Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Irak’ın Kürt Bölgesi’nde faaliyet gösteren Türk askerine PKK’nın son ayda iki saldırı gerçekleştirmesi üzerine Türkiye’nin, Irak topraklarına 60 kilometre kadar sokulan bir “huzur hattı” kurmasını önerdi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan MHP lideri, “Türkiye Cumhuriyeti, sınır içi güvenliği sağladığı gibi, sınır ötesi güvenliği de temine muktedirdir. Sayın Cumhurbaşkanımız başkanlığında toplanan güvenlik toplantısında alınan kararları desteklemekle birlikte Irak’ın kuzeyindeki dağlık bölgeyi içine alacak şekilde, bu ülkeyle koordineli ve karşılıklı uzlaşmayla, süresi belirlenmiş ve derinliğine 60 km’ye kadar inen, buradan Hatay’a kadar uzanacak ‘Türkiye’nin Güvenlik ve Geleceği İçin Huzur Hattı’ kurulmalı, bu hattın içine sinek bile sokulmamalıdır” dedi.
Kuzey Irak’taki PKK güçlerine ilk sıcak takibini Mayıs 1983’te gerçekleştiren Türk Silahlı Kuvvetleri, 1. Körfez Savaşı’ndan iki yıl sonra 1992’de, Doğan Güreş’in genelkurmay başkanlığını üstlendiği dönemde yaptığı sınır ötesi harekattan bu yana Irak sınırları içinde asker bulunduruyor.
“ABD’nin PKK/YPG ile irtibatının saklanacak bir yönü kalmamıştır”
Bahçeli konuşmasında ABD’nin 1990 ve 2003 yıllarında liderlik ettiği Irak savaşlarının siyasi sebep ve sonuçları arasında Türkiye’ye dönük bölücü saldırılar olduğunu öne sürdü.
MHP lideri “Gelişmeler, ülkemizi ve bölgemizi tanzim etmek isteyen küresel gücün uzun vadeli ve bizim için felaketle sonuçlanacak bir senaryoyu sahnelediğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. ABD’nin PKK/YPG’yle irtibatının saklanacak bir yönü de kalmamıştır. Devletimizin arşivleri PKK ile Avrupa, PKK ile ABD arasındaki ilişkileri doğrulayacak bilgi ve belgelerle doludur. Türkiye bu alçak ilişkileri görmezden gelmeyecek, sözde ‘dost’ dediği müttefikler tarafından altının oyulmasına seyirci kalmayacaktır” ifadelerini kullandı.
“İsrail ve ABD günü geldiğinde damla damla akıttıkları kanların hesabını muhakkak verecektir”
MHP lideri Bahçeli, İsrail’e Batılı ülkelerin verdiği desteği eleştirirken ismini anmadan dile getirdiği “Epstein davası” ve New York’taki bir sinagogun altında bulunduğu tünelle ilgili iddiaları da “barbarlık” olarak değerlendirdi.
Bahçeli, “AB ve ABD merkezli siyasi ve düşünce akımlarının sorgulanması, batı paradigmasını da tartışmaya açmaktadır. İsmini zikretmekten bile utandığım bir günah adasında, serveti ve şöhreti olan insanlık defolarının, reşit olmayan kız çocuklarına karşı iğrenç muameleleri hiçbir bahaneyle izah edilemeyecek türden bir skandal, hatta barbarlıktır. İsrail masum bir halkın kanını dökerken, ABD’de bir sinagogun altında deşifre edilen yasa dışı tünellerden insan ticaretine, pedofiliye ve organ mafyasına dair bulgular elde edilmiş, sonuçta oluk oluk pislik akmıştır. İsrail ve ABD günü geldiğinde damla damla akıttıkları kanların hesabını muhakkak vereceklerdir” diye konuştu.
ABD, İsrail ve Batılı ülkeleri ağır bir dille eleştiren Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP’nin liderinin iç siyasete dair üslubu dış siyasetteki gibi sertti.
