(Serbest Görüş) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
AK Parti, il düzeyindeki son adaylarını da açıkladı. Erdoğan uzun toplantının sonunda 31 Mart için sahaya süreceği isimleri tek tek kamuoyunu duyurdu.
Sürpriz var mı?
Aday olan, ilan edilen isimlerin yer aldığı listeler günler öncesinden sosyal medyaya düştü. Muhalif internet sitelerinde bile adaylar fotoğraflarıyla birlikte bol bol yayınlandı. AK Parti’den hiçbir ses çıkmadı. Eskiden olsa kıyameti koparırdı. Yazanı yazdığına pişman ettirirdi.
Şehitler nedeniyle ertelenen dünkü toplantıda, Cumhurbaşkanı şapkasını çıkarıp AK Parti Genel Başkanı takkesini takan Erdoğan listeyi sadece resmileştirmiş oldu.
Önceki yıllarda adayların isimleri merakla beklenir, bütün gözler Erdoğan’ın açıklama yapacağı toplantıya çevrilirdi. Favoriler az çok kendini belli ederdi ama yine de soru işareti eksik olmazdı.
Aklımda bir soru var; adayların isimlerini kamuoyuna fısıldamak bilinçli bir politika mıdır, yoksa eskisi gibi saflar sık olmadığından bilgi mi sızmıştır?
Bana ikinci şık daha muhtemel görünüyor. Öteki türlü, günler öncesinden duyurulan toplantı malumun ilanı olduğu için heyecanını ve anlamını yitiriyor. Partililer ve aday yakınları dışında kimse kulak kabartmıyor.
AK Parti’nin 31 Mart stratejisinde 5 yıl öncekine göre ciddi değişiklik var. Murat Kurum’un adaylığı açıklandığında bu noktaya özellikle dikkat çekmiştim. Yeni adaylarla birlikte bu çok daha belirgin hale geldi. AK Parti 5 yıl önce ‘profili yüksek’ isimlerle girmişti seçime.
Üç ismi hatırlatırım: İstanbul’a Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı yapmış Binali Yıldırım, Ankara’ya partinin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Mehmet Özhaseki, İzmir’e eski Bakan Nihat Zeybekçi.
Bizzat Erdoğan, İstanbul’da CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nu ‘düşük profilli’ ilan edip küçümsemiş, yükseklerden uçurduğu Binali Yıldırım’a kesinlikle rakip olamayacağını söylemişti. Sandık profilin, boyun posun ölçüldüğü veya kilonun tartıldığı kantar değildir.
Seçmen AK Parti’nin seçim stratejisini kurduğu ‘profili’ hiç ama hiç önemsemedi, elinin tersiyle itti, ‘düşükmüş’, ‘yüksekmiş’ diye bakmadı, İmamoğlu’nu yarışta birinci çıkardı. Yetmedi, AK Parti’nin sandık sonuçlarını kabullenmemesi üzerine ikinci kez başkan seçti İmamoğlu’nu, üstelik ezici bir farkla.
AK Parti 31 Mart adaylarını belirlerken ‘İmamoğlu modelini’ esas aldı. Dün ‘hayır’ dediği modele bugün sarıldı. Belli ki önceki seçimden gerekli dersler çıkardı. Söylediklerimi temellendirmek için 4 adayı örnek göstereceğim. Ankara’nın adayı Turgut Altınok, Keçiören ilçesinin Belediye Başkanıydı. Adı büyükşehir adayı olarak ilan edildi.
Oysa 5 yıl önce ise başarılı çalışmalarıyla öne çıkan Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki parti çevrelerinde favori görülmesine rağmen sırf ilçeden geldiği için kabul edilmemişti.
BİRÇOK YERDE İMAMOĞLU MODELİ
Altınok tek örnek olsa ‘istisna’ kabul edilebilir. Başkaları da var. Kepez ilçe belediye başkanı Hakan Tütüncü, Antalya büyükşehir adayı oldu. Yüreğir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Kocaispir şimdi Adana büyükşehir adayı… Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç Trabzon büyükşehir adayı oldu.
Listeyi daha da uzatmak mümkün. Ben sadece, tezimi ispatlamak için birkaç yeri ‘İmamoğlu modeli’ne örnek veriyorum.
Beş yıl önce kapalı olan yol açıldı ve ilçeden büyükşehirlere geçiş başladı AK Parti’de. Şimdi soru şu: CHP’de başarılı olan formül acaba AK Parti’de de başarılı olacak mı?
Aday toplantıları üzerine söyleyeceklerim daha bitmedi. AK Parti bu görkemli toplantılarla 31 Mart seçimlerine olağanüstü anlam yüklediğinin umarım farkındadır. Bir bakıma güven oylamasına çevirdi yerel seçimi. Diğer partiler daha sakin… MHP adaylarını sosyal medyadan duyurmakla yetindi.
CHP ise sözcü düzeyinde duyuruyor kamuoyuna. DEM, İYİ Parti ve diğerleri normal şekilde ilan ediyor adaylarını. AK Parti ise bir miting havasında yapıyor toplantılarını. Erdoğan seçimin önemi ve anlamı üzerine uzun uzun konuşuyor.
