M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Seçimler bitti, hemen herkes Tayyip Erdoğan ve başında bulunduğu AK Parti’nin uğradığı ağır yenilgiyi konuşuyor. Erdoğan’ın henüz ‘Tek Adamı’ olarak bu ülkenin başında oturduğu ve neler yapabileceği pek konuşulmuyor. Bugün, “Erdoğan senin gözünü çok korkutmuş!” suçlamalarını göğüsleyerek kendimce önemli gördüğüm bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum.
Seçimin ardından bazı merkezlerde yaşanan ‘A partili aday kazandı, B partili aday kaybetti’ tartışmaları, Van’da yaşananı bir kenara bırakırsak genel itibariyle her yerel seçim sonrası şahit olduklarımızdan farklı değil. Van’da mazbatayı yüzde 55,5 oyla seçimi kazanan Abdullah Zeydan yerine, yüzde 27,1 oy alan ikinci sıradaki AK Partili aday Abdulahat Arvas’a vermeye kalkışmak iyi irdelenmesi gereken bir girişimdi.
14 Mart 2024 tarihli yazımda, “Bağlar ve Yalova uygulaması” ara başlıklı bölümde yeni dönemde kayyım uygulaması yerine kazanan muhalif başkanların hukuki bir gerekçe bulunup görevden alınacağını ve başkanlığı ikinci sıradaki isme verilme yoluna gidileceğini anlatmaya çalışmıştım. 31 Mart 2019’da yapılan seçimlerde Diyarbakır Bağlar’da bir gerekçe uydurularak mazbatanın yüzde 70,5 oy alan Zeyyat Ceylan yerine ikinci sıradaki yüzde 25,5 oy alan AK Partili aday Hüseyin Beyoğlu’na verilmesini örnek göstermiştim. Bir diğer yöntem olarak da de AK Partili meclis üyelerinin çoğunlukta olduğu yerlerde ise Yalova modelinin uygulanacağından söz etmiştim.
Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Bağlar modeli uygulamaya konulmak istendi. Ancak bütün muhalefet partilerinin tek ses olması üzerine sorun Yüksek Seçim Kurulu (YSK) eliyle çözülmüş oldu.
SİZ ERDOĞAN’I TANIMAMIŞSINIZ
Giriş bölümünde işaret ettiğim gibi, “Erdoğan senin gözünü çok korkutmuş!” ithamlarını göze alarak bazı uyarılarda bulunmak istiyorum. İktidar partisi ve liderinin uğradığı ağır yenilgi gerçek bir tablo olarak orta yerde. Lakin esas olan Erdoğan’ın bu hezimete nasıl tepki vereceği konusu ise neredeyse hiç konuşulmuyor.
Tayyip Erdoğan, son 10 yılda “mutlak son” diyebileceğimiz iki önemli kritik virajı tereyağından kıl çeker gibi atlattı. Hatta uyguladığı yöntemle tükenme yerine, süreçten güçlenerek çıktı.
Bunlardan biri 17-25 rüşvet ve yolsuzluk skandalı idi. Demokratik kuralların bir nebze bile uygulanabilmesi halinde ortaya çıkan skandal, bir iktidarı tarihin çöplüğüne gönderebilecek nitelikteydi. Erdoğan, “Yargı eliyle iktidara darbe yapılmak isteniyor!” iddiasını ortaya atarak karşı hamle başlattı.
Sonrası herkesin malumu. Bu toplum, “Çalıyorlar ama çalışıyorlar!” gibi yüz kızartıcı bir gerekçeyle iktidarın arkasında durmuştu. Skandaldan 3-4 ay sonra 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde AK Parti, bırakın yara almayı sandıktan güçlenerek çıktı. Dahası Erdoğan da aynı yıl 10 Ağustos’ta yapılan seçimlerde cumhurbaşkanı oldu.
AK Parti, ikinci ağır yenilgiyi 7 Haziran 2015 tarihinde aldı ve Erdoğan, tek başına iktidar olma yeterliliğini kaybetti. Başbakanlık koltuğunda oturan Ahmet Davutoğlu, Beştepe Sarayı’ndan aldığı talimatla başarılı olamadığı hükümeti kurma görevini iade etmek yerine, “istikşafi görüşmeler” adı altında oyalama yolun gidip seçimin yenilenmesini sağladı. Bu arada ülke de ağır bir terör sarmalına çekildi. 8 Haziran’dan 1 Kasım seçimlerine kadar terör olaylarında 1500 dolayında kayıp verildi. İnsanlar can derdine düşürüldü ve 5 ay içinde 258 olan sandalye sayısını 317’ye yükseltip tek başına iktidar oldu.
