TARIK TOROS | YORUM
1991 seçimleri benim için bir ilkti. Çünkü o yıl 18 yaşını dolduranlara oy kullanma hakkı tanınmıştı.
Yine o seçimde “tercihli oy” sistemi denenmişti. Şöyle ki, parti ambleminin altında sıralanan milletvekillerinden birini seçebiliyor, mührünüzü isminin önündeki daireye vurabiliyordunuz.
Hiç unutmam, oy kullandığım Ankara Altındağ’da ANAP’tan Yaşar Okuyan bu yüzden kaybetti. Hemen altındaki Mehmet Sağdıç, sanırım ‘imam hatip’ kökenli olmasının etkisiyle milletvekili seçildi.
Tercihli oy sistemi, bir daha uygulanmadı. Vatandaşın TBMM’ye yollayacağı vekillerini kendi eliyle belirlemesi için henüz erkendi, halen de öyle.
***
O seçim kampanyasında tütün destek alımları gündemdi. Süleyman Demirel’in şu sözü Türk siyasi literatürüne geçmiştir: “Kim ne veriyorsa 5 fazlasını veriyorum.”
İktidara gelince dediğini yaptı ve devlet yüksek fiyattan aldığı tütünü sonra yaktı. Faturayı vatandaş ödedi, tıpkı ‘erken emeklilik’ vaadi gibi. O gün bunun önemi yoktu, ‘iki anahtar’ vaadi de gerçekleşmedi. Demirel önce başbakan, 1.5 yıl sonra cumhurbaşkanı oldu.
***
Murat Kurum, AKP’nin İstanbul adayı olarak atandı. Kolları sıvar sıvamaz gençlere çorba dağıttı, “Her cuma da etli pilav vereceğiz.” dedi. Bunu küçümseyen ‘muhalif basın’, ilk günden Murat Kurum’un bakanlığı dönemindeki imar aflarını hatırlatıp buradan yüklenmeye başladı.
***
Bedava çorba dağıtmak, açlıkla mücadelenin sembolüdür. Yine, afet gibi olağanüstü durumlarda başvurulan bir yardım yöntemidir. İktidar bunu bilmiyor mu?
Biliyor elbette ve daha önce işe yaradığını gördüğü için yapmaktan çekinmiyor. Tıpkı, ‘millet bahçelerinde bedava kek-çay ikramı’ gibi.
Kek tuttu, çorba da tutar.
**
İmar barışına gelince; çarpık kentleşmenin sebebi esasen iktidarların imar planlarıdır. 1950’lerden bu tarafa, özellikle sağ iktidarlar şehirlerin canına okudular.
Adnan Menderes, ‘yol ve imar çalışmalarına engel oluyor’ diye Mimar Sinan’ın eserleri dahil 54 (elli dört) camiyi buldozerlerle yıktırmıştır.
İmar barışı bir sonuçtur.
Vatandaşın, şöyle veya böyle edindiği başını sokacak yuvası için aldığı tapudur.
“Kamu spotu” yapıp yayınladılar: “Devlet vatandaşıyla helalleşiyor.”
Orada konuşturdukları bir vatandaş, “Zamanında iki göz yer yaptık. Ha yıkıldı ha yıkılacak korkusuyla yaşadık. Bizimle de helalleşiyorlar mı?” diye sorunca “Üstelik artık evinize elektrik, su, doğalgaz bağlanabilecek!” cevabını alıyordu.
Bitmedi, internetten e-devlet’e başvuran herkes “Bahçesindeki baraka için bile!” yapı kayıt belgesi aldı.
Buradan Murat Kurum’u vuracaklarını zannedenler, avuçlarını yalar.
O çorba veriyor üstüne etli pilav ekliyorsa, siz tatlısı da olan mönüyle çıkacaksınız. Maalesef ülkede seçim kazandıran yöntem bu. “Öğrencileri 1 tas çorbaya kim mahkum etti?” diye sormak değil.
“Balık verme, balık tutmayı öğret!” lafını hepimiz biliriz de sahadaki uygulaması pek öyle değil.
Asimetrik bir savaş, evet.
22 yıldır işe yaramayan yöntemle kazanacağını ummak ise hayalperestlikle değil ancak sersemlikle açıklanabilir.
***
Rahmetli Yaşar Okuyan’la başladık onunla bitirelim. Okuyan, 1991’de ANAP’ın seçim kampanyasının başındaydı. Demirel’i eleştirirken şu üç argümanla vuruyordu: x
-Kısa kollu tişört giymiyor.
-Araba kullanmasını bilmiyor.
O günkü başbakan ve ANAP lideri Mesut Yılmaz’da bunların hiçbiri yoktu. Kaybeden Yılmaz, kazanan Demirel oldu.
***
Seçim kazanmak uzmanlık işidir. Plan, program, zekâ gerektirir. Vatan caddesi açılırken yıkılan Sinan mescitlerini geri getiremezsiniz belki ama bugün bedava çorba kuyruğuna giren gençlere umut olabilirsiniz. Değilse Demirel’i bile mumla ararsınız.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***