Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre, geçen yıl Türkiye’de en az 403 kadın, çoğu mevcut ya da eski eşleri veya kendilerine yakın diğer erkekler tarafından öldürüldü.
Kadına karşı şiddeti gündemin üst sıralarına taşıyan Muhterem Evcil cinayetinin üstünden 10 yıldan fazla zaman geçti, ancak istatistikler Türkiye’de kadın cinayetlerinin hız kesmeden devam ettiğine işaret ediyor.
Türkiye’de 2024 yılı başından itibaren 71 kadın öldürüldü. 27 Şubat’ta ise bir rekor yaşandı; aynı gün yedi kadının birden öldürülmesiyle bir günde bilinen en yüksek sayıda kadın cinayeti işlendi.
Toplumsal cinsiyete bağlı cinayetleri takip eden ve şiddet mağdurlarına destek sağlayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre, geçen yıl Türkiye’de en az 403 kadın, çoğu mevcut veya eski eşleri vey kendilerine yakın diğer erkekler tarafından öldürüldü.
“Yasalar uygulanmıyor, istismarcılar yargılanmıyor”
Kadınları korumaya yönelik yasaların yeterince uygulanmadığını ve istismarcıların yargılanmadığını söyleyen aktivistler her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde sokağa çıkarak kadınların daha fazla korunmasını ve Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmesini talep ediyor.
Ancak Türk makamları bu tür mitingleri güvenlik ve kamu düzeni gerekçeleriyle yasaklıyor.
Muhterem Evcil’in ablası Çiğdem Kuzey, kız kardeşinin 2013 yılında manikürcü olarak çalıştığı kuaför salonunda uzaklaştırma kararını ihlal eden eşi tarafından öldürülmesinde kadınları korumaya yönelik yasaları uygulamayan yetkilileri sorumlu görüyor.
“Adalet yerini bulmadığı ve erkekler hep ön plana çıkarıldığı sürece bu ülkede kadınlar hep ağlayacak” diyen Kuzey’e göre yetkililer Muhterem’in boşanmak istediği eşini o gün serbest bırakmak yerine yasaların gerektirdiği şekilde hapse atsaydı kız kardeşinin cinayeti engellenecekti.
“Mahkemeler erkeklere karşı hoşgörülü”
Evcil’in 2013 yılında öldürülmesi Türkiye’de kadınların daha fazla korunması için bir çağrı haline geldi, ancak aktivistler ülkenin kadınların öldürülmesini engelleme konusunda çok az ilerleme kaydettiğini söylüyor.
Aktivistler tahrik edildiğini iddia eden, pişmanlığını dile getiren veya duruşmalar sırasında iyi hal gösteren erkek istismarcılara karşı mahkemelerin hoşgörülü davrandığını iddia ediyor.
Aktivistler ayrıca uzaklaştırma emirlerinin genellikle çok kısa olduğunu ve bunları ihlal edenlerin gözaltına alınmadığını, bunun da kadınları riske attığını söylüyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ise, kadınların korunmasını bir öncelik haline getirdiğini belirtiyor. “Mağdurlar şikayetlerinden vazgeçmiş olsalar bile onları takip etmeye devam ediyoruz. Her vaka bizim için çok fazla.” diyen bakan davaları bizzat takip ettiğinin altını çiziyor.
“Kabullenemeyen erkekler şiddetle bastırıyor”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim’e göre bu cinayetlerin arkasında erkeklerin kabullenememesi yatıyor.
Cinayetleri, derin ataerkil geleneklere ve kadınların ev dışında çalışmak ve sorunlu ilişkilerden ayrılmak istemesinin bu geleneklere aykırı düşmesine bağlayan Ataselim “Türkiye’de kadınlar daha özgür ve daha eşit yaşamak istiyor. Kadınlar olumlu anlamda çok değişti ve ilerledi. Erkekler bunu kabullenemiyor ve kadınların ilerlemesini şiddetle bastırmaya çalışıyorlar.” sözleriyle durumu açıklıyor.
Platform olarak yaşanan cinayetlerin önlenebilecek olduğuna inandıklarını vurgulayan Ataselim Ataselim, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar için ek bir koruma katmanı olduğunu belirtiyor ve platform olarak sözleşmeye geri dönülmesi için baskı yapıyor.
Platform ayrıca şiddete maruz kalan kadınlar için bir telefon hattı kurulması ve mevcut talebi karşılamaktan uzak olan kadın sığınma evi sayısının arttırılmasını talep ediyor.
Kız kardeşinin ölümünü sonrasında oluşan kadın dayanışmasını “Bir Muhterem kaybettim ama binlerce kardeş kazandım” diyerek vurgulayan Çiğdem Kuzey, “Umudum kızlarımızın bizim yaşadıklarımızı yaşamaması ve bu ülkeye adaletin gelmesi.” sözleriyle kadına karşı şiddet eylemlerinin son bulmasını diliyor.
Cinayetlere karşı suskun kalınmaması için çağrıda bulunan kadınlar da 2019 yılında Kırıkkale’deki bir kafede 10 yaşındaki kızının gözleri önünde eşi tarafından boğazı kesilerek öldürülen Emine Bulut’un son sözleri “Yaşamak istiyorum!” ile tepkilerini duyurmaya çalışıyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***