AHMET KURUCAN | YORUM
Sosyal medya platformu X/Twitter’da çok istifade ettiğim bir programını paylaştım. Bazı insanlar programı dinlemeden, ne bana ne de ismini aşağıda yazacağım dostuma hakaret içermeyen ama her kelimesi ve cümlesinden öfke fışkıran geri bildirimlerde bulundu. Karşıt düşüncelerini yazdılar da diyebilirim. Serzenişte bulunanlar da oldu. Bazıları da hakaret kabul edilebilecek cümleler sarfetti.
Yaklaşık bir hafta sonra o dostumla kısa süreliğine birlikte olduk. Çay, kahve içtik, muhabbet ettik. “Böyle yaptım, böyle cevaplar aldım!” dedim. Haberi yokmuş. Akşamına bana mesaj yazdı. “Size yazılanlar karşısında çok üzüldüm. O programı paylaşan twitinizi silin, ben kat’iyyen rahatsız olmam!” dedi. Buraya kadar yazdığım satırlar iki taraf hakkında karakter tahlili, fikri olgunluk seviyesi, eleştirileri göğüsleme, öfke ve öfkeye sahip olma, önyargı ve şartlanmışlık gibi konular üzerinde düşünen herkese analiz imkanı veriyor diye düşünüyorum.
Ben ne cevap verdim? “Hayır silmeyeceğim. Aksine sizden öğrendiğim metod içinde an itibariyle 49 olan bütün videolarınızı izledikten sonra bir yazı kaleme alacağım.”
Yüzünde beliren tebessümüyle birlikte teşekkür etti ve başka şeyler konuşmaya durduk. Bu kadar. Aslında bu davranış modelinden de bir takım analizler yapmak mümkün.
Her neyse!
Evet, işte bu yazı, o yazı… 1990’lı yılların ikinci yarısında başlayan arkadaşlığımızın dostluğa dönüştüğü o dostumun 49 videosunu bugün bitirdim. Bazılarını yayınlandığı tarihlerde izlemiştim ama 49’unu birden yeniden izledim. Elimde kalem defter not ala ala izledim hem de. Film tavsiyelerini ayrı, kitap tavsiyelerini ayrı ayrı liste yaptım. Ele aldığı konulardaki değerlendirmelerinden aldığım notlar onlarca sayfayı geçti. Bazılarında hayıflandım. “Ben bu kitabı neden daha önce okumadım? Neden adını duymadım? Neden kimse tavsiye etmedi?” dedim. Okuduğum kitaplarda “Aaa! Hiç bu gözle bakmamıştım. Doğrusu bu sonuç benim çıkardığım sonuçtan çok daha fazla bir şekilde ayakları yere basıyor.” dedim.
İyi bir film izleyicisi ve takipçisi değilim ama tavsiye ettiği filmlerde izlediğim bazı filmler vardı. Belli bir sıralama içinden hemen hepsini onun bakış açısıyla yeniden izleyeceğim. O değerlendirmeleri yedeğime alarak onun baktığı perspektiften bakmaya çalışacağım. Bakalım bu defa nasıl bir sonuca ulaşacağım?
Herşeye rağmen değer üretmeye devam ediyor
Bu bir güzelleme değil; aksine bir gerçeğin ifadesi. Şu an itibariyle içimde varolagelen minnetdarlığın dile getirilmesi ve sizinle paylaşılması. Dedikodu değil eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşamış olduğu onca sıkıntılara ve empati duygusunun derinliğine bağlı olarak yüzbinlerce insanın yaşadıkları mazlumiyet ve mağduriyetleri içinde hissetmesine rağmen hayatın devam ettiği gerçeğinden hareketle hem bugünlere hem de yarınlara yön verecek değer üretiminde bulunması.
50’yi aşkın yaşına kadar elde ettiği bilgi birikimini, hayat tecrübesini harmanlayarak insanlarla paylaşması.
