BÜLENT KORUCU | YORUM
Ona ‘atanamamış Ertuğrul Özkök’ de diyebilirsiniz. Benzer yönleri fazla olmakla birlikte bazı eksikleri yüzünden nirvanaya ulaşamadı. İkisi de İzmirli, basın yayın yüksek okulu mezunu ve ailelerin bir yanı Balkan göçmeni. Düşünceleri ve siyasi duruşları da çok yakın ama müşteri kitlesi farklılığından sunumları ayrışıyor. Özkök, Fransa eğitimi ve akademisyenliği ile Alsancak’ı temsil ederken Yılmaz Özdil, Hatay’la özdeşleşiyor. Biri şarap diğeri rakı…
Yine bir İzmirli olan Fatih Çekirge’yle birlikte Star Gazetesi’nde yaptıkları tam buydu. Hürriyet Gazetesi’nin popüler kısmen bulvar versiyonunu ürettiler. Zihniyet aynı sunum farklı.
Özkök, Atatürk soslu ulusalcılığı cafcaflı bir ambalajda satarken; Özdil milliyetçi soslu Atatürkülüğü ‘Eşrefpaşa’ üslubuyla pazarlıyor. Youtube videolarına Sedat Peker sesi yükleyip izleyin sırıtmadığını göreceksiniz. Elbette tanesini 2019 fiyatlarıyla 2 bin 500 liraya sattığı özel üretim ‘Mustafa Kemal’ kitabıyla Beyaz Türklerin cömert iltifatına mazhar oldu; lakin bu seviye atladığı anlamına gelmiyor.
“Sahteciliğin en sağlamı, en yararlısı, en güvencelisi sahte Atatürkçülüktür. Çünkü suç sayılmaz. Sahte Atatürkçüler yakalanmaz, çünkü Atatürkçülerin sahtesiyle gerçeği birbirinden ayırt edilemedikten başka, sahte Atatürkçüler çok yüksek bağırdıklarından gerçek Atatürkçülerin seslerini bastırırlar.” Aziz Nesin’in ‘Tek Yol’ romanındaki şu cümleleri okuduğunuzda siz de “Ben böyle birini tanıyorum!” hissine kapıldınız mı?
Taksim ya da Kızılay’da karşınıza çıkmış olabilirler; belki de evinize kadar gelip kapınızı çalmışlardır. Ellerinde bazen karınca duası, nazar ayeti olur bazen bir Atatürk posteri. Elinize tutuşturup gönlünüzden ne koparsa vermenizi isterler. Üç kuruşa mal ettikleri şeyi size 10-100 katına okuturlar. Yılmaz Özdil, Atatürkçülük sektörüne çağ atlatmış ve karlılığı maksimize etmiş bir girişimci. Piyasa fiyatı 35 TL olan kitabını 1881 kişiye hem de saat 9’u beş geçe 2 bin 500 tl’ye satıp, 4.7 milyon lira kazanarak çıtayı çok yükseğe taşıdı.
Gizlenme lüzumu hissetmeyen faşizmin kısa cümlelere dökülmüş hali aynı zamanda. Özdil’e, Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ’ın medyadaki görünümü diyebiliriz. Düşmanlıkla büyüyen, toplumun korku ve zaaflarını istismar eden, yaraları kanatmaktan medet uman bakışı açısına sahipler. Ve ne yazık ki bir kısır döngü oluşturmayı başarıyorlar. İstismarla getiri birbirini doğuruyor. Amigo gibi kendi tribünlerini kışkırtmak dışında bir misyonları yok.
Kürt siyasal hareketinin en ılımlı isimlerinden Ahmet Türk’ün yumruklanması üzerine yazdığı şu cümleler yeterince açıklayıcıdır herhalde: “Açın gazetelerin internet sayfalarını, bu haberin altına yapılan yorumları okuyun… Yumruğunu “adaletin tokmağı” yerine koyup, Ahmet Türk’ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu… Çünkü, teröristi meşru hale getiren “açılım” saçmalığı, sadece bir tarafta değil, öbür tarafta da “eşkıyayı kahraman” yapmaya başladı.”
Özdil, antitezini güçlendiren dil olarak da tanımlanabilir. Erdoğan rejimine katkısı pek çok trol gazetecinin toplamından fazladır. İçeriksiz, sloganik muhalefetiyle kendi mahallesinin gazını alırken; aynı zamanda karşı tarafın gaz ihtiyacını karşılıyor. Kimileri onu okuyarak rahatlıyor ve Özdil gibi sınır bekçilerinin varlığından duyduğu huzurla tatlı rüyalarına devam ediyor. Kimileri ise bu iğneleyici, hakir gören dilin yeniden ülkeyi yönetme ihtimali yüzünden karabasanlar görüyor. AKP’nin “Biz gidersek bunlar sizi ham yapar!” masalına inandırıcılık katıyor Yılmazgiller…
Siyasal İslamcıların normalde kan davalı olduğu ama iktidar dönemlerinde kullanışlı bulduğu Necip Fazıl’ın “Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!” dizesindeki düşman tarifine uygun bir karakter. Her dikta özlemcisine lazım muhalif!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***