M. NEDİM HAZAR | YORUM
Devletin ajansından bir haber: “İnşallah Ay’a gidiyoruz. İlk aşamada 2023 yılı sonunda yakın Dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz kendi milli ve özgün hibrid roketimizle Ay’a ulaşarak sert iniş gerçekleştireceğiz.” (AA.09.02.2021)
Bu konuşmada enteresan bir şekilde Erdoğan, lafı yine bir şekilde muhalefete getirmiş ve “CHP uzaya gitmemizi engelleyemez.” demişti.
Bu enteresan konuşmanın içerisinde yer alan bir cümle o zaman çok dikkat çekmemişti. Şuydu: “Eminim ki birçok kişi bu hayali kurarak büyümüştür. Hatta belki bayanlardan bile ben adayım diyenler vardır. Gerekli niteliklere sahip gönüllüler arasından seçerek gerekli eğitimleri almasını sağlayacak ve uzaya göndereceğiz. Artık astronot ya da kozmonot kelimelerine bir Türkçe karşılık bulmamız gerekiyor.” (BBC.09.02.2021)
Konuşmayı bizzat dinlemek isterseniz şurada.
Gerçi daha sonra ortaya çıkan rakamlar, Saray’ın uzay konusunda ne kadar ciddi olduğunu ortaya koyuyordu ama anlaşılan bu uzay meselesi de birilerine rant kapısı olacaktı. Önce ülkeler ve ayırdıkları uzay bütçelerine bakalım.
Rakamları inandırıcı bulmayanlar, şuradan test edebilir.
2023 geldi geçti, elbette ne Türk uzay aracı, Türk uydusu şusu busu, hiçbir şey yok ortada.
Ancak, Erdoğan her şeyi bir şekilde kazanca dönüştürme uzmanı olduğu için bu uzay meselesini de öyle bir kapıya çevirdi sanırım. Bu alengirli işlerin hemen öncesinde ve sonrasında kimsenin anlamadığı şöyle işler döndü mesela:
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Elon Musk’ın Türkiye’ye Türksat 5A-5B uydularının uzaya fırlatılması bağlamında geldiğini belirterek, “Yarın bununla ilgili Airbus ile bir anlaşma yapılacak. O da bunun alt tedarikçilerinden birisi. Bunu konuştuk.” demişti.
Ertesi gün Airbus’la 500 milyon dolar değerinde anlaşma imzalandı. TÜRKSAT’ın o dönem yönetim kurulu başkanı olan Vecdi Gönül, Airbus tarafından üretilecek Türksat 5A uydusunun 2020, 5B uydusunun ise 2021 yılında SpaceX tarafından Falcon 9 roketleriyle fırlatılmasının öngörüldüğünü söyledi.
5A uydusu, Airbus firmasının Fransa’nın Toulouse şehrindeki Uydu Montaj, Entegrasyon ve Test Merkezi’nde üretildi. Uydunun fırlatılması için önce Kasım ayı işaret edildi, ardından Aralık sonuna ertelendiği duyuruldu.
5A uydusu, nihayetinde 8 Ocak 2021’de ABD’nin Florida eyaletinde bulunan Cape Canaveral Üssü’nden Space X firmasına ait Falcon 9 roketi ile uzaya gönderildi.
İşte büyük Türkiye!
Uydunun Haziran ayında yolculuğunu tamamlaması ve ardından yörünge testlerinin başlaması planlanıyor.
5A ve 5B’nin uzaya gönderilme çalışmaları sürerken TÜBİTAK, 2 Ekim 2020’de, “Ülkemizin ilk milli ve yerli haberleşme uydusu olan TÜRKSAT 6A’nın Uçuş Modeli üretimine başlanmıştır.” açıklaması yaptı.
Türkiye neredeyse bir astronot kaskı kadar parayı uzay araştırmaları için ayırmışken, bu ajansı paravan yaparak malı götüren Mustafa Varank ve diğer açıkgözlerin faslını buraya almıyorum bile.
