Virginia Woolf 25 Ocak 1882’de Londra’da doğdu. Annesi sanatçılara modellik yapan aynı zamanda hayırseverlik işleriyle uğraşan Julia Stephen; babası ise yazar, yayıncı ve filozof Leslie Stephen’dir. Virginia, anne ve babasının ikinci evliliklerinden dünyaya gelir. Abileri okula gönderilirken okula gönderilmez, evde düzenli olmayan bir eğitim alır.
On üç yaşında annesini, on beş yaşında ablasını, yirmi iki yaşında babasını kaybeder. Bu kayıplar ağır travmatik sonuçlara neden olur Virginia’nın hayatında. Bu kayıplardan önce başka travmatik bir duruma daha maruz kalır Virginia Woolf. Altı yaşından, yirmi dört yaşına kadar iki üvey ağabeyinin cinsel istismarına uğrar. Yaşadığı istismarı saklamaz ifşa eder. Ailesine, yakın çevresine ve katıldığı etkinliklerde entelektüel çevreye. Yazılarında da sık sık bahseder cinsel istismardan ve etkilerinden:
“Ben orada otururken vücudumu keşfetmeye başladı. Elinin elbiselerimin altına girme hissini hatırlayabiliyorum; kararlı ve istikrarlı bir şekilde alçalırken, onun durmasını nasıl umduğumu hatırlıyorum; eli mahrem yerlerime yaklaşırken nasıl da kasılıp kıpırdandım. Ama durmadı…”
KİMİ ZAMAN DELİ OLARAK GÖRÜLDÜ
Ne yazık ki bundan yüz yıl önce cinsel istismarın sonuçları üzerine çalışmalar yeterli olmadığından edebiyat ve feminist harekette çığır açmış bu kadın, kimi zaman deli olarak görüldü. Çünkü cinsel istismar mağdurlarının çoğunun yaşadığı ‘Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun tanımı yapılmamıştı. Virginia’nın intiharında da etkili olan Nazizmin kamplarından sağ kurtulanlarla da henüz çalışılmamıştı.*
Bu noktada Virginia’ya deli denmesiyle kendi deneyimim arasında bağ kuruyorum. “6 Ağustos’ta bir deliydim, 7 Ağustos’ta kahraman oldum!” 7 Ağustos’ta yaşadığım aile içi cinsel istismarı; “bu benim değil yakın çevremin ve toplumun suçu” diyerek, ekran karşısında söyleme cesaretim gösterince, önce deli diyenler daha sonra kahraman demeye başladılar…
Virginia’nın günlüklerine bakıldığında yaşadığı delilik denilen sorunların cinsel istismarın doğal sonucu olduğu anlaşılacak. Yaşıyor olsaydı TSSB ve/veya bipolar tanısı konulacaktı.
Semptomlardan günlüklerinde sıkça bahseder; yeme bozukluğu, uyku bozukluğu, cinsel kimlik bunalımı, depresyon, intihar düşüncesi, öfke patlamaları… Bu semptomlar neredeyse her hayatta kalanın yaşadığı sorunlar.
Virginia, cinsel istismar sonucu yaşadığı sorunları sezgisel olarak kavrayıp yazılarında çok iyi ifade etmiştir. Maruz kaldığı cinsel istismar çevresi ve hekimler tarafından ciddiye alınsaydı, yazdıkları çocuğun cinsel istismarı konusunda önemli bir kaynak olabilirdi. Victoryen dönemde aile içi yaşanan cinsel istismarın görülmesi, bir kadının sesinin duyulması mümkün değildi. Bugün de olduğu gibi… Yapay zekada Virginia Woolf’un yaşadığı cinsel istismarın sanatı üzerindeki etkisini araştırırken “Woolf’un cinsel taciz veya istismara maruz kaldığına dair kesin kanıt yoktur” cevabını aldım.
Loise DeSalvo’ya** göre Woolf kendi sezgilerine güvenmeye devam etseydi belki intiharı gerçekleşmeyecekti. DeSalvo’nun iddiasına göre Virginia, Freud’un yazılarıyla tanıştıktan sonra yaşadığını istismarın gerçek olmadığını düşünmeye başlar. Kocası Leonard’a mektubunda yazdığı gibi artık başedemediği bir bunalıma girer.
*Çocukluğunda cinsel istismara uğrayanlar içinde kullanılan “hayatta kalanlar”, ölümcül bir olaydan sağ kurtulanlara denir. Dr. Niederland, Nazi kamplarından sağ kurtulan insanları incelediğinde durumlarını karakterize eden bir dizi semptom gözlemledi. Bu insanlar kamplardan kurtulmuşlardı, hayatlarını yeniden kurmuşlardı ama hayatlarına devam etmekte zorluk çekiyorlardı. Dr. Niederland bu semptomları ‘Hayatta Kalan Sendromu’ olarak tanımladı. Şiddetli kaygı, kronik depresyon, sosyal izolasyon ve geri çekilme, kimlik değişiklikleri, hafıza sorunları, psikotik bozukluklar, “yaşayan ölüye” benzeyen fiziksel görünüm, sık sık sağlık şikayetleri ve psikosomatik sorunlar.
**Loise DeSalvo- Virginia Woolf : Çocukluktaki Cinsel İstismarın Yaşamı ve Çalışması Üzerindeki Etkisi
Meliha Yıldız: “1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı. Bu, onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan “Kutsal Tecrit”i 2021 yılında yazdı. İkinci kitabı Uçurum Kenarındaki Salıncaklar 2023 yılında yayınlandı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor”
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***