Uşak’ta çalıştığı taş ocağında kum yığınının altında kalarak hayatını kaybeden işçi İsmail Taran’ı (49), ailesinin elleriyle kumları kazarak çıkardığı anlara ilişkin görüntüler ortaya çıktı.
15 Mayıs 2023’te Uşak’ın Sivaslı ilçesi Pınarbaşı beldesi Kuruçay mevkiinde bulunan Okka Group bünyesindeki Oktaş A.Ş.’ye bağlı taş ocağında çalışan işçiler, iş arkadaşları İsmail Taran’ın (49) şantiyede olmadığını fark etti. İşçiler, ocaktan çıkartılan kum yığınında göçük olduğunu görünce arama çalışması başlattı. İşçilerin çalışması sonucu Taran, kum yığınının altından çıkartıldı.
İhbar üzerine olay yerine 112 Acil Sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. Sivaslı Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Taran, müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Taran’ın cenazesi otopsi için Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna götürüldü.
Ancak, haberlerde yer alanın aksine Taran’ı ailesinin kum yığının altından elleriyle çıkarttığı ortaya çıktı.
Veryansın TV’den Gamze Çınlar‘ın haberine göre, Üç çocuk babası İsmail Taran 25 yıldır çalıştığı taş ocağında taş kırım operatörü olarak görev yapıyordu. Her gün olduğu gibi olay günü de saat 17.00-17.30 sıralarında iş yerinden çıkış yapması bekleniyordu. Ancak öyle olmadı. İsmail Taran’ın gözden kaybolduğunu anlayan iş arkadaşları ilk önce yakınlarda çobanlık yapan babasını aradı. Bilgisi olmayan baba ise torununu arayıp oğlunun eve gelip gelmediğini sordu. Evde değildi, zaman akıp gidiyordu ve iş yerinde de henüz kimse jandarma ekiplerine haber vermemişti.
İsmail Taran’ın 20 yaşındaki oğlu Arafettin Taran atlayıp taş ocağına gittiğinde, babasının mesai arkadaşlarının eve gitmiş olduğunu, şef ve güvenlik görevlisinin de olmadığını gördü. “Yetkili olarak beni yönlendirebilecek kimse yoktu” diyen Arafettin Taran, savcılığa verdiği ifadesinde olay gününü şöyle anlattı:
“Diğer vardiyadan çalışan iki işçi makineyi babamın düşme tehlikesine karşı kontrol ediyorlardı. Babamı sorduğumda en son 15.30’da gördüklerini söylediler. Orayı incelediğimde hiçbir güvenlik önlemi yoktu ve çok tehlikeliydi. Ben de bunun üzerine makinenin üzerinde kan lekesi aradım. Ancak hiçbir şey bulamadım…
‘ÇALIŞMA ALANINI GÖSTEREN KAMERA YOKTU’
Babam işine çok bağlıydı ve çalışma saatlerine çok önem verirdi ve mesai saatinde oradan hiç ayrılmazdı. Burada işçilerin girdiğini ve çıktığını gösteren hiçbir defter, imza, yoklama belgesi yoktu. Şef mesai saatlerinde kaybolan babamı arama çalışmaları başlatmadan jandarmaya ve bize haber vermeden, umursamadan iş yerinden ben oraya varmadan biraz önce ayrılmış. Ben bu sırada ‘kamera var mı’ diye sordum. Bana kamera kayıtlarının çalışma alanını kapsamadığını söylediler. Yalnızca hurdalığı gören kameranın olduğunu söylediler. Ben de o kayıtlara bakmak istediğimi söyledim… Bu kadar tehlikeli bir işte çalışma alanını gösteren kameranın olmayışı kesinlikle sorumsuzluk değil midir?”
Daha sonra su kuyularına baktıklarını anlatan Taran, “Kuyudan dönerken ben ‘jandarmaya haber verdiniz mi’ diye sordum. Ş.K. şefi aradı ve şefe ‘bu adam hala yok, jandarmayı arayalım mı’ diye sordu. Şefle konuşmasının ardından jandarmayı bile aramadığını öğrendim ve bana ‘sen bilirsin abim arayacaksan ara’ dedi, ben de hemen jandarmaya haber verdim. 19:23’te jandarmayı aradım ve durumu ihbar ettim.”
‘BU ANI ÖMÜR BOYU UNUTAMAYACAĞIM’
Daha sonra annesi, ablası ve amcalarının da olay yerine geldiğini anlatan Taran, ifadesine şöyle devam etti:
“Sabah çalışan kepçeci Adem abi kum yığınının üzerinde çöküntü yokken sonrasında kumun kaydığını fark etmiş ve bunu şefe bildirmiş. Şef bu bilgiyi ciddiye almamış. Bana bunu söylediklerinde doğrudan kum yığınına yöneldim. Orada yeni oluşmuş herkes tarafından fark edilebilecek kum yığını olduğunu gördüm. Ailemle birlikte kum yığınına odaklandık. Çevrede yine hiçbir güvenlik önlemi olmadan yaklaşık 20 metre yükseklikteki çok dik ve her an üzerimize yıkılacak şekilde duran kum yığınının altında babamı hiçbir yardımcı ekipman olmadan ellerimizle kazarak aramaya başladık. Peki size soruyorum, bu işi benim mi yapmam gerekiyordu? Jandarmayı benim mi aramam gerekiyordu? Bu anı ömür boyu unutamayacağım.
İLK OTOPSİ RAPORU ‘DOĞAL ÖLÜM’ DEDİ
İsmail Taran’ın ölümü sonrası yapılan ilk otopsi incelemesi ise tam bir skandal. Adli tıp doktoru tarafından 9 Ekim 2023 tarihinde hazırlanan otopsi raporunda “cesette travmatik-zorlayıcı bir etki sonucu öldüğünün tıbbi delillerine rastlanılmadığı, buna göre kişinin ölümünün “kendisinde mevcut kalp-damar hastalığı sonucu doğal nedenli” olduğu yazıldı.
İsmail Taran’ın eşi Münevver Taran, ilk otopsi raporunda ‘doğal ölüm’ tespiti yapan adli tıp doktoru hakkında ‘görevi kötüye kullandığı’ gerekçesiyle Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulundu. Münevver Taran dilekçesinde, yaşanılan skandalı böyle anlattı:
“Eşimin cesedinin sevkinin üzerinden 5 ay geçmesine rağmen halen otopsi inceleme raporları gelmeyince; 09.10.2023 günü Uşak Adli Tıp Kurumu’na durumu öğrenmek üzere gittim. Yetkili olduğunu söyleyen ve ismini vermek istemeyen kadın doktor; eşimin dosyasının evde kalp krizi sonucu ölüm olarak bildirildiğini, iş kazası olarak bildirilmediğini, buna göre rapor düzenlediklerini söylemiştir. Bunun üzerine benim yanımda Sivaslı Cumhuriyet Başsavcılığını arayıp eşimin iş kazası sonucu ölümünü teyit ederek acil raporu düzelteceklerini söylemiştir. ‘Bize iş kazası olduğu söylenseydi, direkt İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk ederdik, bu kadar süre bizde beklemezdi’ demiştir.”
Yanlış otopsi incelemesinin ortaya çıkması üzerine hemen ertesi gün ikinci bir düzeltme raporu savcılığa gönderildi. Raporda bu kez, “kişinin ölüm nedeninin kum yığını altında kalmaya bağlı karın-göğüs basısı sonucu gelişen mekanik asfiksi olmasının muhtemel olabileceği kanaati ile” dosyanın ayrıntılı bir değerlendirme yapılması için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevki istendi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***