ADANA – Mereş merkezli depremlerde Adana’da yıkılan ve 96 kişinin yaşamını yitirdiği Alpargün Apartmanı’na ilişkin davada tanık olarak dinlenen arama kurtarma görevlisi, enkazdan deniz kabukları çıktığını belirterek, “Yapı kumdan kale gibiydi” dedi.
Adana’nın Çukurova ilçesine bağlı Güzelyalı Mahallesinde bulunan ve Mereş merkezli depremlerde yıkılarak içerisinde bulunan 97 kişiden 96’sının yaşamını yitirdiği Alpargün Apartmanı Davası’nın ikinci celsesi Adana 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Apartmanın müteahhidi ve teknik uygulama sorumlusu Hasan Alpargün hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Deprem Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen iddianame kapsamında Alpargün’ün “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması istendi. Depremde yaşamını yitirenlerin aileleri ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatları duruşmada hazır bulunurken, tutuklu yargılanan sanık Alpargün, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden katılım sağladı.
AİLELERİN BİR KISMI İÇERİYE ALINMADI
Duruşma, geçen celse olduğu gibi bu celsede de tartışmalı başladı. Yaşamını yitiren 96 kişinin aileleri, duruşma salonunun dar olmasından dolayı içeriye alınmadı. Avukatlar, aleniyet ilkesi gereği duruşmaya katılımı talep etti ancak ailelerin yalnızca bir kısmı içeriye alındı. Duruşma, hem duruşma salonundan hem de koridordan ailelerin yoğun katılımı ile sürdürüldü. İlk duruşmada salona alınan basın mensupları da bu celsede “Basın alınmıyor” gerekçesiyle salona alınmadı.
SAĞ ÇIKAN TEK KİŞİ: BÜTÜN SORUMLULAR YARGILANSIN
Duruşma yaşanan tartışmaların ardından, apartmandan sağ çıkabilen tek kişi olan 84 yaşındaki Dürdane Turhan’ın savunması ile başladı. Uzun süre yoğun bakımda kaldığı için ilk duruşmaya katılamayan Turhan, uyandıktan 2-3 saniye sonra binanın yıkıldığını belirtti. Şikayetçi olduğunu belirten Turhan, yalnızca Alpargün’ün değil, tüm sorumluların da yargılanmasını talep etti.
‘ENKAZ ÇALIŞMALARI YOĞURT KOVALARIYLA YAPILDI’
Ardından söz alan ailelere, Hasan Alpargün’ün apartmanda bulunan dükkanlardan birinde tadilat yapıldığına dair iddialarına karşılık, tanıklara kolon kesilip kesilmediği soruldu. Söz alan ailelerin tamamı apartman içerisinde herhangi bir kolonun kesilmediğini beyan etti. Bunun yanı sıra apartmanın alt katında bulunan elektrik dükkanında çalışan tanık da, binada bulunan işletmelerin de kolonlar üzerinde tadilat yapmadıklarını aktardı. Depremde annesini ve babasını yitiren C.N. depremden iki gün önce ailesinin evine geldiğini belirterek evin tavanın sık sık nemlendiğini ve bir şeylerin döküldüğünü vurguladı. Dökülenlerin kuma benzediğini dile getiren C.N. “Enkaz çalışması yoğurt kovalarıyla yapıldı çünkü inşaat araçlarının çalışma yapabileceği tek bir kolon yoktu” dedi.
‘ENKAZDA DENİZ KABUĞU GÖRDÜK’
Duruşmada daha sonra arama kurtarma çalışmalarına gönüllü olarak katılan tanık Ömer Barış Bozkurt dinlendi. Tanık, çevreden gelen kürekler, yoğurt kovaları ve leğenlerle çalışma yaptıklarını belirterek, “Binada çalışma yaparken sadece kum çıktı. Çıkan eşyalardan kat denkliğinin olmadığını da anladık. Gördüğüm kum deniz kumu mu yoksa başka bir kum mu bilmiyorum ama çokça deniz kabuğu gördüm. Deniz kabuğu gördüğüme göre deniz kumu olmama ihtimali yok” diye belirtti.