Sizin de takdir edeceğiniz gibi bunlar o kadar önemli şeyler ki. Zira spekturum diğer ucunda hayata küsen kişiler var. Değer üretmeyi bırakın üretilen o değerlere ve sahiplerine sabah akşam saldıranlar var. Teknolojinin imkanlarını da kullanarak bu saldırıları linç kampanyasına dönüştürenler var. Arife işaret kafidir.
Söz buraya gelmişken bir kehanette bulunayım isterseniz. Benim bu yazımdan sonra da eleştiri oklarını bana yöneltecek çok kişiler olacaktır. Linçe dönüşür mü bilemem ama olsun! Sağ olsunlar, var olsunlar. Hakaret olmadıktan, aklı selim, kalbi selim, lisanı selim içinde altını doldurabildiklerini düşüncelerini özgürce ifade etsinler. Başım gözüm üstüne.
Önce izleyip, sonra yazın!
Fakat onlara haddimi aşarak bir tavsiyede bulunmak istiyorum; bütün ön yargı ve şartlanmışlıklarını bir kenara bırakarak 49 tane videoyu izlemeden bir kelime bile yazmasınlar. Aslında hakikat arayışı içinde bulunan insanlar için güzel bir ölçüdür bu. Hani çok dinlediğimiz vaazlarda Akabe biatları sonrası Medine’de tebliğde bulunan sahabinin dediği gibi: “İstersen beni öldür ama önce bir dinle.”
Eleştirilere ben de açığım o dostum da açık. Yeter ki siz de böyle yapın…
Merakınızı gidereyim; Ekrem Dumanlı’nın TR724 You Tube ekranlarında bir yılı aşkın bir zamandır yayınladığı haftalık “Okuma Zamanı” programından bahsediyorum. Dünya edebiyatına yön vermiş, bugün bizim hayranlıkla andığımız, “İyi ki yaşamış ve yazmış” dediğimiz nice çıraklar yetiştirmiş, Dostoyevski’nin enfes benzetmesi içinde “Gogol’un Palto’sundan çıkmış” devasa insanlar ve eserleri hakkında yorumlarını paylaşıyor.
Kimler yok ki o insanlar içinde? Gogol, Kafka, Nietzsche, Marks, Victor Hugo, Cervantes, Balzak, Albert Camus, Platon, Sokrat, Eflatun, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali, Oguz Atay, Filipeli Ahmet Hilmi, İbni Tufeyl, Necip Fazıl. Liste çok uzun. Sözün sözü açtığı, konuşmanın akışı içinde akla gelen çağrışımlarla tanıtılan eserler listesi ondan daha uzun. Filmler de hakeza. Türkçemize mal olmuş deyimler ve atasözlerinin kökenleri hakkındaki açıklamalar da çerez nevinden.
Ortalama 30-35 dakikalık her bir program kitap, film, deyim diyerek parçalara ayrılması şeyi kolaylaştırıcı ve dikkatleri diri tutucu bir rol oynuyor. Yapılan yorum ve değerlendirmelerin güncel ve aktüel dünyaya taşınması, yer yer mukayeseler yapılması tam da “hayatın içinden” denebilecek muhtevanın içini dolduruyor. Ama tahminlerinizin ötesinde hayatı siyaset üzerinden değil edebiyat üzerinden okuyor. Tasavvufta kullanılan deyimle ifade edeyim “Dışı sahra-yı kesrette, içi umman-ı vahdette.”
Burada bırakıyorum. Daha öte yorumlar yapabilirim ama yapacağım yorumlar, yorumların yorumu olacak. Madem ki bu yazı ile amacım söz konusu programların izlenilmesi, o zaman izlemek isteyenler şartlanmışlıktan uzak bir şekilde izlesin ve yorumlarını kendileri yapsın. Bununla beraber bir cümle söylemeden edemeyeceğim: Ekrem Bey bu programlarda ele aldığı her bir konuda, tanıttığı her bir kitap ve filmde, izahını yaptığı her deyimde insana insanı anlatıyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***