Almanya’ya kaçarken Esenboğa Havalimanı’nda düzenlenen operasyonla yakalandıktan sonra tutuklanan eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yakınlığı bilinen ve suç örgütü lideri olmakla suçlanan Ayhan Bora Kaplan’ın arasında bulunduğu 28’i tutuklu 61 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülmüştü.
Mahkeme Başkanı savunmasını yazılı olarak okumak isteyen Ayhan Bora Kaplan’a izin vermeyerek ‘‘Senin için daha iyi olur. Hepsini dinlemiş olursun. Cevap hakkın doğar.” diyerek savunmasını bugüne bırakmıştı. Ayhan Bora Kaplan yargılandığı davada 15 Temmuz’daki uzun namlulu silahlar gündeme geldi. Kaplan, bu konuda açıklama yapmak istemediğini, birebir olarak hakime açıklayabileceğini söyledi.
Diğer yandan gazeteci Tolga Şardan, 8 ay önce tutuklanan Ayhan Bora Kaplan’ın emniyetin muhbiri olduğunu belirtti. Ankara’da 24 Ağustos 2014’te polisle girdiği çatışmada ölü olarak ele geçirilen “Öksüz Ahmet” lakaplı suç örgütü lideri Ahmet Aramaz’ın yeğeni Bülent Aramaz’ın yerini polise ihbar ettiğine dikkat çeken Tolga Şardan, Kaplan’ın 15 Temmuz gecesi TRT Genel Müdürlüğü’ne davet edilmesiyle birlikte önünün hızla açıldığını belirtti. Ayhan Bora Kaplan’ın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında 15 Temmuz’daki uzun namlulu silahlar gündeme geldi. Kaplan, bu konuda açıklama yapmak istemediğini, birebir olarak hakime açıklayabileceğini söyledi.
Ankara’da sıradan bir korsan CD satıcısıyken Ayhan Bora Kaplan’ın suç örgütü liderliğine yükseltildiğini kaydeden Şardan, ‘‘Adı, önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve ekibiyle sıkça anıldı. Ayrıca, dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’la bağlantıları konusunda kamuoyuna yansıyan iddialar mevcut. Halen Yargıtay Başkanı olarak görev yapan Mehmet Akarca’nın, Kaplan’ın yargıdaki bağlantıları çerçevesinde Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’le Yargıtay’daki makamında görüştüğünü de hatırlatayım.’’ İfadelerini kullandı.
T24’teki köşesinde Tolga Şardan şöyle yazdı:
Her ne kadar Susurluk süreci kadar olmasa da ona yakın bir dönemin soruşturulması sonucunda ortaya çıkarılan dosyanın yargılamasına dün Ankara’da başlandı.
Ankara’yı son yıllardaki kasıp kavuran organize suç örgütünün lideri olduğu iddiasıyla tutuklanan Ayhan Bora Kaplan‘ın yargılanmasından söz ediyorum.
Esenboğa Havalimanı’ndan yurt dışına çıkış yapacağı sırada geçen Eylül’de gözaltına alınan Kaplan ve örgütünün, epeyce bağlantıları gün yüzüne çıktı.
MAFYA-POLİS-YARGI ÜÇGENİ
Hemen her suç örgütünde olduğu gibi Kaplan ve adamlarının da devletin önemli noktalarında görev yapan savcılar, hakimler, polislerle bağlantıları eylülden buyana kamuoyuna yansıyor.
Mafya – polis – yargı üçgenini net biçimde ortaya koyan tespitler var.
Bu kadarla kalsa iyi. Daha sırada üst düzey yargı mensupları, bürokratlar ve siyasi isimler konuşuluyor.
Hatta biraz daha ilerisini aktarayım; Yargıtay’da halen devam eden başkanlık seçimlerinde siyaset ve cemaatler kadar “Kaplan’la ilişkisi olduğu öne sürülen üst düzey yargı mensupları” konusunun da etkili olduğu söylemek yanlış olmaz.
Kaldı ki; Kaplan’la ilgili tek dosya yok Ankara Adliyesi’nde. Kara para aklama iddiasından tutun, kamu personeline rüşvet vermek iddiasına kadar farklı soruşturmalar yürütülüyor.
Geçmişte örnekleri olduğu üzere; sıradan bir korsan CD satıcısıyken, devlet içindeki kimilerinin yol göstermesi ve görmemezliği sayesinde diğer çete başlarına alternatif olarak suç örgütü liderliğine kadar yükseldi Kaplan. Belki de, “yükseltildi” demek daha doğru olacak.
ÇETE LİDERİNİN YAKALANMASI İÇİN POLİSE YAPILAN İHBAR
Ne demek istediğimi yakın tarihte, yaklaşık 10 yıl önce yaşanan bir dizi olayı aktarmak, daha kolay anlaşılmayı sağlayacak.
O günlerde henüz sokağa daha yeni çıkmaya başlayan Kaplan pek tanınmıyor. Hırsızlık ve esrar satmaktan sabıkası var polis kayıtlarında.
O zamana kadar Ankara’daki uyuşturucu ticaretini elinde bulunduran Kadir İnan, yakalanıp cezaevine girince meydan Kaplan’a kaldı.
Hatta bir iddiaya göre; Kaplan, İnan’a ait olan uyuşturucunun sahibi oldu. 2012’ye kadar korsan CD ticareti yapan Kaplan, 2014’te İnan’ın “malının” sahibi olduktan sonra sermayesini artırıp sokaklara hakim olmaya başladı.
