Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Mayıs darbesinin yıldönümü vesilesiyle düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmada, Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu mesajını yineledi.
27 Mayıs darbesinin 64. Yıldönümü nedeniyle Demokrat Parti yargılamalarının yapıldığı Özgürlük ve Demokrasi Adası’nda (Yassıada) düzenlenen “Türkiye Yüzyılı Anayasası Sivil Anayasa Güçlü Türkiye Sempozyumu”nda konuşan Erdoğan, Türk demokrasisinin sivil bir anayasa yapabileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı, “Çerçevesini darbecilerin çizdiği, dili mutabakattan ziyade elitlerin uzlaşısını yansıtan mevcut anayasamızla yola devam edemeyiz. Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe anayasası ile geçirilmesi siyaset kurumu adına büyük bir mahcubiyet kaynağıdır. Sırf birilerinin konforu bozulmasın diye bu utancı milletimize daha fazla yaşatamayız. Bugün Türk demokrasisi yeni ve sivil anayasa yapma eşiğini aşacak güce, kudrete, olgunluğa fazlasıyla sahiptir. İçinde bulunduğumuz 28. yasama döneminde siyaset müessesesinin yeni anayasa yapmasının milli bir ödev olduğuna inanıyorum” dedi.
Erdoğan: “Muhalefetteki muhataplarımızın da ülkemizi darbe anayasasına mecbur etmekte ısrarcı olmayacaklarını düşünüyorum”
31 Mart seçimlerinden sonra CHP lideri ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde biraraya gelmesi kulislerde normalleşme yönünde adım olarak değerlendirilen Cumhurbaşkanı, yeni anayasa için muhalefetten de destek beklediğini dile getirdi.
Erdoğan, “61 ve 82 anayasalarımız ideolojiktir, katıdır, siyaset dışı aktörler tarafından hazırlandığı, siyaset kurumuna kötü bırakıldığı için siyasal yanları zayıftır. Milletin fikri, talepleri, endişeleri ve beklentileri dikkate alınmadan, uzlaşma aranmadan yapılan anayasalar doğumundan itibaren sakattır, özürlüdür. Sorun çözmekten ziyade kriz üretmeye daha yakındır. Türkiye tarihinin en büyük demokrasi zaferlerini kazandırmış bir iktidar olarak biz yapıcı ve uzlaşmacı tavrımızı sonuna kadar koruyacağız. Muhalefetteki muhataplarımızın da ülkemizi darbe anayasasına mecbur etmekte ısrarcı olmayacaklarını düşünüyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1921 ve 1924 anayasaları dışındakilerin “vesayetçilerin” direktifiyle yapılarak halka empoze edildiğini dile getirdi.
“Türk siyasi tarihinin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz”
Cumhurbaşkanı konuşmasında AK Parti’nin Türkiye tarihinin en çok darbe girişimiyle karşı karşıya kalan iktidarı olduğunu da öne sürdü.
Erdoğan, “27 Mayıs planı, AK Parti’nin iktidar olduğu 22 yıllık süre zarfında da açık söylüyorum defalarca sahnelenmeye çalışıldı. Türk siyasi tarihinin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz. ‘Ordu göreve’, pankartlarıyla açıkça darbe çağrısı yaptılar. Cumhuriyet mitingleriyle belli hassasiyetleri kaşımaya çalıştılar. 27 Nisan bildirgesiyle siyaset kurumuna ayar vermeye kalktılar. Önce 7 Şubat MİT krizi, ardından 17-25 Aralık girişimiyle seçilmiş iktidarı alaşağı etmeye yeltendiler. Gezi olaylarıyla sokaklarımızı terörize etmek istediler. Hendek ve çukur terörüyle şehirlerimizin huzuruna kastettiler. En son 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle doğrudan şahsımızı, Meclis’i ve aziz milletimizin bizatihi kendisini hedef alacak kadar gözlerini kararttılar” ifadelerini kullandı.