‘YAPI KUMDAN KALE GİBİYDİ’
Daha sonra tanık olarak dinlenen bir diğer kurtarma görevlisi Servet Uluhan da, şunları söyledi: “ilk 5 saat sadece kürkler ve kovalar ile çalıştık. İlk vardığımız anda burada hiçbir insanın sağ çıkabileceğini düşünmemiştik. Hiçbir şekilde yaşam üçgeni yoktu. Yapı tamamen kumdan kale gibiydi. Deniz kabuğu gördüm ve bunu görüntüleyip bunun Alpargün apartmanına ait olduğunu belirttik.”
‘NUMUNELERLE BİR YERE VARILAMAZ’
Duruşmada, müştekilerin ardından avukatlar söz aldı. İlk olarak söz alan Avukat Sergen Nisanoğlu, bilirkişilerin olay yerinden 9 adet numune almaya çalıştığını ancak değerlendirmeye alınabilecek 3 tane sağlam kolonun kaldığını belirterek şöyle konuştu: “Bardak kırılmış, paramparça kalmış, içinde biraz su var ve siz bardağın dolu tarafında bakmaya çalışıyorsunuz. Oysa bardağın geri kalan her yeri kırık. Tıpkı sağlam kalan sadece 3 kolonla değerlendirme yapmaya çalışmanız gibi. 2 kolondan 3 adet örnek alınıyor. Raporda bir kolonun normal değerde normal çıkması bize bir şey anlatmıyor. Numunelerle bir yere varamayız. İki kolon dışında bütün kolonlar tuzla buz olmuş.”
Avukatlar, sağlam kalan kolonlardan bilirkişi raporu alınmasının bir mantığını olmadığını, tanık bilirkişilerin görüşleri alınarak Hasan Alpargün’ün tutukluluk halinin devam etmesini talep etti.
‘HEM MÜTEAHHİT HEM MÜHENDİS’
Sanık Alpargün’ün avukatları, kolon kesildiği iddiasını yineleyerek bilirkişi raporlarına işaret etti. Binanın yönetmeliğe uygun yapıldığını, betonun ve zeminin sağlam olduğunu belirten Avukatlar, Alpargün’ün sağlık durumu göz önünde bulundurularak tahliyesini talep etti. Aileler, bunun üzerine avukatlara “Bize bu binanın kum haline gelmediğini söyleyen bir kişi getirin” diyerek tepki gösterdi.
Son olarak savunma yapan sanık Alpargün, “İnşaatım o zamanki zemin etüdü değerlerine göre yapıldı yoksa belediyeden kati suretle izin alınamaz. Hiçbir eksik malzeme kullanmadım. Ben devlet ihalelerinde aynı zamanda mühendis olarak da görünüyordum. O zaman bu yasaldı. Binalarımda hem müteahhit hem de mühendis olarak yer aldım” dedi. Alpargün, hastalıklarını gerekçe göstererek tahliyesini talep etti.
YENİ BİLİRKİŞİ RAPORU ALINACAK
Verilen aranın ardından mahkeme, ara kararını verdi. Mahkemenin kararı öncesinde ise duruşma salonuna pek çok çevik kuvvet ekipleri sevk edilirken, aileler ise salona alınmadı.
Alpargün’ün tutukluluk halinin devamı yönünde karar veren mahkeme heyeti, “bilirkişilik bölge kurullarından yıkılan binanın yıkılma şekli ve enkaz kaldırma biçimi dikkate alındığında teknik üniversitede görevli bilirkişiler tarafından dosya kapsamına ilişkin yeni bir bilirkişi raporu alınması zorunlu olduğundan dosyanın sunulan videolar ile birlikte bilirkişilerden, enkazda başkaca kolon bulunmaması ve örnek alınan kolonların parçalanmış olması ve dosyaya eklenen görüntüler dikkate alınarak Statikname kolonlarının büyük çoğunluğunun bulunmadığı hususuna raporda değinilerek binanın neden yıkıldığı ve bina yıkıntısında bina mütahidininin sorumluluğunun olup olmaması sorularak, dosyanın fiziki aslının bilirkişilere gönderilerek” diyerek bilirkişi raporunun alınmasına karar verip, duruşmayı 27 Haziran’a erteledi.
