(Serbest Görüş) – Geçmişte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen şimdi ise AK Parti’ye muhalif isim olarak nitelenen ceza hukukçusu Prof. İzzet Özgenç, kendisi hakkında suç duyurusunda bulunan Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ne yönelik açıklama yaptı.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve Yargıtay’a çağrı mahiyetinde” başlığı ile bir bilgi notu paylaşan Özgenç, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, kararını geri alarak, dosyayı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermesi ve Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararları çerçevesinde bir maddelik kanuni düzenleme yapılması gerektiğini yazdı.
Özgenç’in açıklaması şöyle:
‘HER MAHKEME KARARI, HÜKÜM DEĞİLDİR’
Hukuk sistemimizde, mahkemelerin, hakimlerin ve Cumhuriyet savcılarının hangi durumda ne karar verebilecekleri ve vermeleri gerektiği, kanunlarla tek tek ve açık bir şekilde belirlenmiştir. Hüküm, bir mahkeme kararıdır; ancak her mahkeme kararı, hüküm değildir. Bu kararlardan hangilerine karşı hangi kanun yoluna başvurulabileceği, bu kanun yolu incelemesinde denetimi yapan yargı merciinin hangi durumda hangi kararları verebileceği ve vermesi gerektiği yine kanunla açık bir şekilde belirlenmiştir. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, daha önce verdiği ve kanun yolu denetimi sonucunda onaylanarak kesinleşen mahkumiyet hükmünün ilişkin olduğu dosyada 1.11.2023 tarihinde bir “Ek karar” vermiştir. Bu “Ek karar”, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali ve yeniden yargılama yapılmasına dair bir kararı üzerine verilmiştir. Bu “Ek karar”la söz konusu dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu “Ek karar”, mahiyeti itibarıyla bir görevsizlik kararıdır. Bu görevsizlik kararı üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesi, kendisini “görevli” kabul ederek işin esasına girmiş ve Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu hak ihlali ve yeniden yargılama “kararına uyulmamasına” karar vermiştir.
‘KÖTÜ BİR YARGI YÖNETİMİNİN TEZAHÜRÜ’
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararı, her yönüyle tartışılabilir ve hukuka aykırı bulunabilir. Bu bağlamda bir sorun yoktur. Aslında bu karar, bir maddelik kanuni düzenleme yapılmasını sağlama bakımından Anayasa Mahkemesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasındaki koordinasyonsuzluğu ortaya çıkarmıştır. Ancak bu karara Yargıtay’ın gösterdiği refleksin hukuken izah edilebilir bir yönü yoktur. Bir yüksek mahkemenin verdiği kararın “ke-en-lem-yekûn” olduğu yönünde bir değerlendirmede bulunmanın bu yüksek mahkemenin mehabetiyle bağdaşmayacağı bilinciyle, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin söz konusu kararının sadece geri alınması gerektiği yönünde kanaat dermeyanında bulundum. Tekraren belirtmem gerekir ki, hukuk sistemimizde, “Anayasa Mahkemesi’nin kararına uyulmamasına” yönelik bir karar tanımı bulunmamaktadır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin söz konusu kararına karşı herhangi bir kanun yolunun işletilmesine gerek yoktur. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin söz konusu kararı, aslında kötü bir yargı yönetiminin tezahürüdür. Son günlerde medyada yer alan haberlerden, Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu hak ihlali ve yeniden yargılama kararının gereğinin yerine getirilmemesinin, ikinci bir bireysel başvuru konusu yapıldığına dair bilgi edinmiş bulunmaktayız.
‘ANKARA’NIN DEHLİZLERİNDE ALINAN YANLIŞ KARARLAR BİLİNÇLİ YAPILIYOR’
Bu ikinci bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar, ne yönde olursa olsun, içeriği ne olursa olsun, bir devlet krizi mahiyetini kazanmış olan sorunu daha da derinleştirecektir. Siyasetin de bulaştığı bu krizin önüne geçmeyi istemek, her vatandaşın hakkıdır. Hatta, bu yanlışlara karşı duyarlılık göstermek, hukukçu kimliğini haiz herkes bakımından bir görevdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne Anayasa ile izafe edilen hukuk devleti vasfının gereklerine uygun hareket etmek, başta yargı görevi yapanlara terettüp eden yükümlülüktür. Arife tarif gerekmez. Zira, Yargıtay’ın müzakere salonlarında hukuk zemininde yapılan tartışmaların yansıması olmayan, Ankara’nın dehlizlerinde alınan kararlara dayanan söz konusu yanlışlar, BİLİNÇLİ bir şekilde yapılmaktadır. Ancak, yapılan bu yanlışlar karşısında izlenecek yolla ilgili olarak kamunun doğru bir şekilde bilgilendirilmesi de bir görevdir. Adresinde yayımlanan bilgi notu mahiyetindeki makalemde işaret ettiğim hususları aşağıda şekilde tekrarlamak isterim:
Bir an evvel; 1) Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, 8.11.2023 tarihli ve E. 2023/12611, D.İş 2023/144 sayılı kararını geri alarak, dosyayı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermesi, 2) Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararları çerçevesinde önerdiğim bir maddelik taslak metin değerlendirilerek, bir maddelik kanunî düzenleme yapılmasının sağlanması gerekir.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***