(Serbest Görüş) – Dünyanın en önemli su yollarından biri olan Kızıldeniz, İsrail’in Gazze saldırılarıyla beraber “istikrarsız” bir güzergaha dönüştü. ABD ve İngiltere öncülüğünde başlatılan ve Yemen’deki Husilerin saldırılarını durdurmayı amaçlayan operasyonlardan da henüz sonuç alınabilmiş değil. Zira hem ABD savaş gemileri hem de İsrail’e gittiği iddia edilen gemiler hedef alınmaya devam ediyor.
Bu durum nedeniyle Kızıldeniz üzerinden Süveyş Kanalı’na gidip gelen, tekstil ürünlerinden otomobil parçalarına kadar her şeyi taşıyan yüzlerce konteyner gemisi, Ümit Burnu çevresinde seyahat etmek için artık rotalarına iki hafta daha ekliyor.
Uzayan yol ve risk, denizcilerin çift maaş talep etmesi ve sigorta oranlarının hızla artması nedeniyle, gemicilik şirketleri normalde dünya deniz ticaretinin yüzde 12’sinin gerçekleştiği güzergahtan uzaklaşıyor.
Kargo rezervasyon şirketi Freightos’a göre ise Çin’den Akdeniz’e konteyner nakliyesinin maliyeti kasım ayının sonundan bu yana dört kattan fazla arttı.
Peki, bu durum bize ne anlatıyor?
TRT Haber’e konuşan Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Bilgehan Engin mevcut krizin Süveyş Kanalı’nı kullanan çok sayıda Asya, Orta Doğu ve Avrupa ülkesini doğrudan etkilemeye devam edeceğini belirtiyor.
Süveyş Kanalı’nın Asya ve Orta Doğu’dan Avrupa’ya emtia ve enerji başta olmak üzere Avrupa sanayisine girdi sağlayan ürünlerin taşınması için önemli bir rota olduğunu belirten Engin şöyle devam ediyor:
“Avrupa’daki elektronik, kimya, otomotiv, makine gibi sektörlerde önemli ölçüde Asya’dan ithal edilen girdiler kullanıldığından ilk etapta bu sektörlerin olumsuz etkilenmesi muhtemeldir.”
Geçtiğimiz günlerde küresel otomobil üreticileri Volvo ve Tesla’nın, izin bileşenlerinin Asya’daki tedarikçilerden temin edilememesi nedeniyle Avrupa’daki fabrikalarında üretimin askıya alınacağını duyurması önemli bir göstergeydi. İngiliz perakendeciler Tesco ve Marks & Spencer ise daha yüksek maliyet riskini işaret etti.
Dünyanın en büyük 2 numaralı konteyner taşıyıcısı Maersk da geçen hafta aksaklıkların en az birkaç ay süreceği konusunda uyardı. Pek çok şirket hâlâ etkileri hissetmediklerini söylese de, kriz ne kadar uzun sürerse ekonomik etkinin de o kadar geniş olacağı bekleniyor.
Bilgehan Engin’e göre Kızıldeniz’deki krizin çözülmesi zaman alacak. Ticari aksaklıkların etkisi yılın ilk yarısında daha etkili olmak üzere 2024 boyunca hissedilecek. Bu durum yüksek enflasyon baskılarını artıracak.
“Türkiye için fırsatlar barındırıyor”
Dünyanın en önemli su yolunda yaşanan krizin Türkiye’yi etkilememesi düşünülemez.
Ancak Bilgehan Engin, “Kızıldeniz’deki kriz büyük riskler içeriyor ancak ülkemizin dış ticareti ve lojistik sektörü için bir takım fırsatları da içinde barındırıyor” diyor ve bu fırsatları iki önemli etkene bağlayarak açıklıyor:
“Önemli ticaret rotaları üzerinde konumlanmış ülkemiz doğu-batı arasındaki ticarette kilit bir rol üstlenme potansiyeline sahip. Öte yandan Asya’dan verilen siparişlerdeki gecikmeler, satın almaların ülkemize yönelmesi sonucunu doğuracaktır.”
