Bedri TEKİN*
Yerel seçimlerden hemen sonra Van başta olmak üzere, halkın iradesini yok sayan girişimleri ve İstanbul Gayrettepe’de bir gece kulübünde onarım sırasında çıkan yangında 29 işçinin ölümüne dair haberleri izliyor, okuyoruz.
Gayrettepe’deki ölümlerin 12 Kasım 2023 tarihinde Zonguldak’ta Afganistanlı Vezir Muhammed Nourtani’nin yakılarak öldürülmesinden farkı yok. Nitekim 17 Ocak 2024 günü, İzmir’de bir parfümeri fabrikasında meydana gelen yangında 2 emekçinin, yıllar önce İstanbul Esenyurt’ta, bir alışveriş merkezi inşaatında çadırlarda çıkan yangın sonucu 11 işçinin, Bursa’da bir boya fabrikasında meydana gelen patlama sonucu 5 işçinin, yine Bursa’da bir tekstil fabrikasında çıkan yangında 5 kadın işçinin, Sakarya Hendek’te havai fişek fabrikasında patlama sonucu 7 işçinin ölümünü de “yakılarak öldürme” olarak ifade etmek gerekir.
KAZA DEĞİL CİNAYET
Van başta olmak üzere 31 Mart’ta yapılan yerel seçimleri kazanan birçok belediye başkanına mazbatalarının verilmemesi için başvurulan yolların “tuzak” olarak adlandırılması ne kadar doğru bir tespit ise, her gün en az 5 işçinin işyerlerinde hayatını kaybetmesi de işçilere kurulan bir tuzaktır. Dün yine, yüksekten düşme, elektrik akımına kapılma, üzerine makine devrilmesi, istinat duvarının çökmesi gibi nedenlerle de işyerlerinde birçok işçiyi kaybettik. Bu durum evvelsi günde aynıydı, bir önceki günde aynıydı yani 365 gün tekrar eden nedenlerle işçileri kaybediyoruz. Yıllardır bir döngü olarak bu ölümler tekrar ediyor. Geleceği bilinen ölümler kaza sonucu ölüm değil, cinayettir.
İşyerlerinde alınmayan önlemler sonucu işçiler hayatını kaybediyor, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi konularında görevli olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2024 yılında hemen hiçbir işyerini denetlemedi.
Sendikaların işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasını başat bir çalışma alanı olarak görmemesi, işverenlerin ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ölümlere duyarsızlığının sürmesinin nedenlerinden birisidir. Ülkemizde işçi katliamları sürmemesini sağlamak için sendikalar eskisi gibi davranamazlar, davranmamalıdır. İliç’te, milyonlarca ton toprağın altında kalan 9 işçi unutuldu bile. Yitip giden her can için yer yerinden oynatılmalıdır. Hele hele 29 can birden gitmişse, sendikalar 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alan “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı”nı kullanmalıdır. Konfederasyonlar hemen bugün bir araya gelip bunu gündemlerine almalıdır. 6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alan “Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi” Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi ile birlikte askıya alındı. Etkinliği konusu tartışılır bir durumda olsa bile İşçi Sendikaları Konfederasyonları, Ulusal İşçi Sağlığı Konseyi’nin derhal toplanmasını sağlamalıdır.
İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ENSTİTÜSÜ
İşçi Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin haklar, düzenlemeler 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile başlamamış olmasa da, AKP iktidarı bu yasayı sihirli bir değnek olarak sundu. Oysa işçi ölümlerinde Dünya ve Avrupa ölçeğinde ön sıralarda yer alma durumu yasa öncesine göre daha kötü bir durumda olarak sürüyor. Yasa hazırlık sürecinde TMMOB, TTB, DİSK, KESK bu durumu öngördü, aralarında üniversiteler ve meslek örgütlerinin de yer aldığı idari ve mali yönden bağımsız, emek ağırlıklı “Ulusal İşçi Sağlığı Ve Güvenliği Enstitüsü” önerdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı alana ilişkin tek belirleyici olmaktan çıkartacak işçi sağlığı ve güvenliği alanında yasal düzenleme, eğitim, denetlemeyi de kapsayacak çalışmayı yapacak enstitüsü önerisi hemen hayata geçirmelidir.
AKP’li yıllarda, 30.000’in, 6331 sayılı yasanın kabulünden bu yana 18.000’in, 10 aydır Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görev yapan Vedat IŞIKHAN’ın döneminde 1.400’ün üzerinde işçiyi iş cinayetlerinde kaybettik. Siyasiler bunun hesabını vermelidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı gün geçirmeden görevini bırakmalıdır.
Ölümler sonrası işverenler yerine görevleri işverenlere danışmanlık yapmak olan iş güvenliği uzmanlarının sorumlu tutan anlayış yerine işverenlerin sorumlu olduğu gerçeğine uygun yargılama sürecine geçilmelidir.
İşyerlerindeki ölümler için her olayda teknik bir neden söylenebilir, Gayrettepe yangınında büyük olasılıkla kaynak yapımı sırasında gerekli kurallara uyulmaması, patlama ve yangına neden oldu, büyük bir kısmı Karbonmonoksit nedeniyle boğulma, bir kısmı da yanma sonucu 29 canı kaybettik, Ancak daha öncekilerde de olduğu gibi bu ölümlerin nedeni, sistemsizliktir, denetim yapılmamasıdır, ceza verilmemesidir. Ölümler kader değildir. Bunu önleyecek güç emekçilerin örgütlü olarak mücadele etmesindedir.
Ülkemizde adaletsizliklerin, haksızlıkların son bulmasında, demokrasinin tüm kurallarıyla işletilmesinde, halkın kararlarına saygı duyulmasında emekçilerin örgütlü gücü ve mücadelesi de önemli rol oynayacaktır.
*Bedri TEKİN: Makina Mühendisi/ İş Güvenliği Uzmanı
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***