Aslında biz Türkler bidayetinden beri bu uzaya gitme meselesine takık durumdayız. Pek çok Yeşilçam filmimiz bile var bu konuda. Bunların en başında şüphesiz Turist Ömer gelir. Hatırlamayanlar arama motorlarına yazsın çıkacaktır. Ayrıca uzay hakkında çekilmiş en makara film de bize aittir: Dünyayı Kurtaran Adam. Hala pek çok sinema okulunda ders olarak okutulmaktadır.
Bugünlerde gene bir heyecan bastı Saray’ı. Bir astronotumuz (aslında pilot kendisi) uzaya gönderiliyor. Tamam, gönderilen uydu istasyonu Türkiye’de değil, olsa Saray’ın bahçesine kurup Erdoğan’a izletirlerdi kesin… Tamam hazırlanan uzay dolmuşu da ecnebilere ait, giysiden kaska kadar da tamamı Amerikan ürünü ama olsun, giden bizden biri. İsmi de şahane: Alper Gezeravcı.
Yalnız şunu kabul edelim, Alper Gezeravcı ismi gerçekten orijinal ve belli yani doğuştan. Gidecek bir yerlere, önemli bir şeyler yapacak. İsminden belli.
Türkiye’nin şimdiki mevcut uzay bütçesiyle yılda en az 10 Türk yollanabilirmiş uzaya. Bence hiç de küçümsenmeyecek bir rakam.
Meseleye devam etmeden araya birkaç ciddi bahis de koyalım ki vaktinizi boşuna almamış olayım. Aslında bu “Uzay Dolmuşçuluğu” yarım asırdan fazladır insanlığın gündeminde. Bu arada bizim yolladığımız astronot filan değil, bildiğiniz uzay turisti. Benim bir isim teklifim var ama yazının sonuna saklıyorum. Gelin bu uzay dolmuşçuluğunun tarihçesine ve şimdiki duruma bakalım.
Önce bir havayolu şirketini bilmek gerekiyor.
Pan American World Airways, genellikle Pan Am olarak bilinir. 20. yüzyılın büyük bir bölümünde dünyanın en önemli ve tanınmış uluslararası havayollarından biriydi. 1927 yılında kurulan Pan Am, uluslararası ve transatlantik uçuşlarda öncülük yaptı ve Amerikan havacılığının gelişiminde önemli bir rol oynadı.
Pan Am, Boeing 747 gibi geniş gövdeli uçakların kullanımını popülerleştiren ve jet çağının başlamasına öncülük eden havayoluydu. Dünya çapında birçok farklı destinasyona uçuşlar gerçekleştiren Pan Am, lüks hizmeti ve yenilikçi uygulamaları ile tanınıyordu. Özellikle, ilk düzenli transatlantik jet hizmetini başlatarak ve uluslararası uçuşlarda bilgisayarlı rezervasyon sistemlerini kullanarak sektörde çığır açtı.
Ancak, 1980’lerin sonlarında mali sorunlar yaşamaya başladı ve 1991’de iflas etti. Pan Am’ın iflası, havacılık tarihinde bir dönemin sona ermesi olarak kabul edilir.
Hikayemiz bu şirketin bir acentesinde başlıyor.
1964 yılında Avusturyalı gazeteci Gerhard Pistor Pan Am’ın Viyana seyahat acentesine giriyor ve çok basit bir soru soruyor: “Aya uçmak istiyorum ve mümkünse oraya Pan Am’la gitmek niyetindeyim, biletleriniz ne kadar?”
Tabii acenta yetkilileri kısa şokun ardından muhataplarının bir deli değil gazeteci olduğunu fark edince meseleyi hemen patronları ve tam anlamıyla bir reklam manyağı olan Juan Trippe’ye iletiyorlar. Trippe ayağına kadar gelen bu fırsata muhteşem bir vuruş yapıyor ve gelecekte uzaya gidecek bir uzay uçağı için bilet satmaya başlıyor. Başlarda hoş bir fantezi olan bu hamle, bir süre sonra ciddi dolandırıcılık hikayesine dönünce Pan Am bu işi eline yüzüne bulaştırıyor ve proje hiçbir zaman hayata geçemediği gibi şirket hazin bir final ile iflas ediyor.
