MAHMUT AKPINAR | YORUM
Türkiye cumhuriyeti kuruluşundan itibaren seçkinci, oligarşik bir yapıya sahip oldu. Gerek büyük tüccar ve sanayiciler, gerekse bürokratlar, askerler genelde “Beyaz Türk” denilen Cumhuriyet ideolojisince ‘makbul’ kimselerden çıktı. Kırsaldan veya farklı toplum gruplarından gelenlerin önemli noktalarda yer edinmesinin yolu kapalı değildi, ancak rejimin değerlerini, yaşam tarzını benimsemeleri gerekiyordu. Kırsal kesimden insanlar ticarette, siyasette, bürokraside kalıcı olabilmek için rejimin sahipleriyle iyi ilişkiler geliştirmek zorundaydı. Mesela Kürt, dindar kimliğini koruyarak sivil ve askeri bürokraside, hatta ticari alanda tutunmak ve yükselmek imkansıza yakındı. Sistem güçlü bir dönüştürücüydü.
Demokrat Parti iktidarıyla Anadolu insanı için devletin, toplumun üst noktalarına doğru bazı kanallar açıldı. Ama iş dünyasında, bürokraside ‘Beyaz Türklerin’ üstünlüğü güçlü şekilde devam etti. DP’nin bürokratik vesayette gedik açma çabası başbakan ve bakanların asılmasıyla sonuçlandı.
Süleyman Demirel (AP) bir merkez sağ parti lideri olarak defalarca iktidara geldi, ‘Beyaz Türklerle’ arasını bozmaksızın kırsalın önünü açmaya devam etti. Oyları kırsaldan, köylülerden ve küçük esnaftan aldı ama idam edilen siyasetçilere şahit olduğu için bürokratik vesayetle, dar oligarşik yapıyla cesaretle mücadele edemedi. Isparta’nın bir köyünden çıkmasına rağmen, aristokratik, bürokratik rejimle kavgayı değil, geçinmeyi tercih etti.
Türkiye’de orta sınıf oluşmasına sebep olan, ülkenin eğitimde, ticarette, üretimde sıçrama yapmasına vesile olan, ‘Beyaz Türklerin’ hegemonyasını kırıp bürokrasiyi, siyaseti ve iş dünyasını Anadolu insanına açan Turgut Özal‘dır. Özal, ‘orta direk’ tabirini çok kullanırdı. Bir orta sınıf oluşturmaya çalıştı ve bunda başarılı oldu. Küçük esnafa, zanaatkarlara, atölyelere yeni imkanlar sundu, kapılar açtı. Teşvik ettiği sanayicilerin, tüccarların katkısıyla Türkiye’nin ekonomik hacmini büyüttü. Orta sınıfı güçlendirdi. Anadolu’dan İstanbul dükalığına alternatif yeni zenginler üretti.
Özal’ın yol açmasını müteakip muhafazakar, kırsal tabanlı insanlar orta sınıfa yürüdüler, zenginleştiler, eğitimli hale geldiler. Doğal bir süreç içinde ticaretin, siyasetin, sanayinin, eğitimin, bürokrasinin içine daha fazla girdiler. Kemalist dirence rağmen hayatın önemli noktalarında yer alabildiler. Zamanla rejimin kalesi olarak anılan Dışişleri bakanlığı, TSK, yargı gibi yerlerde bile görülür oldular. Kentleşmenin de etkisiyle Türkiye’nin toplumsal dokusu son 40 yılda değişti, çeşitlendi, renklendi. Ülke daha geçişken, dinamik ve daha sağlıklı toplum düzenine kavuştu.
Hizmet Hareketi’nin ülkede sağlıklı bir orta sınıf oluşmasında, muhafazakarların iyi eğitim alıp merkeze yürümesinde, sınıflar arası geçişlerin yaşanmasındaki rolü doktora çalışmalarına konu olacak önemdedir. ‘Laikçi Kemalist’ zihniyetin defansına rağmen Hizmet Hareketi, kadınların eğitimine ve modernleşmesine büyük katkı verdi. 1980’lerden sonra yaşanan kentleşmeye paralel açılan yurtlar, okullar, dershaneler kırsaldan gelen, imkanı olmayan gençlerin iyi eğitim almasına ve sınıf atlamasına vesile oldu. Hizmet’in eğitim faaliyetleri, okulları sınıflar arasında geçişkenliğin sağlanması, sosyal barışın tesisi adına çok önemliydi.
