDUĞUNUZU BİLİYORUM
Ömer Halisdemir davasıyla ilgili daha cevapsız çok soru var. Mesela o gece ÖKK’ya geldiği bilinen 37. Tabur’un hala akıbeti belli değil. ÖKK’ya neden geldi, görevleri neydi? Neden mahkemede tanık olarak dinlenmediler? Ömer Halisdemir’in vücudundan çıkan uzak ve yakın mesafe kurşunları kimin silahından çıktı? Ve daha birçok soru…
Tutuklu asker ailelerinin iddiasına göre, Ömer Halisdemir davasının savcısı Mustafa Manga, duruşmalar esnasında bir gün kamera kapalı ve herkes öğle yemeğindeyken cüppesini çıkarıp KHK’lı askerlerle sohbet etti ve “kendilerinin masum olduğunu bildiğini ancak A Haber’de yayınlanan bir haberi göstererek, medya baskısından dolayı serbest bırakamadıklarını” söyledi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***