SALİH HOŞOĞLU | YORUM
Bir önceki yazıda kısaca Türkiye’deki laik çevrenin arkaplanını ve davranış modelini tasvir etmeye çalıştım. Yazıyı bitiriken de bir sonraki yazıda, laiklerin inanılması zor irrasyonelliklerini örneklerle irdelemeye çalışacağımı belirtmiştim. Ben eskilerden örnekler verecektim ama üç gün önce yaşanan bir olay ve bu olaya laik çevrenin tepkisi benim bütün anlatmak istediklerimi adeta özetledi.
Kısaca olaya bakalım…
İstanbul’da Galata Köprüsü üzerinde, senenin ilk günü, hükümet destekli bir “Gazze” mitingi yapıldı. İşte bu miting sonrasında elinde “Lailahe illallah” yazan yeşil bir bayrak taşıyan apartman görevlisi İsmail Aydemir adında bir vatandaş, yolda yürürken karşıdan gelen üniversite öğrencisi Ege Akersoy tarafından yumruklandı.
Yumruğun şiddetiyle İ. Aydemir yere düştü ve ağzı burnu kan içinde kaldı. Etraftan başkaları da olaya müdahil olup Akersoy’u darp ettiler (iddia böyle). Akabinde gözaltına alınan saldırgan tutuklandı. Hikayenin buraya kadar olan kısmı anlaşılabilir ve Türkiye gibi gadabı yüksek bir toplumda çok kaale alınacak bir olay olmayabilir(di).
🔴 Tevhid bayrağı açan şahsa yumruk atan üniversiteli genç tutuklandı https://t.co/WiX0SqLjBx https://t.co/ek38cbSq64 pic.twitter.com/18eeeiPymW
— Tr724 (@Tr724) January 1, 2024
Ancak öyle olmadı, bir anda laik mahalle “Ege Akersoy’u yedirmeyiz!” diye ayağa kalktı. Bundan sonra yükselen feveranlar, paylaşımlar, açıklamalar vs. laiklerin ne kadar gerçek dünyadan kopuk ve olayları soğukkanlılıkla değerlendirmekten uzak olduklarını gösterdi. Sadece bununla da kalmadı, daha önce nicelerin hukuku çiğnenirken sesleri çıkmazken, buradaki tutuklama olayında hemen hukuku hatırlayarak aynı zamanda ilkesiz bir yaklaşım içinde olduklarını gösterdiler.
Normalde böyle bir olaya verilmesi gereken doğru tepki sağduyu ile olayı anlamaya çalışmak ve şiddete başvurulmasının asla doğru olmadığını açıklamak olmalıydı. Ama toplum her konuda olduğu gibi bunda da iki uca savruldu. Böyle bir miting sonrası miting katılımcısına şiddet uygulanması ve elindeki bayraktan dolayı, “Arap sevici” olmakla suçlanması iktidara destek olan/olmayan bütün muhafazakarların hatta muhafazakar olmayanların tepkisini çekecek bir davranıştır.
Az makul düşünebilen hiç kimse böyle bir saldırıyı asla tasvip etmez, sebepsiz yere atılan bu yumruğa bahane üretmeye çalışmaz. En başta bu tarz şiddet içeren tepkilere karşı çıkar, saldırıyı kınar, mağdura geçmiş olsun der. Daha sonra saldırganın hakkını da savunur.
Bu olaya ana muhalefet partisi başta olmak üzere bütün laik çevreler akla zarar tepkiler verdiler. Ortada hiç savunulamayacak, açıkca suç olan bir saldırı var. Şayet onlar bu olayı yorumlamak zorunda kaldıklarında “Adi bir olaydır, yapan kişiyi bağlar, yanlıştır, tasvip edilemez, delikanlının cahilliği!” deseydiler konu bu kadar büyütülmezdi. Bunu yapmak yerine bu heyecanına yenilen (öyle sanıyoruz ama belki de bu teraneler çıksın diye planlı olarak bunu yaptı) gençten bir Hasan Tahsin çıkarmaya kalktılar.
Çeşitli seviyelerde bu olayı tasvip eden açıklamalar yaptılar, Twitter/X’te paylaşımlarda bulundular. İşin daha da ilginç olanı bu olayı ‘hilafet’ talebine direniş, ülkenin şeriata gidişine karşı gösterilmiş bir tepki ve yapılan mitingi de hilafet talep mitingi diye sundular.
Laiklerin din ve dinle alakalı konulardaki cahilliğini kısmen anlayışla karşılıyorum ancak bu olayda bazılarının yaklaşımı bilgisizlikten öte bir seviyedeydi. Laiklerin dünyayı ve Türkiye’yi iyi değerlendiremediklerini bilirdim ama bu kadar realiteden uzak olabileceklerini düşünemezdim. O bayrağı nasıl hemen “Hilafet Bayrağı” ilan ettiler? Bunu Avrupalı veya Amerikalı biri yapsa çok mesele edilmez. Kaldı ki üzerinde Kelime-i Tevhid yazan bir bayrağı El-Kaide yahut başka bir şiddet yanlısı örgüt veya terörist grup kullanınca bu kelime (Lailahe illallah) suç mu oluyor?
Dünyadaki bütün kutsalları kullanan terör örgütleri bulabilirsiniz. Yahut bu yazının bir bayrağa işlenmesi doğrudan o bayrağı hilafet bayrağı mı yapıyor? Böylesi bir olaya verilecek doğru tepki bu mudur? Bir taraftan hükümetin başarısızlıklarını, S. Arabistan’da yaşanan futbol rezaletini, enflasyonu, zamları, emekli maaşlarının erimesi gibi ekonomideki yıkımı gizlemek için böyle olayları köpürttüğünü söyleyip öte yandan bu değirmene su taşımak ne demek oluyor?
Bir de olayın muhtemel sonuçlarına bakalım.
Eskiden olsaydı, medya-ordu-yargı paslaşması ile konu laiklerin lehine çözülürdü ama artık bu üçgen yok. Zaten haksız ve saldırgan konumda iken buradan bir hilafet tartışması çıkarmak kime ne kazandıracak? Laiklerin cevap vermesi gereken esas sorulardan biri bu tarz olaylarla nereye varmayı umduklarıdır.
Sonuç olarak toplumun ekseriyetini ikna etmek istiyorlarsa bunun yolu daha fazla kutuplaşma değildir. Geçmişte bunun enva-i çeşit örneğini gördük ve test ettik. O günkü dengeler artık geçerli değiller. O zaman bir kısım ordu üst düzeyini ikna ederek işlerini hallediyorlardı!
Şu anda toplumu ikna edecek çözüm yollarına ihtiyaç var. Bunun için birlikte yaşama formülleri geliştirmek zorunluluğu var. İnsanları kutuplaştırarak daha fazla kavga ve yumrukla problemlerin çözülemeyeceği, demokratik yahut güç kullanarak ülkeye katkı sağlanamayacağı açıkca görülüyor.
Artık Cumhuriyet’i Demokrasiye karşı kullanma dönemi bitti. Önceki yazıda belirttiğim gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin doksan yılı bu baskılarla geçti. Erdoğan’ı ve AKP-MHP iktidarını bu kadar başarısız ve haksızken böyle saçma suçlamalarla haklı duruma geçirmeleri de muhalefetin başka bir ayıbıdır.
(Gelecek yazı laiklerin şaibeli toplum önderleri).
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***