Aynı zamanda Ankara’nın gece eğlencesinin adreslerinden Akay Caddesi’nde bir gece kulübünün de işletmeciliğini başkasının adıyla aldı.
Bu arada, Ankara’nın sokaklarında bir isim daha vardı: Bülent Aramaz.
“Öksüz Ahmet” lakabıyla bilinen Ahmet Aramaz‘ın yeğeni olarak ünlenen Bülent Aramaz, başkentte canının istediği yere kurşun yağdırıyordu.
Tabii şunu da belirtmek gerekir ki; Ankara’nın yeraltı dünyası, İstanbul’daki mafya kadar ünlü olmadı.
Ne Bülent Aramaz, ne Kadir İnan, ne de Ayhan Bora Kaplan; Alaaddin Çakıcı, Sedat Peker, Sedat Şahin, Kürşat Yılmaz ve diğerleri kadar tanındı.
Ancak başkent olması sebebiyle devletle iç içe olanlar da Ankaralılar oldu hep.
Gazetelerde üçüncü sayfa haberi olmaktan öteye gidemeyen olaylar, ülke gündemine girmese de tıpkı Kaplan olayında olduğu gibi günü gelince epeyce önemli hale dönüştü.
Devam edeyim…
Tarih, Ağustos 2014, ayın 22. günü.
Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne, tanıdığı bir polis memuru aracılığıyla bir genç, Bülent Aramaz konusunda ihbarda bulunmaya geldi.
17 – 25 Aralık 2013’te Gülen cemaatinin emniyetten tasfiyeye başlanması sonrasındaki personel değişimi sırasında yeni göreve gelen ekipler, Ankara’yı kasıp kavuran Aramaz’ı bir türlü yakalayamazken, muhbir olmak amacıyla şubeye gelen genç, Aramaz’la ilgili önemli bir bilgiyi polise aktardı.
Bu genç; Aramaz’ın ertesi gün, yani 23 Ağustos’ta Ankara’nın Akyurt ilçesindeki bir kır düğününe katılacağını anlattı polise.
Aramaz, gerçekten söz konusu düğüne geldi. Ankara Emniyeti, düğüne operasyon yaptığı sırada Aramaz kaçmayı başardı.
Ancak ertesi gün 24 Ağustos’ta bu kez Dikmen’de bir evde kıstırıldı. Evden kaçmaya çalışan Aramaz, peşindeki polislerle girdiği silahlı çatışmada sokak ortasında vurularak öldürüldü.
Gelelim, Aramaz’la ilgili ihbarı yapan delikanlıya.
O delikanlı; dün, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargı heyeti önüne çıkan Ayhan Bora Kaplan’dı.
Kaplan’ın muhbir olduğunun belgesi, bugün emniyet arşivlerinde. Üstelik hem Ankara Emniyeti Organize Şube Müdürlüğü, hem de Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı kayıtlarında mevcut.
HEM SOKAKTA HAKİMİYET, HEM DE DEVLETTE TANIDIKLAR
Önce Kadir İnan, sonrasında da Bülent Aramaz’ın saf dışı kalması sonrasında meydan tam anlamıyla Kaplan’a kaldı.
Zaten sonrasında, 15 Temmuz gecesi TRT Genel Müdürlüğü’ne davet edilmesi ve beraberinde bir grup silahlı adamıyla “darbe girişimin önlenmesinde görev alması” yolunun açılmasını sağladı.
Adı, önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve ekibiyle sıkça anıldı. Ayrıca, dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’la bağlantıları konusunda kamuoyuna yansıyan iddialar mevcut. Halen Yargıtay Başkanı olarak görev yapan Mehmet Akarca‘nın, Kaplan’ın yargıdaki bağlantıları çerçevesinde Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’le Yargıtay’daki makamında görüştüğünü de hatırlatayım.
RUHSATSIZ SİLAHLARA NE OLDU?
Bir başka iddiaya göre; Kaplan, 15 Temmuz’dan önce ve sonra ruhsatsız silahlarla yakalandı. 15 Temmuz öncesinde aracında ele geçirilen ruhsatsız silahı, şoförü üstlendi. 15 Temmuz sonrasında ise işlettiği gece kulübünde tam 7 tane ruhsatsız tabanca ele geçirildi. Ancak bu tabancaları da çalışanlar üstlenince Kaplan, hem polisten, hem de adliyeden kurtulmayı başardı!
Kaplan, 2017’de de bir ruhsatsız silahla yakalandı fakat bu kez de işin içinden başka bir oyun çıktı.
İddiaya göre; Kaplan’ın üzerinde yakalanan silahın mekanizması kullanılma hale getirildi. Elbette, para karşılığında!
Kaplan kendisini ruhsatsız silahla yakalayan ve bozulan mekanizma karşılığında 400 bin lira rüşvet verdi.
Silahın “çalışamaz” hale gelmesiyle, yine öncekilerde olduğu gibi polis ve adliyeden kurtuluverdi.
* * *
Kaplan, hakkında başlatılan tüm dosyalarda ifade verdi / verecek.
Dünden itibaren ilk yargılamada hakim önüne çıktı. Bildiklerini ne kadar anlatacak, henüz belli değil. Hakkında sadece bu dosyadan istenilen ceza, biri ağırlaştırılmış ikişer kez müebbet ve 169 yıl 6 ay hapis cezası.
Sırada diğer dosyalar var.
Acaba “Ben yandım, sizleri de yakarım” der mi?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***