Adaylarını tanıtırken muhalefete geniş yer ayırıyor. Dünkü toplantının manşetleri adaylardan ziyade Erdoğan’ın CHP Lideri Özgür Özel’e ilişkin sözleri olacak. Erdoğan, DEM ile CHP arasındaki görüşmelere atıfta bulunarak Özel’e ‘CHP’nin DEM’lilerle yaptığı işbirliği, kirli oyunun en son sahnesidir. Özgür efendiyi de vesayetten kurtarıp özgürleştireceğiz’ dedi.
ERDOĞAN VE GÜVEN OYLAMASI
Daha ilk andan itibaren bu sözler adayların önüne geçti. Güven oylamasına çevirmesi ve ağır siyasi üslup doğru strateji midir? Pek sanmıyorum. Yaşanacak olası sürprizlerle birlikte medyanın ve kamuoyunun dikkati adayların üzerine çekilmeliydi.
Diğer siyasi konularda AK Parti’nin sesini duyurma sıkıntısı yok ki… AK Parti sözcüleri dilediği zaman istediği yerde konuşabilir. Medyanın büyük bölümü ekranlarını ve sayfalarını açmaya hazır. Ben bu kadar sert siyasi söylemin ışığı altında yapılan aday toplantısını yanlış buluyorum.
Geçen yıl bu vakitler yere göğe sığdırılamayan ve adı iki büyük şehrin belediye başkanı olarak geçen bir siyasetçi vardı. Hatırladınız mı onu? Evet Süleyman Soylu. Hatta hızını alamayıp Soylu’yu Erdoğan sonrası AK Parti’nin başına veya MHP liderliğine yakıştıranlar nerede şimdi, merak ediyorum? Bakanlık gitti, Soylu bitti. Adı kaldı, yadİgar.
İşte dün itibariyle il çapındaki bütün adaylar açıklandı, Soylu’nun esamesi okundu mu? Her siyasetçi için Soylu’dan çıkarılacak ibret ve dersler var. Hangi koltuk olursa olsun geride bıraktığın miras önemli. Hukuksuzluğun heykelini diken Soylu’yu tarih hayırla yad etmeyecek herhalde… Siyasetçilere, bugün bir kenara atılan Soylu’nun serencamını hatırlatırım.
TURGUT ALTINOK NASIL BİR ADAY?
Peki Ankara’da Turgut Altınok doğru aday mı? Altınok yerel yönetimlerde kendisini ispat etmiş bir isim. Belki büyük devasa projelere imza atmadı ama vatandaşın gönlüne girmeyi başardı. Nasıl mı yaptı bunu? Pazar yerlerinden, büyük küçük parklara ve her eğimli araziden şırıl şırıl akan şelalere kadar ilçeye imzasını attı.
Bu başarısı sayesinde partisini değişitirmek zorunda kalmasına rağmen koltuğunu korumasını bildi. MHP’den girdi siyasete, bazı talihsizlikler yaşadı, belediyedeki başarısı onu ayakta tuttu. 2014’te BBP’den aday oldu Keçiören’de, yüzde 30’un üzerinde oy aldı. Ankara’da partili partisiz herkesin kabullendiği bir ‘Turgut Altınok’ gerçeği var.
Ankaralılar iyi bilir, Melih Gökçek kendisine rakip gördüğünden önünü kesmek için her türlü mücadeleyi verdi. Eğer Gökçek faktörü olmasaydı Altınok daha önce büyükşehire aday olabilirdi. Erdoğan zaman zaman bu kavganın arasında kaldı. Fakat her iki isimden de vazgeçmedi.
Ankara’da herkesin kafasındaki soru şu; Melih Gökçek’in 31 Mart seçimlerinde Altınok’a destek verip vermeyeceği… Özellikle Ankara milletvekili olan oğlu Osman Gökçek’in Altınok’un seçim çalışmalarına katılıp katılmayacağı…
Altınok ve Gökçek birlikte, yan yana aynı fotoğraf karesine sığabilirler mi?
‘Dün dünde kaldı, bugün yeni gün’ denir mi? Yok, hayır… Gökçek – Altınok kavgası kolay küllenecek türden değil. Teşbihte hata olmasın, İsrail ile Filistinliler gibi… Barış çok zor. Oğul Gökçek’le belki siyaseten bir fotoğraf… Zayıf ihtimal de olsa, imkansız değil.
Ankara’da seçim Mansur Yavaş ile Turgut Altınok arasında geçecek. Yerel icraat, proje ve vaatler kadar her iki ismin siyasi çizgisine paralel olarak adaylar milliyetçilik yarışına da girecek. Milliyetçilik söz konusu olduğunda birisi diğerinden geri kalmaz. Siyasi müktesabatları ortada. Yavaş’ın 1999’da MHP’den Ankara adayı olduğunu hatırlatırım.
Tabiri caizse her iki isim de MHP’nin efsane Lideri Türkeş’in paltosundan çıktı. MHP bugüne kadar Ankara’da hiç büyükşehir belediye başkanı kazanamadı ama bünyesinden çıkanlar başkent siyasetine damgasını vurdu.
İmamoğlu modeli oyları sürekli eriyen AK Parti’yi kurtaracak mı?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***