Uzun yıllar Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olarak görev yapan, geçtiğimiz 14 Ocak’ta ise yaş haddinden dolayı emekli olan Murat Mercan, Türkiye – ABD ilişkileriyle ilgili olarak VOA Türkçe’ye açıklamalarda bulundu.
İki ülke arasındaki ilişkilerin gündeminde belki de en önemli başlık Türkiye’ye F-16 satışı. Biden yönetimi bu konuda olumlu mesajlar verse de Kongre henüz yeşil ışık yakmadı. Ancak Murat Mercan’ın bu konuda iyimser olduğu görüldü.
Özlem Tınaz ve Ergun Ekici’nin aktardığına göre Mercan, uzun zamandır gündemi meşgul eden bu meselede ‘bir ay kadar kısa bir süre içinde’ olumlu gelişmeler yaşanabileceği görüşünde.
“Ne yazık ki ben buraya geldiğim zaman çeşitli vesilelerle ambargolar vardı ve bu ambargolar da bizi çok rahatsız ediyordu, inşallah bu ambargoların da önümüzdeki dönemde kalkması gerektiğini düşünüyorum ve ümit ediyorum ki çok kısa bir zaman içinde Türkiye’nin F-16 tedariki ile ilgili olumlu gelişmeler göreceğiz.”
“Burada 150’den fazla Kongre üyesi ile görüştüm, 2 yıl 10 ay boyunca, bir, somut gerekçelere dayanan ümidim var, iki, olması gereken açısından baktığım için böyle olduğunu düşünüyorum.”
Mercan, Washington’da görev yapmış bir büyükelçi olarak ikili ilişkilerde savunmaya dair iş birliğinin önemine dikkati çekti.
‘KAOSA DOĞRU GİDİLİR’
“Özellikle Türk-Amerikan ilişkilerinin al-vere dayanan yani bir diğer tabirle ‘transactional’ olmaması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle küresel çatışmaların arttığı ve bu çatışmaların savaşlara dönüştüğü ortamda savunma işbirliği yapan ülkelerin mutlaka daha fazla dayanışması, daha fazla birlikte olması gerektiğini düşünüyorum” diyen Mercan, şöyle devam etti:
“Bunun için de birinci şart geleceğe yönelik bakışın stratejik olması lazım, ‘transactional’ olmaması lazım. Eğer olmaya devam edecekse bunun bir manası yok. O zaman karşımıza çıkan kısa vadeli tehditlerde uluslararası düzeyde istikrara, dengeye katkıda bulunmakta oldukça zorlanılır ve kaosa doğru gidilir.”
Mercan, devamında F-16 satışı konusunda Türkiye’nin ABD Kongresi’ni ikna etmesi gerektiğine dair düşüncenin de bahsettiği ‘stratejik ilişki’ anlayışının dışında olduğunu kaydetti.
‘KONGRE’Yİ İKNA ETMEK SÜRECİNİ DOĞRU BULMAM’
Bu noktada Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğuna vurgu yapan Mercan, şunları kaydetti:
“Türkiye Cumhuriyeti bir NATO üyesi ülkesi ve NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip bir ülke, 71 yıldır bir NATO üyesi. Bu nedenle Türkiye’nin kendi savunması için tedarik etmek istediği, tedarik etme mecburiyetinde olduğu silahları, mühimmatı, üye ülkelerden rahatlıkla alması gerekir. Eğer bu konuda biz NATO üyesi ülke olarak birilerini ikna edeceksek, o zaman bu ilişkinin stratejik olmadığını söyleriz. ‘Transactional’dır yani ‘ben aldım sen verdin, sen verdin ben aldım’dır. Yani burada işin doğası gereği Kongre’yi ikna etmekten daha fazla, Kongre ile diyalogları arttırmanın gereğine inanıyorum.
NATO üyesi olmasak anlarım ama NATO üyesiyiz, Türkiye’nin yeri belli, küresel aktör olarak etkisi belli, bölgesel aktör olarak etkisi belli, böyle bir ikna sürecini ben doğru bulmam. Ama diyalogun artırılması, ilişkilerin artırılmasının önemli olduğuna tabii ki inanıyorum.”
(…)
‘TÜRKİYE’NİN YAPPICI ROLÜNE ZARAR VERİR’
Mercan’ın Washington’dan ayrıldığı gün, ABD ve İngiltere, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde son haftalarda uluslararası ticari gemileri hedef alan saldırıların ardından, Yemen’de İran’ın desteklediği Husiler’e ait hedefleri vurdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, “İngiltere ve ABD Kızıldeniz’i adeta kan gölüne çevirme hevesi içerisindeler” dedi.
Yine Erdoğan’ın Türkiye’nin Hamas’ı terör örgütü olarak görmediği yönündeki açıklamaları ve iki ülke ilişkilerine yansımaları olan beyanları oldu. Mercan’sa bu beyanlara yönelik eleştirilerin Türkiye’nin yapıcı rolüne zarar verdiğini söyledi:
“Siz iki ülke arasındaki ilişkileri böyle, ‘al- ver’, İsrail ile Amerika, Türkiye ilişkileri, Türkiye ile Hamas ilişkileri…, bu tür bir perspektife oturtursanız Türkiye’nin yapıcı rolünü göz ardı etmiş olursunuz. Eğer biz bu tür konularla Türkiye’yi eleştirip, Türkiye’nin önemini, bölgesel önemini ve etkisini göz ardı edersek bu yıkıcılık devam edecektir. Yani dünyada başka bir yerde başka bir şey olacaktır. Bugün Yemen’de oldu, başka bir gün başka bir yerde olur, başka bir zamanda başka bir yerde olur.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***