MAHMUT AKPINAR | YORUM
İngiltere’ye 2015 yılında bir yıllığına gelmiştim. Bu sürede ‘ülkede tansiyon düşer, biz de döneriz’ diye düşünüyorduk. AKP, Kasım 2015’te kanlı ve kirli bir süreç sonucu seçimleri kanırtarak tekrar ç-aldı. Medya ve muhalifler üzerindeki baskıyı iyice artırdı. Dolayısıyla geri dönme ümidimiz kalmadı. Ama İngiltere’de bir gelirimiz yok, tasarruflardan yiyoruz. Ülke pahalı, endişelerimiz artıyor.
İngilizcemi geliştirmem lazım, lakin kursa verecek paramız yok. Sağolsun başka bir şehirde kurs işleten bir esnaf “Gelin, sizi bir programa ekleriz.” dedi. Gittim, kursun üstünde kalıyor, şişme bir yatakta yatıyorum. Gece yatağı şiriyorum sabaha kadar havası iniyor. Sadece yol ve yemek masrafım oluyor. Yemek işini domates, peynir, zeytinle hallediyorum.
Sonra aynı kursa Ortadoğu’daki okullardan bir program çerçevesinde öğretmen arkadaşlar geldi. Kursa yakın bir ev tuttular. Münavebeli İngilizce kurs alıp dönüyorlardı. Sanırım 3 ay kadar o kursa devam ettim, öğretmen arkadaşlarla ciddi diyaloğumuz gelişti, tatlı muhabbetlerimiz oldu. Kurs bitimi çayları demler dünya, ülke ve Hizmet meselelerini konuşurduk.
Geçen hafta telefonuma, “Abi ben Mehmet. Hatırladınız mı, beraber İngilizce kursu almıştık?” diye bir mesaj düştü. Mehmet bey unutulacak biri değildi. Samimi, heyecanlı, konuşkan bir arkadaştı. Mehmet hocaya telefon ettim. Epeyce muhabbet ettik, ailelerden, çocuklardan, işten, güçten vs konuştuk. Mehmet bey kursa katıldıktan sonra dönmüş. Bir yıl kadar eski ülkesinde çalışmaya devam etmiş.
Bu arada 15 Temmuz oldu ve Hizmet insanları için hayat şartları daha da zorlaştı. Pasaportunun süresi bittiği ve Türkiye Cumhuriyeti yenilemediği için çalıştığı ülkeyi terk etmek zorunda kalmış. Bir yıl sonra Kanada’ya geçmiş. “Pizza dağıtmaktan hamballığa, parsel dağıtmaya kadar her işi yaptım” diyor. Bir süre otobüs şöförlüğü de yapmış. Sonra bir kaç arkadaş ortak Türk tarzı kahvaltı veren kafe açmışlar ve çok iyi tutmuş. Kanada’nın meşhurları, siyasetçileri bu kafeye gelir olmuş. Bu arada güzel bir ev satın almış, kendisine müreffeh bir hayat standardı oluşturmuş. Bir süre önce Kanada pasaportunu da almış.
Şöyle anlatıyor Mehmet bey: “Ben dünyaya dalmış gayet güzel, rahat bir hayat yaşıyordum ki bir grup abi ziyaretime geldi. `Mehmet bey pasaporunu da aldın, onca yıldır eğitimcisin, idarecisin, sana ihtiyaç var. Uzak Asya’da bir ülkede eğitimci, idareci olarak sana yeni bir hicret teklifi daha yapmak istiyoruz` dediler. Ben de düşündüm şu halde ölsem para kovalarken öldü diyecekler. Oysa benim idealim hep eğitimci, öğretmen olarak yaşamak ve ölmekti. Gaye-i hayalim hep öğrenmek ve öğretmekti. Maddi açıdan rahattım fakat manen bir tatminsizlik hissediyordum. Kısa sürede muhasebemi, istişarelerimi yaptım ve bu yeni hicret telifini kabul ettim. İnsanlarda kafa karışıklığına neden olmasın diye kafedeki ortaklığımı da bıraktım. Bavulumu aldım hicret ettim. Yaklaşık 6 aydır uzak Asya’da bir ülkede okullarda idareciyim.” dedi.
“Umarım ülkeyi sevmişsindir, nasıl buldun?” diye sordum.
Mehmet Bey, “Biz dünyanın en ağır mahrumiyetine sahip, en istikrarsız ülkelerinde çalıştık. Buralar Ortadoğu’ya göre cennet gibi ama çok sıcak ve nemli. Lakin bu kararımdan memnunum, bundan sonra ölürsem Hizmet başında öleceğim için endişem yok.” diye cevap verdi.
Türkiye, Hizmet için bütün dünyaya insan üreten en önemli beşeri kaynaktı. Buradan yetişen insanlar dünyanın her köşesine dağılıyor, Türkiye ve insanlık için çok ciddi katma değer üretiyordu. Bu eğitim projelerinin Türkiye’ye de kültürel, ticari, diplomatik büyük katkıları oluyordu. Belki tam da bu nedenle ama 15 Temmuz gerekçe yapılarak sadece Türkiye’de 1200 okul, binlerce yurt, 16 üniversite, vakıflar, dershaneler vb. kapatıldı. Dünyaya insan yetiştiren ve gönderen, duru ve bereketli bir kaynağa beton döktü birileri. Bir süredir Türkiye, baskı ortamı, otoriter yönetim, zulüm düzeni nedeniyle insan yetiştirip dünyaya gönderemiyor. Bu çok önemli bir açık ve bunun sıkıntıları her açıdan görülüyor. Başka ülkelerden mezun, başka milletlerden arkadaşlar bu açığı kapatmak için çabalasa da ihtiyaca yetişemiyorlar. Bu nedenle dünyadaki pek çok okul, kurum eleman sıkıntısı yaşıyor.
Süreç bitecek ve ülkemize, okullarımıza, kurumlarımıza geri döneceğiz diye beklerken Allah bizi dünyanın dört bir yanına savurdu. Güvenli olduğu için münhasıran demokratik ülkelere yığıldık. Oralarda hayata sıfırdan tekrar başladık, pizza dağıttık, şoförlük yaptık, en alttakilerin yaptığı işleri yaptık. İlk gelenlerin çoğu hayata tutundu, düzenini kurdu.
Bugünlerde insanlar arkası arkasına pasaportlarını alıyorlar. Bu aynı zamanda Hizmet için yeni fırsat, arkadaşlar için yeni muhaceret imkanı demek. Demokratik dünyada pek çok öğretmen, eğitimci, akademisyen var. Ömrünü eğitime, insana, ideallerine adamış ışık süvarileri için bu durum yeni kapılar aralıyor.
Mehmet bey gibi pek çok arkadaşımız Kanada, Almanya, İngiltere, Hollanda, ABD vd pasaportuyla 40, 50 yaşında yeni bir hicret yaşayabilir. Sanırım, bu tecrübeli arkadaşlara ve onların çocuklarına dünyanın her yerinde ihtiyaç var. Ümidim var ki pek çok arkadaş kurduğu düzeni, rahatı bırakıp idellari için yeniden hicret yolculuğuna çıkacaktır. Bunun örneklerini giderek artan sayılarda duyuyoruz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***