“Can Atalay’la ilgili kararın TBMM’de derhal okunmasını istiyoruz”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ı “PKK hukukunun kafesinde” olmakla suçlayan Bahçeli, DEM Parti milletvekilleri ile birlikte Anayasa Mahkemesi kararına rağmen salıverilmeyen Gezi davası tutuklusu Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay milletvekili Can Atalay’ın da milletvekilliğinin düşürülmesini istedi. Bahçeli, şöyle konuştu:
“Bilinmelidir ki, dağda, bayırda, sınır hattında mücadele ettiğimiz hainlerin siyasi cephesi olan DEM’cilerin Türkiye Büyük Millet Meclis’inde bulunmaları adalet ve hukuk garabeti, siyaset ve demokrasi ayıbıdır. ‘Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamamanın gerekçesi olmaz’ diyen Bay Zühtü’ye sormak isterim ki, acaba şehitlerimizin dökülen kanlarının gerekçesini izah edecek yürek sende ve senin gibi düşünen diğer mahkeme üyelerinde var mıdır? Sen ve senin gibileri PKK hukukunun kafesindesiniz, biz Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluş ve istiklal hukukunun peşindeyiz. Mâhkum Can Atalay’la ilgili kararın da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde derhal okunmasını istiyoruz.”
Yargıtay’ın iki kez TBMM’ye gönderdiği Can Atalay hakkındaki kesin hükmün okunarak, Hatay milletvekilliğinin düşmesine imkan tanımayan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş Perşembe günü Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir görüşme yapmıştı. Cumhurbaşkanı TBMM Başkanı ile görüşmeden önce MHP lideri Bahçeli ile biraraya gelmişti.
Özgür Özel: “Anayasa yoksa özgürlük de gelecek de yoktur”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de partisinin bugünkü meclis grubu konuşmasında Can Atalay meselesine değindi.
Konunun sadece Can Atalay meselesi olmadığını belirten Özel, “Bu ülkede devleti ortadan kaldırıp devleti bir şahsa terk etmenin bedellerini ödüyoruz” dedi.
Özel konuşmasında Devlet Bahçeli’nin sıkça “beka sorunu” olarak terörizm gerekçesiyle Cumhur İttifakı’nın birlikteliğini savunmasına da yanıt verdi.
CHP lideri, “Gerçek beka sorunu şudur; bu memleketteki her dört gençten üçü doğdukları topraklarda değil, başka ülkelerde hayal kuruyorlar. Sebebi, bu memlekette bazıları güvende, bazıları değil. Ama güvende olanlar var. Sarayda pandemiye rağmen sazlı sözlü yemek verenler güvende. 1500 odalı sarayda ampul yakanlar, anayasayı değiştirirken iğrenç kahkahalar atanlar güvende. Pudra şekerci güvende. Ne suç işlersen işle Süleyman’ın fotoğraf listesine girersen güvendesin. Beyzade altın varaklı tahtında oturuyor güvende, ama depremzede güvende değil” diye konuştu.
“DEM’lenmiş CHP’nin demokratik ıslah, terbiye ve tecziyesinin zamanı gelmiştir, işte o zaman 31 Mart’tır”
Uzun zamandır CHP’yi DEM Parti ile gizli bir ittifak yürütmekle suçlayan MHP lideri Devlet Bahçeli ise ana muhalefet partisine karşı bu yöndeki eleştirilerini devam ettirdi.
Bahçeli, “CHP’de işler iyice sarpa sarmış, belediye başkan adaylarının tespitinde kriz ve karışıklık artık bastırılamaz şekilde gün yüzüne çıkmıştır. İçeriden DEM’lenen, dışarıdan yemlenen CHP yönetimi akli, fikri ve siyasi melekelerini kaybetmekle kalmamış, istikametini hepten şaşırmıştır. DEM’lenmiş CHP’nin demokratik ıslah, terbiye ve tecziyesinin zamanı gelmiştir, işte o zaman 31 Mart’tır. Kendi içinde kavgalı ve kutuplaşmış müflis bir siyasi partinin belediyelerden atılıp uzaklaştırılması geldiğimiz bu aşamada artık bir demokrasi namusudur” ifadelerini kullandı.