6 Şubat depremlerinde hayatını kaybedenlerin ve kayıpların sayısı kadar kaç kişinin engelli kaldığı da hala belirsiz. VOA Türkçe’ye bilgi veren Sağlık Bakanlığı yetkilileri, depremde kaç kişinin engelli kaldığı verisine sahip olmadıklarını söylüyor.
11 ili etkileyen depremlerin ardından Türkiye’de hayatını kaybedenlerin sayısı 50 binin üzerinde açıklansa da bölgede yaşayanlar deprem anında çöken bina sayısının 40 bin civarında olduğunu hatırlatarak, bu verinin gerçekçi olmadığını savunuyor.
Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanı Yunus Sezer, 20 Mart 2023’te, 6 Şubat’taki depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısının 50 bin 96, yaralananların sayısının ise 107 bin 204 olduğunu bildirmişti.
VOA Türkçe’ye konuşan Engelliler Federasyonu Genel Başkanı Abdurrahman Kurtarslan, “Türkiye’de en son yayınlanan 2002 Sağlık Bakanlığı verilerine göre, nüfusun yüzde 12,5’i engelli. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 3-4 aralığında. Dünya genelinde yüzde 8,5. Türkiye zaten engelli ortalamasının yüksek olduğu ülkelerden biriydi. Depremden sonra ise çok sayıda vatandaşımızın engelli kaldığını biliyoruz ama tam sayı paylaşılmıyor” dedi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son 2011 yılında paylaştığı Nüfus ve Konut Araştırması’na göre, Türkiye’de yaklaşık beş milyon engelli var. Türkiye Sakatlar Derneği’ne göre ise bu sayı depremden önce 10 milyondu.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, Hatay’da 13 bin 883, Kahramanmaraş’ta 7 bin 295, Adıyaman’da 5 bin 826, Malatya’da 4 bin 197, Gaziantep’te ise 3 bin 805 olmak üzere bölgede 36 bin 932 bina, deprem anında yıkıldı.
Peki 6 Şubat sabahının ardından bu binalarda uzuvlarını kaybedenler, felç kalanlar ve hayatlarına engelli devam edenler, bir yılda neler yaşadı?
Üzerine duvar düştükten sonra hastane hastane gezen depremzede felçli kaldı
Depremde sırtına duvar düşen, omuriliği kırılan ve bu nedenle de bacakları felçli kalan depremzede Sebahattin Şahatoğlu 6 Şubat’tan bu yana yaşadıklarını VOA Türkçe’ye anlattı.
Enkazdan yakınları tarafından çıkarılan 41 yaşındaki Şahatoğlu saatlerce üç hastane gezdikten sonra hepsinin yıkılmış olduğunu gördüğünü ve ailesine, “Beni eve götürün orada evimin enkazında öleyim” dediğini anlattı.
Şahatoğlu, “Defne, Akademi ve Devlet Hastanesi’ne gittik. İskenderun’da ilk müdahale bir buçuk gün sonra yapılabildi. Ankara’dan gelen gönüllü doktorların yaptığı ilk müdahaleden sonra hasta yoğunluğu nedeniyle bizi Adana’ya gönderdiler, orada da yer yoktu. Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’ne yedinci günde varabildik. Esas tedavim burada yürütüldü. Erken müdahaleden yoksun kaldığım gibi bu kadar hareket ve seyahatle koşullarım nedeniyle, tedavi şansım olumsuz etkilendi. Erken müdahale ve sağlıklı tedaviye erişim olsaydı belki engelli kalmayacaktım” dedi.
Yerinde sağlık hizmeti alamayan ve yedi gün sonra Ankara’da tedavisine başlanabilen Şahatoğlu’nun eşi Özge Şahatoğlu, bu tedavi sürecinde kendilerine kalacak bir yer sağlanmadığını belirterek, “İki çocuğum var, hem onlara hem eşime bakmak zorunda kaldım. Yanımızda sadece gönüllüler vardı. Devlet bize ne kalacak yer gösterdi ne de bir yardım sağladı. Eşimle, gönüllü olarak bize yardım edenlere teşekkür ediyoruz ancak biz yanımızda devleti görmeyi isterdik, yoktu” dedi.
