YÜKSEL DURGUT | YORUM
“Batı, dünyayı, fikirlerinin, değerlerinin ya da dininin üstünlüğüyle değil, organize şiddet uygulamadaki gücüyle kazandı. Batılılar bu gerçeği sık sık unuturlar; Batılı olmayanlar ise asla.”
Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington
Halka açık duruşmaların sona ermesinden tam iki hafta sonra, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Güney Afrika-İsrail davasına ilişkin ön kararını açıkladı. Tüm dünyanın yakın takip ettiği karar süreci ve mahkemenin verdiği en hızlı kararlardan birisi olarak tarihe geçti.
Mahkemenin kararı herkesin beklediği gibi bir sonuca vardı. Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığına dair ciddi bir şüphenin bulunduğuna karar verdiği için bu gelişme Güney Afrika’nın lehine sonuçlandı. İsrail’in soykırım suçunun işlenmesini önlemek için gerekli tüm tedbirleri alması, soykırım suçunun teşvik edilmesini önlemesi ve cezalandırması, Gazze’ye insani yardım girişine izin vermesi, delillerin yok edilmesini önlemesi ve bir ay içinde kararın uygulanmasına ilişkin mahkemeye rapor sunması istendi.
Mahkeme kararı Güney Afrika’nın argümanlarına kürsüde büyük destek olduğunu gösteriyor. İsrailli ve Ugandalı yargıçlar alınan kararların birçoğuna karşı oy kullanırken, diğer 15 yargıç lehte oy kullandı. Ancak mahkeme heyeti verdiği kararda İsrail’in olası bir soykırımı önlemesini emrederken, savaşı sona erdirmesini karara bağlamadı.
Nitekim Güney Afrika, “Bu mahkemenin vereceği karar dışında hiçbir şey bu acıyı durduramaz.” diyerek bu yönde bir talepte bulunmuştu. Ancak mahkeme bu konuya hiç değinmedi ve ateşkes talebiyle ilgili olarak verdiği kararda sanki bilinç kaybına uğramış gibi bir tavır sergiledi. Askeri operasyonların durdurulmasını talep etmeden İsrail’in meşru müdafaa hakkı tartışmalarından tamamen uzak durmayı tercih ederek ne bir ateşkese hükmetti ne de bu talep üzerine başlık açtı. Mahkeme daha önce de Rusya-Ukrayna davasında da benzer bir durum sergilemişti.
Mahkemenin kararı birkaç yıl önce Gambiya ve Myanmar arasında görülen davada verilen kararın büyük ölçüde benzeri niteliğinde. Mahkeme İsrail’den, Burma hükümetinin Rohingya Müslümanlarına yönelik uygulamalarına benzer tedbirler almasını talep etti.
‘Soykırım’ kararı muhtemelen yıllar alacak
Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail’in Gazze şeridinde soykırım yaptığına dair inandırıcı bir risk olduğuna karar verdi ve şimdi esas aşamasında bir soykırım olup olmadığını değerlendirecek. Bu karara varmaları muhtemelen yıllar alacak. Mahkemenin Srebrenitsa katliamının soykırım olduğu sonucuna varması 10 yıl sürmüştü.
Mahkemenin kararı sonrası, üçüncü devletler İsrail’e askeri destek vermeye nasıl devam edebileceklerini değerlendirirken, muhtemelen yerel mahkemeler de bu karar aşamasını hızlandıracaktır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin karar verdiği devletlerin neredeyse yarısı gibi İsrail de bu kararı uygulamayı reddedecektir. Konunun BM Güvenlik Konseyi’ne gelmesi halinde, ABD’nin müvekkil devletini korumak için veto hakkını kullanması da muhtemel.
Mahkeme kararından önce pek çok kişi hâkimlerin oylarının kendi devletleriyle aynı görüşte olacağı yönünde spekülasyonlarda bulunmuştu, ancak bunun doğru olmadığı kanıtlandı ve hukukun üstünlüğünün ve mahkemeye duyulan güvenin bir göstergesi oldu. UCM’ye, özellikle de Filistin’le ilgili konulardaki sicili göz önüne alındığında, siyasi önyargı iddialarıyla haksız yere karalama kampanyaları hep yapılmıştı.