‘OSMANLI’DA OYUN BİTMEZ’
İstanbul’daki sarayda oturan padişaha asker ve vergi yetiştiremeyen Anadolu’da yaşayan Türkler, her defasında yenilgiye uğradığı için “Osmanlı’da oyun bitmez!” tabirini kullanırdı. Bu tabir Kemal Tahir’in “Esir Şehrin İnsanları” romanıyla yeniden canlandırılmış oldu.
Türkiye Cumhuriyeti nasıl Osmanlı’nın yerine kurulmuşsa, “kumpas” sözü de “Osmanlı’da oyun bitmez!” deyiminin yerine kullanılıyor. Osmanlı’da oyun bitmiyorsa, Erdoğan’da da kumpas bitmez.
16. yüzyıl İtalyan düşünür Niccolò Machiavelli, ‘Prens’ adlı meşhur eserinde, “Hükümdar’ın ahlakı güce, zalimliğe, sertliğe dayanmalıdır.” der. Erdoğan’ın gerçek bir Makyavelist olduğunu bu köşede farklı vesilelerle dile getirdim.
Van’da seçimi kazanan DEM Partili Abdullah Zeydan’a yapılan, aslında öteki seçilen CHP’li başkanlar için bir tür laboratuvar testi niteliğindeydi. Erdoğan bu testten istediği sonucu elde ettiği için Zeydan’a koltuğu verildi. DEM Partili belediye başkanları görevden alınması halinde, muhalefet partilerinin söze dayalı eleştiri dışında eyleme dönüşecek bir tepkisinin olmayacağı görülmüş oldu.
Bu testten sonra iktidardaki, oyununu istediği gibi oynayabilecek altyapıyı oluşturmuş oldu. Erdoğan, Emniyet mensuplarına verilen iftar ziyafetinde yaptığı konuşmada, bazı illerde sokakların terörize edildiğini hatırlatarak, “Dağdaki eşkıyaya nasıl müsaade etmiyorsak, kendini devletten, hukuktan üstün gören şehir eşkıyalarına da nefes aldırmayacağız.” çıkışını yaptı.
Bu açıklama, savaşmak istediği kişileri hukuk manivelasıyla saf dışı ettikten sonra onları provoke edip teröristlikle suçlayacağı anlamına geliyor.
MEHMET UÇUM, AK PARTİLİLERE DE AYAR VERDİ
Zeydan’ın başkanlığının elinden alınmasını kimi AK Partililer eleştiri yoluna gitti. Uygulamanın YSK eliyle düzeltilmesi üzerine bazı isimler de “yanlıştan dönüldüğü” yolunda mesajlar verdi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı da bu isimlerden biriydi. Yazıcı, “Van ilimizdeki belediye başkanı seçimi ile ilgili 1 Nisan günü zuhur eden cinnet hali durumu, YSK verdiği isabetli kararla sonlandırdı” diye bir paylaşım yaptı.
Erdoğan’ın çok değer verdiği Saray hukukçularından Mehmet Uçum, Van’da yaşananlara tepki gösterenleri iktidar diliyle tehdit etti. Uçum, “Bu seçim sonuçlarını Türkiye’yi batının egemen güçlerine teslim edilme koşullarını oluşturduğu şeklinde okuyanlara Milli Devlet iradesi haddini bildirir.” çıkışını yaptı. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili sıfatını taşıyan Uçum, sadece muhalefete değil, iktidar içindekilere de ayar verdi. Uçum, “iktidar içinde yer aldığı kabul edilen ve neo liberal zehirle zihin dünyalarını batıcılığa teslim etmişlerin” tutumlarının “kaydedildiğini” söyledi.
Bu parmak sallama çıkışından sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, paylaşımını sildi.
31 Mart seçimlerinin ardından Erdoğan’ın MYK’da yaptığı konuşma bir bütün olarak basına sızdı. AK Parti’deki işleyişe vakıf olanlar bunun sızma değil, sızdırılma olduğunu gayet iyi bilirler. Anlaşıldığı kadarıyla Erdoğan, “Benim de bu seçim sürecinde kusurlarım oldu” diyerek kendisinden kaynaklanan bütün suç ve kabahatler defterini kapattıktan sonra, “Nerede bir eksik, hata, kasıt veya ihanet varsa üzerine gitmek boynumuzun borcu” diyerek kelle koparacak.
Seçim akşamı balkon konuşmasında, “31 Mart bir bitiş değil, dönüm noktasıdır.” diyen Erdoğan, iktidarda kalma uğruna ülkeyi daha büyük sıkıntılara sokmaktan asla çekinmeyecek.
Erdoğan için söz konusu iktidarsa gerisi teferruattır.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***