NASA, 1980’lerde Uzay Mekiği programı aracılığıyla, uzay uçuşlarına sivil katılım olasılığını araştırıyor. Bu dönemde, NASA’nın öğretmen ve gazeteci gibi sivilleri uzaya götürme programları da var, ancak bunlar Challenger ve Columbia felaketlerinden sonra sona erdiriliyor.
Tarihi net hatırlamıyorum ama sanırım 1999 yılıydı. Araştırma servisini yönetirken yerine duramayan muhabirim Ali Çimen aya inen astronot ile röportaj yapmak istediğini bana söyledi. Neil Armstrong ile görüşmek hiç fena fikir değildi ama bildiğim kadarıyla ünlü kozmonot kimseye röportaj vermiyordu. Ali hemen durumu düzeltti, “Yok ben onun yanında uzaya giden kişi olan Buzz Aldrin ile görüşeceğim!”
İsmi ilk kez duymuştum.
Ali gitti ve röportajı yaptı. Ancak çok enteresan bir teklifle geldi. “Abi” dedi, “Uzaya sivil turist götüren seyahat acentesi var iki tane. Biri Amerikan diğeri Rus..” Sonra ağzından baklayı çıkardı: “Abi beni yollayabilir misiniz?”
Söylediği bütçe de çok bir şey değildi aslında: 5 milyon dolarcık!
Sadece gülerek karşılık verdim elbette. O dönem bana söylediği seyahat sitesi hala aklımdadır.
Enteresan olan Ali kendine daha önce uzaya giden ilk Müslüman olan Arap prensini örnek alıyordu. Gerçekten de Suudi Prens Sultan bin Salman 1985 yılında paraya kıyarak bir NASA modülüne kargocu olarak binmeyi başarmış ve uzaya çıkmıştı!
Bizim petrol kuyumuz yoktu ne yazık ki ve Ali’nin bu hararetli isteğine olumlu cevap veremedim o zaman.
Neyse…
2001 yılında, Amerikalı girişimci Dennis Tito, uzay turizmi tarihinde bir dönüm noktası oluşturdu. Tito, Rus Soyuz uzay aracıyla fırlatılarak Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) bir haftadan fazla zaman geçirdi ve bu deneyim için 20 milyon dolar ödedi.
NASA’nın Uzay Mekiği programının 2011’de sona ermesiyle, özel şirketler uzay turizmi alanında daha aktif rol almaya başladı. Blue Origin, Virgin Galactic ve SpaceX gibi şirketler, suborbital ve orbital uzay turizmi alanında önemli gelişmeler kaydettiler.
Zenginlerin pek bir rağbet gösterdiği Blue Origin ve Virgin Galactic gibi şirketler, kısa süreli suborbital uzay uçuşları sunarak uzay turizmini daha geniş bir kitleye ulaştırmayı hedefliyorlar. Bu uçuşlar, yolcuları uzayın sınırına götürüp kısa süreli ağırlıksızlık deneyimi yaşatıyor. SpaceX ise, ISS’ye özel seferler düzenleyerek orbital uzay turizminde yeni bir sayfa açtı. Bu seferler, yolcuların uzayda daha uzun süreler geçirmesini sağlıyor.
Aslında sektör çok bakir ve gelecek var. Yani Erdoğan güzel koku almış.
Uzay turizmi endüstrisi, teknolojik ilerlemeler ve artan rekabetle birlikte, uzay yolculuklarını daha fazla insana açmayı ve maliyetleri düşürmeyi hedefliyor.
NASA’nın ticari düşük Dünya yörüngesi (LEO) geliştirme programı, özel uzay istasyonlarının gelişimini destekliyor. Bu istasyonlar, gelecekte hem profesyonel astronotları hem de ticari ziyaretçileri ağırlayabilecek.
Şimdi şöyle düşünelim. Zenginsiniz, sözgelimi Dilan Polat gibi har vurup harman savuran AKP dönemi sonradan görmelerden birisiniz ve karınıza doğum günü sürprizi olarak mehtapta mangal yaparken şarap yudumlamak istiyorsunuz. Gerçek mehtap ama!
