TARIK TOROS | YORUM
Temel insan haklarını sadece kendi haklarınız söz konusu olunca hatırlıyorsanız, problemdir. Erdoğan’ın, “Demokrasi amaç değil araçtır!” özdeyişini eleştiremez, benzer bir kritiğe tabi tutulursunuz. Sizin için de “hukuk” amaç değil araçtır.
Testi basittir: İşine gelen yargı kararını alkışlayanın durumu böyledir. Aynı mahkemenin ‘öteki mahalle’ hakkındaki kararını görmeyenin durumu budur. Birinin “zorbalaştığını” hatırlatması gerekir, kendiyle yüzleşemeyecek kadar kibirlidir çünkü.
***
Bunun kadar önemli iki mühim paralel hastalık daha var. “Hastalık” diyorum, zira tedavisi mevcut.
İlki şu: Türkiye 10 yıl sonra kutuplaşmanın doğal sonucu olarak kamplaştı. Karşılıklı harpteler. İktidar cenahı her türlü hileye başvurmakta mahzur görmüyor. Gerçekleri örtüyor, çarpıtıyor, yalan içerik üretiyor. Propaganda unsurları da bunu bile bile dolaşıma sokuyor.
Muhalif cephe, şimdilik yalana tenezzül etmiyor, bunu kendine yakıştıramıyor. Fakat ne çare, çarpıtmakta sakınca görmüyor.
En son, CHP İstanbul il binası alışverişi bunun tipik bir örneği olarak kayda geçti. Dolaşıma sokulan görüntü doğru, tarih doğru, kişiler doğru, paranın bir kısmının banka yoluyla bir kısmının nakit olarak teslim edildiği bilgisi doğru. Yasal gösterilen rakamla, gerçek rakam farklı. Maliye’den kaçırılmış, vesaire.
Mahalle basını bu konuda ikiye bölündü. Büyük bölümü “kumpas, operasyon” söyleminde birleşirken, küçük bir grup sessiz kalarak belki de bu yolla onaylamadığını hissettirdi.
Hatta biri, “AKP’nin Kılıçdaroğlu’nu Kandil liderleriyle montajlayıp sahte videoyu meydanlarda göstermesi gibi!” dedi ki, akla ziyan. Alakası yok! Kelimeleri kullanırken ağzınızdan çıkana dikkat edeceksiniz.
“Kumpas” kelimesi çoğunlukla “rakibe kurulan tezgah, hileli iş” manasında kullanılıyor. Yani, konu her neyse “yalan, kurgu ve sahte.” Komplo ve operasyon kelimeleri pek öyle değil. İçinde gerçeklik de barındırıyor. Biri, “Partimize operasyon çekiliyor!” diyorsa elbette kulak verilir fakat olaya da bakılır. Bilgi doğruysa “operasyon korosuna” katılan o partiden olur.
Gazetecinin kamu namına görevi bunu doğrulamaktır. Özellikle bu yönüyle, hele şu dönemde tüm dünyada çok çok mühim bir iştir gazetecilik. Konu ilgini çekmeyebilir. Büyütmek, üzerine gitmek istemeyebilirsin. Bu, mesleki notunu düşürür. Fakat çarpıtmak bir hastalıktır.
Tedavisi basittir: Bu işi ‘dava’ için değil hakikat arayışı için yapacaksın.
***
İkinci hastalığın tedavisi zahmetlidir. Çünkü yeniden yargılama yapılıp suçu sabit görülenlerin mevcut yasal düzenlemelere göre terbiyesini içerir, hukukun tesisi şarttır.
Her altını pisleten, önüne arkasına küfürler döşeyerek “fetö taktiği” gibi ifadeleri kullanır oldu. Zira atış serbest! Cevap veren, lafın arkasına düşen yok. Kimse çıkıp “Kes zırvayı!” demiyor, diyemiyor. Buna bir yerde “Dur!” denilmezse kıyamete kadar sürer. Bir çeteyle karşı karşıyasınız ve siyasi tutsakların torununun torunu üzerinden höykürmeye devam edeceklerine kuşkunuz olmasın.
Etimesgut CHP adayı Erdal Beşikçioğlu demişki mesela, “Uyuşturucu davası açtılar, Gezi’nin faturasıydı. Annem 6 ayda kahrından gitti. Kumpastı, fetö’nün gölgesiydi.”
Olayları içinde yaşamasak şüpheye düşeceğiz, o derece. Her cümlesi çarpıtma. Kendi ifadesiyle esrar alemlerini doğrulamışlığı silinmediyse duruyor internette. Hem kime ne, Gezi’den sonra iş mi alamamış? Annesini niye karıştırır ki insan?
FB Başkanı, “Fetö’ye diz çöktüren Fenerbahçe’dir. Otobüsümüz kurşunlandı!” demiş. Üzerinden 10-15 yıl geçince elmalarla armutları karıştırmak ve öyle sunmak kolay. Fakat ne çare bunu almaya hazır bir kitle var.
***
Türkiye toplumu için inancımı kaybetmedim. Mahallelerin insanlık katına çıkacağına dair umudumu da koruyorum. Hunharca katledilen bir kedinin davasını saatlerce mevzu ederken “Kediyi seven insanı sever!” gibi bir önerme kullanan kişilerin ‘insan’ olmadığını anlattım. İnsan unsuru düzelmediği sürece kediler tekmelenmeye devam eder. Sonra o tekme gelir seni bulur, kaçamazsın.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***