Mehmet Uçum: “MGK ve Anayasa Mahkemesi vesayet kurumları”
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili Mehmet Uçum da “27 Mayıs darbesinin ardından milli ordunun ABD/NATO’ya teslim edilme sürecinin başlandığını ve vesayet kurumlarının oluşturulduğunu” iddia etti.
Uçum, “1961 Anayasası’nda vesayet kurumları olarak Milli Güvenlik Kurumu ve Anayasa Mahkemesi düzenlendi. Böylece bürokratik kurumsal egemenliğin anayasal temelleri atıldı. Daha birçok hukuksuzluk ve zulmün yapıldığı 27 Mayıs darbe dönemi Türkiye’nin 1960’dan sonra yaşadığı birçok sorunun kaynağıdır. Türkiye’nin darbecilik kötülüğünden sonsuza kadar kurtulması ve 12 Eylül darbesinin izlerinin de tümden silinmesi için artık yeni anayasanın yapılması bir mecburiyet haline gelmiştir. TBMM’nin 28. Dönemi’nde ülkemizin sivil, yenilikçi, demokratik, özgürlükçü, kapsayıcı yeni bir anayasaya kavuşması en büyük beklentilerden biridir” dedi.
DEM Partili Oluç: “İnsanların ‘yeni gelecek bir anayasa acaba 12 Eylül Anayasası’nı aratır mı’ kuşkusu var”
DEM Parti TBMM Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç ise Türkiye’deki “darbe mekaniğinin başlangıcı” olarak tıpkı Erdoğan gibi 27 Mayıs’ı işaretlese de toplumda yeni Anayasa’nın eskisini aratabileceği endişesinin hakim olduğunu vurguladı.
TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Uluç, “Sadece seçimden seçime demokrasiyi hatırlayıp, onun dışında darbecilerle kol kola gezdiğiniz sürece ne kayyımcı zihniyete ne de siyasi tutsaklığa son verebilirsiniz. Sivil bir anayasadan söz edebilmeniz için her şeyden önce bir yol temizliğine ihtiyacınız var. 12 Eylül Anayasası ile yönetiliyor bu ülke. Herkes şikayet ediyor fakat 12 Eylül Anayasası’nı sonlandırabilecek gerçekçi ve sahici bir adım atılmıyor. Hatta insanların ‘yeni gelecek bir anayasa acaba 12 Eylül Anayasası’nı aratır mı’ kuşkusu var. Çünkü mevcut anayasanın belli hükümlerini bile uygulamayan bir hukuk dışılık ve yasa tanımazlık sözkonusu. Bunun ne gibi sonuçlar doğurduğunu aslında hep beraber yaşıyoruz” dedi.
CHP: “Anayasaya saygının olmadığı bir ortamda anayasa tartışmanın bir anlamı yoktur”
Ana muhalefet partisi ise “yeni anayasa için masaya uzak bir noktadayız” şeklindeki tutumunu değiştirmiş değil.
Pazartesi günü yazılı bir açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, siyasi partiler yasası, seçim kanunları, yüksek öğretim yasası gibi 1980 darbesi izlerini taşıyan, antidemokratik kanunları muhafaza eden iktidar partisiyle yeni bir anayasa tartışmanın anlamı olmadığını belirtti.
CHP Genel Başkan Yardımcısı, “Darbeciler, kuralsızlık zemini yaratır ve bu istisna haline dayanırlar. Anayasa Mahkemesi kararını uygulamamak, yürürlükteki anayasayı ve mevzuatı tanımamak; yargının olaya göre değil, kişiye göre karar vereceği bir ortam yaratmak, hukuku askıya almak demektir. Bir anayasa değişikliği yapılabilmesi için önce yürürlükteki anayasanın ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanıyor olması gerekir. Anayasaya saygının olmadığı bir ortamda anayasa tartışmanın bir anlamı yoktur” dedi.