Sinan ŞAHİN
ANTEP – Yönetmenliğini Berke Baş’ın, yapımcılığını Enis Köstepen’in üstlendiği, 1995 yılında Mardin’in Dargeçit ilçesinde 7 kişinin gözaltında kaybedilmesine ilişkin davada ailelerin adalet arayışını konu alan ‘Dargeçit’ belgeseli, Nar Bilim Sanat ve Kültür Derneği (Nar Sanat), İnsan Hakları Derneği (İHD) Antep Şubesi ve Hafıza Merkezi ortaklığıyla Nar Sanat Derneği’nin ev sahipliğinde izleyiciler ile buluştu.
‘OMUZLARIMIZDAKİ DAYANIŞMA BORCUNU ÖDEMEYİ AMAÇLADIK’
İnsan Hakları Derneği Antep Şubesi Eş Başkanı Bahri Oğuz, gösterimden önce yaptığı konuşmada, “Hafıza Merkezi ve Nar Sanat Derneği ile birlikte ortak olarak düzenlediğimiz bu belgesel gösterimiyle Cumartesi Annelerinin ve aslında bütün kayıp yakınlarının mücadelesinin ne kadar önemli, etkili ve değerli olduğunu göstermek, onların bu tanık olduğumuz mücadelesiyle omuzlarımızda duyduğumuz dayanışma borcunu ödemeyi de amaçladık. Bu belgesel, 30 yılı bulan hakikat ve adalet talebinin hafızalarda yer etmesi, yani hafıza inşasına olan katkısı konusunda çok değerli bir emek ve çaba olarak hep hatırlanacaktır” dedi.
‘ANTEP’TEN GALATASARAY MEYDANINA SES OLMAK İSTEDİK’
Nar Sanat Derneği Yönetim Kurulu Üyesi İrem Deniz Adalı da Dargeçit belgeselinin gösterimiyle Galatasaray Meydanı’ndaki bekleyişe bir ses olmak istediklerini anlatarak, şunları dile getirdi:
“Eşit, adil ve özgür topraklar için mücadele edenlerin seslerinin kısılmaya çalışıldığı ama her baskıda zulümde sesimizin daha yüksek çıktığı dönemleri yaşadık. Bu mücadelenin unutulmaması, hafızamızda hep bize ışık tutacak bir noktada olması için tam 1000 haftadır süren, Türkiye tarihinin en büyük sivil itaatsizlik eylemini daha da görünür kılmak için bu değerli çalışmayı Antep’te de gösterime koymak istedik. Nar Sanat olarak, Figen Şakacı’nın şiirindeki gibi; kaç kişi varsa her hafta gidip yakınlarını bekleyen, bağdaşını kuran, koynundaki fotoğrafa sarılanla biz de onlarla aynı yaşta ve yastayız. Bin yılların, yüzlerce günün, gecenin nihayet bin haftanın, hiç bitmeyen umudun ve bitmeyen sabrın dinleyicisiyiz biz.”
‘YARGILAYAN SİSTEMİN FAİLLERDEN ÇOK BİR FARKI YOK’
Gösterimin ardından salona bağlanarak izleyicilerin sorularını yanıtlayan belgeselin yapımcısı Enis Köstepen ise, “Bizim için en çarpıcı olanlardan bir tanesi bahse konu olan olayların, gözaltında kayıpların 25 yıl önce gerçekleşmiş gibi hissedilmemesiydi. Sanki dün gibi; hem yakınları için ağırlığı, acısı o kadar yakın hem de yargılayan sistemin bu suçu 25 yıl önce işleyen faillerden çok bir farkı yok. Geçmişte olmuş bir davayı takip ediyormuş gibi hissetmedik hiçbir zaman. Belgeselde de bunun günümüzle olan ilişkisine dair bir çok ipucu ve olay da var. Çatışma koşulları devam ettiği için bu olayların uzak bir zamanda olmadığı çok ortadaydı” diye konuştu.
‘BU FİLM SAHİP ÇIKMAK İSTEYEN HERKESİN FİLMİ’
Belgeselin bir ‘hafıza’ niteliği taşıdığını ve belgesele konu olan davanın adil bir barış talebi için önemli olduğunu kaydeden Köstepen, şunları anlattı:
“Bunun böyle bir etkisinin olabileceğini perdede seyirci ile birlikte izleyince anladık. İstanbul Film Festivali’ndeki ilk gösterimde filmin seyirciyi kavradığını ve salondakilerle birlikte bir hafızalaştırma süreci yaşandığını gördük. Yani ağlayanlar, zor geldiğini söyleyenler ama yine de bunu paylaşmaktan, elimizde böyle bir filmin olmasından mutlu olduğunu ifade edenler… Belgeselin bizden çıktığını ve paylaşılabildiğini görmek çok etkili oldu. Artık bizden çıktı film. Bu film sahip çıkmak isteyen herkesin filmi; göstermek isteyen herkesin filmi.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***