Ankara’daki üç aylık tedavisi devam ederken hastanenin, Sebahattin Şahatoğlu’nu zorunlu taburcu etmesi sonucu aile, iki ay İstanbul’da yakınlarının yanında kaldıktan sonra Hatay’a dönmüş. Aile hala çadırda yaşıyor.
AFAD’ın konteyner verdiğini ancak kendilerine elektrik ve su sağlanmadığını belirten aile üyeleri, çadırda ve yakınlarının yanında yaşam mücadelesi verirken, “Koşullarınız engelli yaşamına uygun mu?” sorusuna, “Değil engelli, engelsiz yaşamına bile uygun değil” yanıtını veriyor.
Depremden önce muhasebecilik yapan Özge Şahatoğlu, yarım gün temizliğe giderek engelli kalan eşine bakmaya çalışıyor.
Engelliler konteyner kentte birarada tutuluyor ancak kamp standartları tartışma konusu
Defne, TOKİ AFAD Geçici Konaklama Merkezi, Hatay’daki 186 konteyner kentten biri. Yoğunlukla engelliler bu kampa alınmış. Engelli depremzedeler ise konteyner kentin koşullarının standart prefabriklerin yerleştirildiği alandaki kabinler ve ekipmanlar açısından kendilerine uygun olmadığını belirtiyor.
Koltuk değnekleri ile yürüyebilen ve eşi tekerlekli sandalyede olan Nesrin isimli depremzede VOA Türkçe’ye, prefabrike girişten tuvalete, mutfaktan kamp alanına girişe hiçbir şeyin engellilere uygun olmadığını anlattı. Nesrin, “Burada mutfak dolabı yukarıda, alafranga tuvaleti biz yaptırdık, kapı girişine eşim girip çıkabilsin diye beton döktük. Hiçbir gelirimiz yok. ‘Esen Kart’ dediler, benim hiçbir gelirim yok ama onu da vermediler. Elimize geçen iki kuruşla burayı engelliye uygun hale kendimiz getirmeye çalışıyoruz” dedi.
Kızılay, 6 Şubat’taki depremlerden etkilenen şehirlerdeki afetzedelere Kızılay Esen Kart ile nakdi destek sağlıyor. Kızılay’ın açıklamasına göre belirlenen afetzedelere temel ihtiyaçları için verilen ‘Esen Kart’lara bağışçıların katkılarıyla 1500 lira yükleniyor.
Kamp giriş-çıkışlarında çamura batan depremzedelerin en yakın markete ulaşmak için yürüyerek 15 dakikalık yol gitmeleri gerekiyor. Otobüs ya da toplu taşımaya erişim de kolay değil.
Kamp sorumlusu Cüneyt Polat ise engellilerin yüzde 80’inin aracı olduğunu, geri kalanların ise tekerlekli sandalyesi olduğunu söylüyor ancak depremzedeler kamp koşullarının tekerlekli sandalyeye uygun olmadığı görüşünde. Su taşkınlarına karşı açılan çukurlar bir aydır açık duruyor ve aileler çocuklarının ve engellilerinin çukura düşmesinden korkuyor.
Ailelerin bir diğer korkusu da bitişik nizam kamplardaki yangın riski. Bu riskin çok yüksek olduğunu ve engellilerin yangın anında kaçma koşullarının uygun olmadığını aktaran kamp sakinleri için yaşam mücadelesi yokuşa kurulmuş, çukurlarla dolu bir alanda devam ediyor.
Kampta bulunan yüzde 75 görme engelli bir depremzede kadın VOA Türkçe’ye, “Artık yardım istemekten yorulduk, bize iş versinler, tuvalet de temizlerim” dedi.
