Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı ve CHP ABB Başkan Adayı Mansur Yavaş, bugün Ankara Kent Konseyi’nde “Kırsal Kalkınma Kooperatif, Birlik ve Dernekleri İstişare Toplantısı”na katıldı.
Kırsal Kalkınma Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, ABB Kırsal Hizmetler Daire Başkanı Ahmet Mekin Tüzün, AKK Çevre ve İklim Meclisi Başkanı Ömer Şan, Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu Sözcüsü Ayfer Ulusoy, eski AKP Gümüşhane Milletvekili Feramuz Üstün ve Kooperatifçilik Uzmanı Necmettin Pehlivan’ın da katıldığı toplantıda konuşan Yavaş, şunları söyledi:
“Aynı politikayı bundan 30-40 yıl önce de şöyle başladılar; niye siz arpa, buğdayla uğraşıyorsunuz? Amerika’dan geçirseniz çok daha ucuza mal oluyor ve halk daha ucuza un alacak, daha ucuza gıdasını temine edecek gibi şeylerle bu tarımı kırsalda herkesin yapması yerine çok büyük karteller oluşturmak suretiyle onların yapması gerektiği iddia edilmeye başlandı. Ben kendi gözümle gördüm. Amerika’da bir çiftçinin yaptığı üretim neredeyse Türkiye’nin üretimine eşit. GDO’lu ürünlerle falan bir şekilde daha fazla ürün alıyor. Bunları gemilerle bize gönderiyorlar. Sonuçta ne oluyor? Böyle olunca Türk çiftçisi yavaş yavaş tarımı bırakmaya başlıyor. Bunun sonucu nedir? Gıdada dışarıya bağımlı olmak. Aynen petrolde bağımlı olduğumuz gibi. Daha sonra köy okulları kapatıldı. Ve sürdürülen tarım politikaları nedeniyle artık insanlar uğraşmaz oldular. Hayvancılıkta da aynısı yaşandı. Hayvancılıkta ben yurt dışında gördüm. 100 bin başlık çiftlikler var. Tarımla uğraşan nüfus Amerika’da yüzde 14 tarımda hayvancılıkta Türkiye’de de bunun böyle olması lazım diye bunu bize kabul ettirdiler. Bunu kabul ettirirken şöyle olsaydı mantıklıydı; eğer siz bu çiftçilikle uğraşanların çocuklarına tarımın yerine sanayi ikame edip koyup bunları o şekilde yönlendirip çoluğuna çocuğuna bu şekilde iş bulacak hale getirseydiniz belki mantıklıydı. Ama Türkiye gerçekleri öyle değil. Türkiye’de hala Türkiye’nin her yerinde hatta köylerde, kırsalda yaşayan insanlar kendilerini hiç kimseye yük olmadan üreteceğiz diye uğraşıyorlar. Bunları ‘Bu işi bırak dediğiniz’ zaman yapacak iş yerleri yok, aç kalacaklar. Ve sürdürmek istiyorlar. Bunu 30-40 yıldır sert bir şekilde yapıp maalesef tarımı öldürdüler. Peki sonuç ne oldu? Ben neden bu kadar destek olmak istiyorum? En basit örneği Ukrayna-Rusya Savaşı. Ukrayna-Rusya Savaşı olduğu zaman Dünya buğday krizine girdi. Ukrayna’nın arazileri bizden mi büyük? Halbuki bizdeki tarımsal üretim çok daha fazla. Ama bilinçli bir şekilde siz bunu yapmayın diye diye başkasını muhtaç olduk.
“UKRAYNA SAVAŞI’NDAN SONRA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GÖSTERDİ Kİ ARTIK GIDA ERİŞİMİZ ZORLAŞIYOR”
Dünyada kendi kendine yeten ender ülkelerden birisiydik değil mi? Niye yurt dışından almak ihtiyacını hissettik? Niye kendi çiftçimizi desteklemiyoruz? Oysa Anayasa’da da yazıyor bütçenin belirli yüzdesinin çiftçiye destek olarak verileceği. Ama gerçeği şu; uğraşmayın diyorlar, yurt dışından getirip vatandaşa ucuz yedireceğiz diye düşünürken, yarın bir gün doğal gazda olduğu gibi petrolde olduğu gibi fiyatı onlar belirleyecek ve yarın çiftçi bulunmayacak. İkincisi Ukrayna Savaşı’ndan sonra iklim değişikliği gösterdi ki artık gıda erişimi zorlaşıyor. Yani önümüzdeki 15-20, 50 yılın en büyük petrolü gıda olacak. Geçen televizyonda bir profesörden izleyerek dinledim. Diyor ki bakın dünyanın en zengin adamı dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce dönüm tarla almaya başladı. Halbuki bunların hiçbirine ihtiyacı yok. Cep telefonundan, bilgisayardan bir uygulamayla tarımdan kazanacağı paranın yüz mislini kazanacak durumda. Ve yerin altına depolar yaptırıyorlar. Ata tohumlarını saklıyorlar orada. Bunları televizyonlarda görüyoruz. Bunlar bunu niye yapıyorlar sanıyorsunuz? Çünkü iklim değişikliği nedeniyle artık ya aşırı yağışlar olacak tarladan ürününüzü alamayacaksınız ya da sık sık Türkiye’de de rastlıyoruz aşırı sıcaklar nedeniyle yine ürününüzü alamayacaksınız. Bu nedenle bizim Ankara’da tekrar tarıma yönelmemiz gerekiyor. Bunun bir sebebi de şu; bu bina dahil Ankara’da gördüğünüz ilçelerde gördüğünüz bütün binaların toplamı Ankara’nın arazisinin sadece yüzde üçüne eşit. Ankara’nın yüzde 97’si hala boş tarla, boş arazi. Bunların en az yüzde 50’si de tarıma uyuyor. Dolayısıyla zaten bizim petrolümüz var meydanda, mesele buna bir şekilde destek olup tekrar insanlar üretmesini sağlamak. Sorun nerede peki? Üretimdeki maliyetlerde. İşte eğer hükümetimiz, devletimiz gereğini yapsa, çiftçimizin bu maliyetlerini en aşağı indirse gerekli destekleri verse herkes para kazansa yapma deseniz de yapar öyle mi? Ama üretimdeki maliyetler artıyor, mazot fiyatları derken artık insanlar ekemez hale geldi.