Orta Koridor güçleniyor
Tarihi İpek Yolu’nun canlandırılması için stratejik önem taşıyan ve Türkiye’den başlayarak Kafkaslar’a, oradan da Hazar Denizi’ni aşarak Türkmenistan ve Kazakistan’ı takiben Orta Asya ve Çin’e ulaşan Orta Koridor’un önemi her geçen gün artıyor.
Rusya’nın içinde bulunduğu “Kuzey Koridoru” ile İran’ın içinde yer aldığı “Güney Koridoru”na alternatif oluşturan Orta Koridor, Çin ile Avrupa’nın bütünleşmesi adına önemli bir yere sahip. Pekin’den Londra’ya uzanan bu hat, yıllık 600 milyar doları aşkın ticaret trafiğinin kalbinde yer alıyor.
Çin’i ve bölge ülkelerini Orta Doğu ve Avrupa’ya bağlayan Kuzey ve Güney koridorları da “jeopolitik konumları açısından sıkıntı yaşanabilme ihtimali yüksek” hatlar kategorisinde yer alıyor.
Rusya ile Ukrayna arasında yıllardır süren savaş ve Kızıldeniz’deki kriz Orta Koridor’un stratejik önemini artırdı.
Orta Koridor’un geçtiği Türkiye’nin Asya-Avrupa bağlamında stratejik geçiş güzergahlarının tamamını kontrol ediyor olması da ülkeyi projede kilit konumuna getirdi.
Kalkınma Yolu Projesi
Kalkınma Yolu Projesi, 1200 kilometrelik demir yolu ve otoyol ile Türkiye’yi Basra Körfezi’ndeki Faw Limanı’na bağlayacak. Yeni İpek Yolu olarak tanımlanan proje, Avrupa’dan Körfez ülkelerine kadar geniş bir bölgeyi etkileyecek ve ortak fayda üretecek.
Temelleri 2005 yılında atılan Basra Körfezi’nden başlayarak Divaniye, Necef, Kerbela, Bağdat ve Musul gibi Irak’ın önemli kentlerini aşarak Türkiye’ye, dolayısıyla Avrupa’ya ulaşacak Kalkınma Yolu Projesi’nde somut adımlar atılmaya başlanıyor.
İşte, Kalkınma Yolu Projesi’nin de Orta Koridor’un artan değerine katkı yapacağı değerlendiriliyor.
Diğer yandan ise, 2015 yılında Pakistan’ın Gwadar Limanı’nın Çin tarafından geliştirilip kiralanmasıyla Irak’ın jeopolitik önemi daha da arttı. Çünkü Gwadar’a ulaşan Çin malları, Süveyş Kanalı’ndan geçerek deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşmak yerine çok daha düşük maliyetle kısa sürede Avrupa’ya varabilecek.
Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni, Pakistan’ı kuzeydoğu-güneybatı yönünde kat ederek Gwadar ve Karaçi limanlarıyla Umman Denizi’ne bağlamayı amaçlayan “Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru” (CPEC) projesi, Kuşak ve Yol Girişimi’nin kalbinde yer alıyor.
Proje kapsamında yürütülen kara yolu projeleri, liman ve serbest bölge inşaatlarının büyüklüğü 2020 itibarıyla 70 milyar doları aştı. Projelerin Pakistan’ı Çin imalat ürünlerinin dünyaya taşınması konusunda kilit bir lojistik üssü haline getirmesi hedefleniyor.
Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun Çin açısından önemi Malakka Boğazı’na alternatif nakliye yolları sunmasında yatıyor. Bu aynı zamanda yolun kısalması nedeniyle büyük bir tasarruf da sağlıyor. Malakka Boğazı önemli, çünkü küresel ticaretin yüzde 25’i bu boğazdan yapılıyor. Yine Çin’in petrol ithalatının yüzde 85’i de bu boğazdan geçiyor. Bu nedenle, söz konusu su yolunu kısaltacak projenin bir parçası olarak Gwadar Limanı son derece kritik bir öneme sahip.
İşte, Gwadar Limanı ile yukarıda bahsedilen Faw Limanı’nın önemi bir noktada birleşiyor.
Sonuç olarak Orta Koridor’un geçtiği Türkiye’nin, Asya-Avrupa bağlamında stratejik geçiş güzergahlarının tamamını kontrol ediyor olması ülkeyi projelerde kilit konumuna getiriyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***