2002’den bu yana paylaşılmayan engelli verileri yok mu, saklanıyor mu?
VOA Türkçe’ye konuşan Türkiye Sakatlar Derneği yetkililerinden Burcu Dağ, deprem sürecinde son derece aktif çalışmalarına rağmen 6 Şubat sonrası kaç kişinin engelli kaldığı verisine ulaşamadıklarını söyledi. Dağ, bu sayıların saklandığını düşünüyor.
“Bu veriler kamunun elinde yok mu yoksa paylaşılmıyor mu?” diye soran Dağ, “Benim kanaatim bu verilere sahip olunmadığı yönünde” dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde yer alan Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yapısına dikkat çeken Burcu Dağ, “TÜİK’in son engelli verileri 2002’de yayınlandı. Biz (depremden önce) çalışma sahamızdan net olarak biliyoruz ki, Türkiye’de 10 milyon engelli var. Bu bir kent dolusu insan demek. Sağlık Bakanlığı depremden sonra bize artış bildirmedi. Konuya dönük küçümseme, engelliler ve yaşlıların aynı müdürlük çatısı altında ele alınmasından başlıyor. Her iki grup tamamıyla ayrı ele alınması gereken hassas pozisyondalar. Çok sayıda engellinin depremde tekerlekli sandalyeden “afo” dediğimiz engelli destek ekipmanlarına kadar acil pek çok ihtiyacı enkazda kaldı. Bu veriler bilinmeden bu konularda sağlıklı önlem ve destek alınması mümkün değil” dedi.
“Normal bir insan depremde bir mağduriyet ve dezavantaj yaşadıysa bu engelli için çarpı 10 dezavantaj demek” diyen Dağ, deprem bölgesinde konteyner kentlerin engelliler için yoğunluklu olarak ayrılmasının psikolojik olarak dezavantaj yarattığını belirtiyor ve sağlıklı bireylerle temaslarının azaltılmasının psikolojik sorunları katlayacağına vurgu yapıyor.
Dağ, “Konteyner kentlerin fiziki olarak bütünüyle engellilere özgü inşa edilmesi bu dezavantajı bir avantaja çevirebilirdi ancak deprem bölgesinde yaptığımız çalışmalarda asla buna tanık olmadık. Konteyner kentler standart üretim ve erişimden, kullanıma asla engelliler için özelleştirilmiş değiller” dedi.
Depremde uzuv kaybı yaşayan insanlara sadece fiziki tedavi verildiğini vurgulayan Dağ, psikolojik desteğin acil ihtiyaç olduğunu ancak sağlanmadığını ve medikal malzemelerin de en ucuzlarının sağlandığına tanık olduklarını aktardı; bunun yeni sakatlıklara davetiye çıkardığını söyledi.
Engellilerin durumu Türk Tabipler Birliği raporunda
Türk Tabipler Birliği (TTB) de depremin altıncı ayında yayınladığı genel raporda engellilerin durumuna ve veri eksikliğine, “Deprem bölgesinde, deprem kaynaklı ampütasyon ve kalıcı sakatlıklara ilişkin sorularımıza genellikle yanıt alamadık; çünkü bu sayıların bilinebilmesi için geniş bir çalışma yapılması, müdahale için kayıtlı veya kayıtsız olarak ülkenin farklı yerlerindeki merkezlere gitmiş veya gönderilmiş olan ve buralarda müdahale görmüş bireylerin sayısı ve akıbetine ilişkin verilerin toplanması ve ayrıştırılması gereklidir” ifadeleriyle dikkat çekmişti.
TTB, uzuvlarını yitiren bireylerin psikososyal açıdan da desteklendikleri bir mekanizma bulunmadığını ve çoğu genel yaşam aktivitesi ile tuvalet, duş, mutfak gibi toplu kullanım alanlarının, yaşamları kolaylaştırmak üzere kurgulanmadığını raporlamıştı.