Şimdi biz Kırsal Kalkınma Daire Başkanımız vasıtasıyla büyük bir çalışma başlattık, insanları üret teşvik etmek için ve başarılı olduğumuza inanıyorum. Beş yıl içerisinde verdiğimiz destek 880 milyon lira yani bir milyara yakın destek olduk. Bizim kendi bütçemize göre ancak bu kadar yaptık. Fakat pandemi dönemi ve arkasından gelen ekonomik sıkıntılar gösterdi ki bizim daha fazla destek olmamız lazım. Benim bir projem vardı. Köylere güneş enerjisi götürmek. Şimdi köylere güneş enerjisini götürdüğü zaman yönetmeliğe göre şöyle bir şey var; herkes kendi evinin üstüne yapabiliyor. Ben de köylerin birçoğuna köye ortak mal olarak bir taneyi koyalım. Bütün köylü oradan yararlansın dedim. Şu andaki yönetmeliğe göre uygun değil. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na bunu düzenleyin diye yazdık. Cevap dahi yazmadılar. Ve sözümüzü tutmak için seçtiğimiz birkaç tane köyde en azından vatandaş görsün diye bazı yerlerin üzerine koyduk. Daire başkanımıza talimat verdim, sulama kooperatiflerin de enerjisine ayrıca destek olacağız. Onda yasal bir engel yok.
“YETER Kİ ANKARA’NIN KIRSALINDA ÜRETİMLERE BAŞLANSIN. BİZ SONUNA KADAR DESTEK OLACAĞIZ”
Şunu bilmenizi isterim; kooperatifleri çoğaltırsanız sadece tarımsal değil özellikle yöresel ürünlerle ilgili kooperatifler şimdi çok değerlendi. Yeter ki Ankara’nın kırsalında bu tür üretimlere başlansın, biz sonuna kadar destek olacağız. Evvelsi gün Elmadağ Belediye Başkanı’yla beraberdik. Onların da kendine has ekmeği var. Halk ekmek üzerinden satıyorlar ve yetiştiremiyorlar. Kent konseyi başkanımızın söylediği gibi Türkiye’de ilk defa Beypazarı’nın belediye başkanıyken kendi yerel ürünlerimize coğrafi işaret için ben başvurdum. Sizler de kendi bulunduğunuz bölgelerde yöreye has ürünler için coğrafi işaretlere de başvurabilirsiniz. Biz bunları değerlendirmeye hazırız. Sadece tarımsal üretimde değil, hayvancılıkla, yöresel ürünlerin satılmasında öncülük etmeye hazırız. Ne kadar çok üretirseniz, çoluğunuz çocuğunuz, bu işte uğraşırsa bana bir tane öz geçmiş az gelir. Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak daha fazla destek olmak suretiyle inşallah hep birlikte bu işi başaracağız.
Başından beri söylüyorum. Çılgın proje yok. Proje yapıyorum deyip sizlerden aldıkları paraları çöp projelere gömdüler şimdiye kadar. Görüyorsunuz Ankara’ya girerken bu kapıların kime ne faydası var? İnanın o kapılara harcanan parayla bugün Ankara’nın bir ilçesi ayağa kalkardı. Onun için diyorum kanalizasyon ihtiyaçlarını bitireceğiz inşallah. Susuz köy kalmayacak inşallah. İlk önce onları yapacağız. Farz var ortada önce. Farz bunlar. Ve ikinci olarak da dediğim gibi orada yaşanır hale gelmezsiniz, çocuklarınızı orada kalmaz. Onun için orada elektriği, suyu, interneti, her şeyi olmalı ki çoluğunuz çocuğunuz orada yaşamaya devam etsin ve sizlerin yaptığı iş sürdürmeye devam etsin. Hem kendileri kazansın hem Ankara kazansın.
Geleceğin en büyük zenginliği gıda olacak. Petrolden daha önemli. Çünkü arabaya binmezsiniz petrol yoksa birçok şeyi yapmazsınız ama gıda olmadığı zaman ölürüz. En büyük zenginliğimiz ürettiğimiz gıdalar olacak. Biz görevde olduğumuz sürece inşallah desteklerimizi bütçemizle bu işe ayırdığımız payı arttırarak sizleri desteklemeye devam edeceğiz.”
Kaynak: ANKA
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***