Başlarda farklı eğilimden siyasetçileri, bürokratları bünyesinde toplayan AKP orta sınıfa dayandı, onları koruyan, güçlendiren politikalar izledi. Kırsaldan kentlere yürüyen eğitimli, donanımlı insanları siyasette, bürokraside kullandı, siyasi çıkarları için basamak yaptı. Ancak şimdilerde daha iyi anlaşılıyor ki Erdoğan ve yakın çevresi yozlaşmada ve soygun düzeninde affedilmez suçlara bulaşıp, dönülmez yollara girince, derin, aristokratik yapılarla anlaştı. AKP politikalarında 2010’lardan sonra ciddi değişim gözlenir oldu. Erdoğan fakirlik edebiyatı yaparken, söylemde alt ve orta sınıfa oynarken siyasetini soygun düzeni üzerine kurdu. Miting meydanlarında faize karşı görünüp “Nas var, nas!” diye haykırırken bankalar tarihin en büyük kar oranına ulaştı.
Kemalistler ve Ergenekon tarzı derin yapılar 2014’te Erdoğanla uzlaşınca olayların seyri daha da değişti. Hizmet mensupları doğrudan hedef haline getirilip biçildi, eğitimli, donanımlı, dürüst insanlar Erdoğan rejimine biata zorlandı. Keza tüccar ve sanayici sınıfı haraç vermek mecburiyetinde bırakıldı. Biat etmeyenler, haraç vermeyenler etiketlenip tasfiye edildi. Erdoğan İstanbul dükalığına, TÜSİAD’cılara asla dokunmadı. Ama 40-50 yılda bir yere gelmiş Anadolu sermayesinin malına çöktü, servetini yağmaladı.
Planlı bir projenin önemli bir basamağı olduğu anlaşılan 15 Temmuz’la Erdoğan ülkenin 40 yıllık insan potansiyelini toptan biçme imkanı yakaladı. Bu süreçte atılan bir ‘Beyaz Türk’, Kemalist bürokrat, yargıç, asker görmedik. Hatta onlarla ilişkilerini daha da güçlendirdi, Anadolu insanının tasfiyesinde onları “fişlemeci” olarak kulandı (Bakınız: Ergenekon Avukatı Lale Demirkaya’nın açıklaması). Ergenekoncular davulu Erdoğan’ın boynuna asıp tokmağı diledikleri gibi vurdukları için ‘İslamcı’ iktidardan oldukça memnunlar.
Erdoğan son 40-50 yıl içinde oluşan orta sınıfı yok etti. Liyakat sahibi insanları cezalandırdı, harami, yozlaşmış, niteliksiz insanları devlete, bürokrasiye doldurup kamu sektörünü kalitesizleştirdi. Türkiye orta sınıfı oluşturan insanlar için yaşanılacak olmaktan çıktı. Liyakatsızlığın, rüşvetin, haracın yaygınlaşması nedeniyle dürüst ticaret erbabı, nitelikli, eğitimli insanlar ülkede barınamıyor. Türkiye yoğun beyin ve sermaye göçü veriyor, yerine niteliksiz göçmenler alınıyor.
Erdoğan zenginleri daha zengin ederken fakirleri kuru ekmeğe muhtaç etti. Piramidin ortasını boşalttı, fakir kitleyi çoğalttı. İktidarla çalışan harami ve görgüsüz yeni bir üst sınıf oluştu. Üst sınıf görgüsüzlükten defi hacetini altından helalara yaparken, alt tabaka çöpten ekmek topluyor. Orta sınıfı yok eden, alt sınıfları adeta ölüme terk eden iktidar açlık sınırının 14.000 TL olduğu bir ortamda emekliye 10.000 TL öneriyor.
Orta sınıf toplumun taşıyıcısı, orta direğidir. Onu yok ederseniz toplum çöker, toplumsal barış bozulur. Erdoğan harami bir zengin kesim üretip orta sınıfı eriterek Türkiye’yi çok daha kırılgan hale getirdi, toplumsal barışı zayıflattı. Ülkeyi sosyal patlamalara açık hale getirdi. Gelir dağılınındaki dengesizlikte, adaletsizlikte Türkiye’yi en geri kalmış ülkeler ligine soktu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***