Yargıçların kendi devletlerinden çok hukukun birer temsilcisi olduğu gerçeğinin bir göstergesi de, İsrailli yargıcın bile insani yardım lehinde oy kullanması oldu. Mahkemenin ilk siyahi kadını Ugandalı yargıç ise aleyhte oy kullandı. Ugandalı yargıç, soykırımın gerçekleştiğine dair herhangi bir belirti olmadığı için davada yargı yetkisinin bulunmadığını savundu. Alman yargıç İsrail’in askeri operasyonunu soykırım niyetiyle yürüttüğüne inanmadığını belirtiyor.
Bu savunma, İsrail’in hukukun siyasi çözümler için bir araç olarak rolünü göz ardı eden yaygın bir iddia. Özellikle Gazze’de devam eden yıkım göz önüne alındığında, insani yardım sağlayan bir tedbiri bu temelde koz olarak kullanmak bile oldukça vahşice.
Esas aşamasında Güney Afrika’yı zorlu bir mücadele bekliyor. Makul bir soykırım riskini kanıtlama kriteri, gerçek bir soykırımın varlığını kanıtlamaktan çok daha zor ve önemli.
Ancak en önemlisi, bu vaka tüm dünyaya devletler arasındaki ilişkilerde güç dengelerinin nasıl değiştiğini göstermiştir. Uzun zamandır kendisine karşı Küresel Kuzey’in merceğinden bakan Küresel Güney, şimdi aynayı tekrar sömürgecilerine çevirmiştir. Batılı olmayan uluslararası hukukçular Batılı meslektaşları tarafından hafife alındılar ve şimdi onların argümanlarını yok etmek için hukuk dilini kullanıyorlar.
ABD’nin önde gelen askeri güç olduğu ve büyük ölçüde tek kutuplu olarak tanımlanan dünyada, Güney Afrika’nın Küresel Güney’in lideri olarak ortaya çıkması ve etik değerlere sahip bir devlet olarak güvenilirlik kazanması önemlidir.
Uluslararası hukukçular, mahkemenin kararının Filistin sorununa bir panzehir olmadığını ve Gazzeliler hayata pamuk ipliğiyle bağlıyken işe yaramaz, kısırlaştırılmış bir kâğıt parçasından ibaret olduğunu düşünüyor. Kısa vadede, UCM’nin bu geçici tedbir kararı şimdilik Filistinlilere somut, fiziksel anlamda pek bir şey sağlamayabilir. Ancak İsrail’i izole edecek, eylemlerinin meşruiyetini ortadan kaldıracak ve kim bilir belki de mantıklı düşünmesini sağlayacaktır.
Dünya, Güney Afrika hukuk ekibine şükran borçlu
Londra’da yaşayan eski İsrailli hukukçu Daniel Levy, “Dünya, Güney Afrika hükümetine ve hukuk ekibine büyük bir şükran borçludur.” diyerek UCM’ye başvurunun ve geçici önlemler konusundaki başarılarının, Orta Doğu’daki çatışmalarda eşi benzeri görülmemiş bir şey olduğunu söyledi. Keşke, zengin ve güçlü Müslüman ülkeler Filistinliler için adaletin sağlanmasında bir rol oynasaydı. Ancak despotlar harekete geçirilemedi. Nelson Mandela’nın siyasi mirasçıları ilk adımı atarken, onlar sessiz kalmaya devam etti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararı doğru yolda atılmış bir adımdır ancak mahkeme bu çığlığı görmezden geldiği için ateşkes çağrısı yapılmaya devam edilmelidir. Küresel Güney, hukuk ve kendini beğenmişlik arasındaki bu mücadeleyi sona erdirmek için kanun, adalet, değer ve dünyanın büyük bir kısmının iradesi tarafından desteklendiği bir kavşakta bulunuyor.
Filistinlilerin soykırıma uğratılması İsraillilere kalıcı barış getirmeyecektir. Filistinliler için eşit haklar ve onurlu bir yaşam sağlayacaktır. İsrail eninde sonunda barış için toprak takası yapmanın sağduyulu bir davranış olduğunu kabul etmek zorunda kalacaktır. Daha fazla şiddet daha fazla kavgayı doğuracaktır ve UCM’nin de ortaya koyduğu gibi dünya bu yaşanan olaylara geçmişte olduğu gibi seyirci kalmayabilir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***