ADLİYE ÖNÜNDEN SESLENDİLER: SEN YAPMADIN NİYE YIKILDI O ZAMAN?
Duruşma sonrası Adana Adliyesi önünde bilgilendirme açıklaması yapıldı. Açıklamada ilk olarak söz alan depremzede Azem Yaren Coşkun, yıkılan Alpargün Apartmanında annesi, babası, ağabeyi ve kedisini kaybettiğini ifade ederek, “Şuanda beklediğimiz şey oldu mutluyuz o yüzden. Sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etmiştik zaten. Onun yanı sıra hakim üzerine bastıra bastıra; ‘bu bina niye yıkıldı o zaman? Sen yapmadım. Sen yapmadın. Niye yıkıldı o zaman?’ diyerek tekrardan bilirkişi raporunun aldırması ve bu yönde bir ara karar çıkartılması gerçekten bizi rahatlattı diyebilirim” dedi.
‘TÜM İDDİALAR ÇÜRÜTÜLDÜ’
Duruşmayı izleyip takip ettiklerini ve mahkemeye sundukları tüm delil ile taleplerinde heyete sunduklarını anlatan Avukat Beşir Ekinci, “Hasan Alpargün’ün iddia ettiği kolon kesme iddiaları bu mahkemede tamamen çürütüldü. Bu iddia artık söz konusu değil. Bununla beraber yeni duruşma tarihi 27 Haziran’a verildi. Burada huzurunuzda şunu söylemek istiyorum. Ben ve arkamda gördüğünüz meslektaşlarım ve aile yakınları olarak bizim gözlerimizde acı var, üzüntü var, keder var, hüzün var. Ama tek bir şey yok. O da korku. Hiçbir zaman da olmayacak. Sadece bu celse değil bundan sonraki bütün celselerde burada olduğu gibi yılmadan, dimdik ayakta giden canlarımızın hesabını sormak için süreci sonuna kadar takip edeceğiz. Videolarda enkaz ve kum şeklinde yıkıldı. Sağlam karot kalmadı. Kullanılan demirlerin ve çürük olduğu ve bu hususta bir raporun alınması için başka bir üniversiteye heyet raporuna gönderildi. Şimdi bu raporun gelmesini bekleyeceğiz” diye konuştu.
‘ADALET…’
Avukat Oya Tekin ise şöyle konuştu: “Bu toprakların insanı depremle birlikte yaşamış ve bu gerçek hayatının ayrılmaz bir parçası olmuş. Bu gerçeğin bedeli tarih boyunca on binlerce insanın hayatını kaybetmesiyle unutulmayan ızdıraplara dönüşmüş. Unutulmamış ama hiçbir tedbir, hiçbir önlem de alınmamış ve gelinen noktada bir insanlık dramına dönüşmüş. 1999 depreminin sembolü Veli Göçer’in yargılandığı davadan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararını son söz olarak bırakarak, inşaat süreçlerindeki tüm sorumlular yargılanmalıdır diyelim ve halen neden inşaat süreçleri etkin denetlenmiyor? Halen neden sadece müteahhitler yargılanıyor? diye soralım. Kararı buraya bırakıyorum. AİHM 17 Kasım 2015 kararında; Devletin yurttaşların yaşam hakkını koruma yükümlülüğünün, sadece cinayet gibi kasten işlenen şuçlarda değil deprem gibi felaketlerde de ölümüne sebep olanları yargılama sorumluluğu olduğunu hatırlatmıştır. Hem mevzuatlara uygun olmayan dayanıksız binaların yapımına müsaade edenleri, hem de binaları yapan sorumluları yargılamayan devlet görevlilerinin hata yaptığını belirterek, Türkiye’yi para cezası ödemeye mahkum etmiştir.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***