İşte size büyük hizmet ve uzay turizmi fiyat araştırmamız.
SpaceX, NASA ile işbirliği yaparak özel astronot deneyimleri sunuyor. Örneğin, Eylül 2021’de gerçekleştirilen Inspiration4 görevinde, 3 günlük bir yolculuk için kişi başına tahmini 55 milyon dolarlık bir ücret öngörülmüş. SpaceX, 2024 yılında gerçekleşmesi planlanan Ay turizmi gezisi için de hizmetler sunmayı planlıyor, ancak bu gezinin maliyeti henüz bilinmiyor ama en az 500 milyon dolar olması muhtemel. Biraz tuzlu tabi…
Blue Origin, Kármán çizgisine (yaklaşık 100 km yükseklik) 12 dakikalık bir yolculuk sunuyor. Yolculuk fiyatları net değil ancak bir müzayede kazananının bu gezinin ilk yolcusu olabilmek için yaklaşık 28 milyon dolar ödediği biliniyor. 12 dakikaya o kadar parayı ancak değirmenin suyunu önemsemeyen verebilir sanırım.
Bu şirketin bir de ucuz yan markası var.
Onun fiyatları en makul ama koltuk aralıkları hakkında tereddütlerim var açıkçası.
Blue Origin ve Virgin Galactic gibi şirketler tarafından sunulan bu uçuşlar, yolcuları uzayın kenarına götürüp birkaç dakikadan birkaç saate kadar süren kısa gezintilerle geri getiriyor. Fiyatlar, koltuk başına yaklaşık 50.000 ila 450.000 dolar arasında değişiyor.
Aslında uzaya çıkmak öyle zor bir şey değil, atmosfer ile yeryüzü arasındaki en kısa mesafe 47 kilometre. Dikine 50 Km gittin mi direkman uzaydasın! Virgin Galactic, suborbital bir uzay yolculuğu için kişi başı 450,000 dolarlık bir ücret talep ediyor. Bu yolculuk, 50 km yükseklikte gerçekleşiyor ve yaklaşık 90 dakika sürüyor.
Ruslar da çok paracıların peşinde ultra lüks ve pahalıcılar.
Rusya’nın uzay ajansı Roscosmos ve Space Adventures, Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) 12 günlük geziler sunuyor. Bu gezilerin maliyeti kişi başına 50-60 milyon dolar civarında…
Fırsatçı açıkgözler de var tabi…
Space Perspective, stratosfere 6 saatlik bir balon yolculuğu sunuyor ve bu hizmetin fiyatı 125,000 dolar olarak belirlenmiş.
Uzattık bitirelim.
Saray bu işten ne kadar iç edecek, Varank Erdoğan’ın planktonlarından ne kadar nemalanacak bilemeyiz elbette ama ilk uzay yolcumuz için muhtemelen 100 bin dolar gibi bir bütçe harcandığını tahmin ediyorum.
Bilirsiniz orta halli aileler düğünlerde “Bir defa giyecek ne gerek var?” diyerek gelinliğe para vermeyip kiralarlar.
Ki mantıklısı da budur.
Uzay ajansımız da bu stratejiyi izliyor sanırım.
Ne gerek var, kostüm, uzay aracı şu, bu…
Kiralarız mis gibi…
Bitiriyorum…
Cumhurbaşkanı uzay limanını Mersin limanı ile karıştırıyor olsa gerek, oralara uzay limanı açıp işletmecilik yapacaklarını da söylüyor. Binali harcandığına göre burayı Mehmet Ağar’a verir, taşımacılık işinde de Galip Öztürk’ü sildi ama Albayrak’ların eski kasa 302 Mercedes’leri bol nasılsa!
Bence madem paraya kıyıldı, bizzat reis gönderilmeliydi uzaya.
Yok orada bırakıp gelinsin diye değil, hani uzaya çıkan ilk Türk ama tek diktatör olaraktan!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***