Danıştay, özellikle yandaş ve sözde muhalif medyanın günlerdir gündemde tuttuğu 450 KHK’lı hakimin göreve iade sürciyle ilgili açıklama yaptı. “Yargı yoluna başvuru imkânının getirildiği 2017 yılından bugüne kadar Danıştay Beşinci Dairesinde 5112 dava açılmıştır.” denilen açıklamada, iptal kararlarının peyderpey verildiği aktarıldı: “Danıştay Beşinci Dairesince yıllara sari olarak verilen 3799’u davanın reddine, 435’i ise işlemin iptaline dair kararlar ile ilgili olarak 2019 ve müteakip yıllarda Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna yapılan temyiz başvurusu sayısı 4234 olarak gerçekleşmiştir.” denildi.
Açıklamanın son kısmında ise yargı bağımsızlığına vurgu yapıldı: “Yargılama süreci devam eden davalarla ilgili, hukuki, bilimsel ve sağlıklı veriye dayalı değerlendirmeler yapılmaksızın getirilen eleştirilerin, Anayasa’nın 138. maddesi ile güvence altına alınan “yargı bağımsızlığı”nı zedeleyeceği, yoğun bir iş yükü altında özveriyle görev yapan, “Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm veren” yüksek yargı mensuplarını haksız ve dayanaksız şekilde zan altında bırakacağı, yargıya olan güveni sarsacağı ve kamuoyunu yanlış yönlendireceği değerlendirilmektedir.”
Danıştay’ın açıklamasının tamamı şöyle:
Bazı basın yayın organlarında ve sosyal medya mecralarında; Hâkimler ve Savcılar Kurulunca meslekten çıkarılmalarına karar verilenlerin, bu kararlara karşı açtıkları davalarda Danıştay Beşinci Dairesince verilen iptal kararları ve bu kararların temyizi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda yürütülen yargılama süreci ile ilgili olarak yapılan değerlendirmeler üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılmasına gerek duyulmuştur.
15 Temmuz 2016’da gerçekleşen hain darbe teşebbüsünün ardından yürürlüğe konulan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinde ve OHAL uygulamasına son verilmesinin ardından yürürlüğe konulan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 38. maddesinde; terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilmesi öngörülmüştür.
Anılan yasal düzenlemeler gereğince, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilmiştir.
Diğer yandan; 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 23/1/2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanması ile birlikte, anılan kararlara karşı yargı yoluna başvuru imkanı getirilmiş, bu tarihten itibaren kararların iptali istemiyle ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da dava açılmaya başlanmıştır.
Yargı yoluna başvuru imkânının getirildiği 2017 yılından bugüne kadar Danıştay Beşinci Dairesinde 5112 dava açılmıştır. Anılan Daire tarafından yıllara sari şekilde verilen kararlara karşı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz başvurusunda bulunulabilmektedir.
Bu kapsamda, Danıştay Beşinci Dairesince yıllara sari olarak verilen 3799’u davanın reddine, 435’i ise işlemin iptaline dair kararlar ile ilgili olarak 2019 ve müteakip yıllarda Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna yapılan temyiz başvurusu sayısı 4234 olarak gerçekleşmiştir.
İptale ilişkin kararların, ilk olarak 13.12.2021 tarihinden itibaren İdari Dava Daireleri Kuruluna peyderpey intikal ettiği görülmektedir.
Temyiz başvurularının 3448’i Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından karara bağlanmış durumdadır.
Bu dosyaların 3428’inde Danıştay Beşinci Dairesi tarafından verilen davanın reddi yönündeki kararlar onanmış, sadece 6 ret kararı bozulmuş durumdadır.
Karara bağlanan 3448 dosya içinde, Danıştay Beşinci Dairesinin iptal kararı verdiği 14 dosya bulunmakta olup, bu 14 dosyanın 3’ü yeniden karar verilmek üzere bozulmuş iken 11’i onanmış durumdadır.
Danıştay Beşinci Dairesinin iptal kararı verdiği 236 dosyada ise, dosyanın incelenmesi sonucunda esas hakkında karar verilmesi için gerekli olduğu anlaşılan ancak dosyaya sunulmayan belgeler ve bilgiler ara kararları ile istenilmiştir. Ara karar gerekleri yerine getirildikçe dosyalar karara bağlanmaktadır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu nezdinde temyiz edilme tarihi daha sonraki yıllara tekabül eden, dolayısıyla tekemmül ve inceleme süreci halen devam eden dosya sayısı ise 550’dir.
Söz konusu 550 dosyanın, 351’i davanın reddi yönünde, 185’i ise işlemin iptali yönünde verilen kararlara ilişkindir.
İptale ilişkin bu dosyalardan 104’ü tetkik hâkimine havale edilmiş olup gerekli incelemeler devam etmekte, 81 dosyada ise, dosyanın karar verilecek aşamaya gelmesi için zorunlu olan usuli işlemler sürmektedir.
Bu itibarla, söz konusu dosyalarda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca gerekli yargısal işlemler gecikmeksizin yapılmakta olup, iddia edildiği gibi gündeme alınmayan veya işlemsiz kalan herhangi bir dosya bulunmamaktadır.
Fetö terör örgütü ile ilgili yargılamalarda kamuoyunun hassasiyeti bilinmektedir. Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan yargı organları, önüne gelen tüm davalarda olduğu gibi bu tür davalarda da, Anayasa, kanunlar, hukukun genel ve evrensel ilkeleri ve diğer alt düzenleyici kurallara göre adil bir yargılama sonucunda, Anayasa, kanunlara ve hukuka uygun vicdani kanaatlerine göre adil bir karar vermekle yükümlüdürler.
Yargılama süreci devam eden davalarla ilgili, hukuki, bilimsel ve sağlıklı veriye dayalı değerlendirmeler yapılmaksızın getirilen eleştirilerin, Anayasa’nın 138. maddesi ile güvence altına alınan “yargı bağımsızlığı”nı zedeleyeceği, yoğun bir iş yükü altında özveriyle görev yapan, “Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm veren” yüksek yargı mensuplarını haksız ve dayanaksız şekilde zan altında bırakacağı, yargıya olan güveni sarsacağı ve kamuoyunu yanlış yönlendireceği değerlendirilmektedir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***