Ekonomik kriz, yüksek döviz kurlarıyla birlikte giderek dibe çöken ekonomiyle birlikte artan enflasyon, vatandaşın alım gücünü de düşürdü.
TÜİK tarafından açıklanan son verilere göre kasım ayı enflasyon yüzde 61.98 olarak açıklanmıştı.
Merkez Bankası ve iktidarın para politikası enflasyonu azaltmaya yetmezken, iktisatçı Prof. Dr. Mahfi Eğilmez’den açıklama geldi.
‘Enflasyon Düşecek mi?’ başlıklı bir yazı yazan Eğilmez, uygulanan politikaların başarısız olduğuna işaret ederek, enflasyonun düşe bile geri yükseleceğini belirtti.
Eğilmez’in ilgili yazısı şöyle:
“Bu yılın tam ortasına gelindiğinde uygulanan para politikasının yanlışlığını, daha doğrusu bu politikanın yarattığı hızlı enflasyon artışıyla ülkeyi çıkmaz sokaklara sürüklediğini fark eden siyasal iktidar politika değişikliğine gidilmesi için ekonomi yönetiminde değişikliğe gitti. 2021 yılının son çeyreğinden 2023 yılı ortasına kadar ekonomi yönetimi ve merkez bankasının politika faizini düşürerek yarattığı ekonomik çöküşü girebilmek üzere eskiye dönüş çabasıyla başlayan bu yeni dönemde dönüşün sanıldığı kadar kolay olmayacağı ortaya çıktı. Türkiye’de enflasyon hem talep hem de maliyet etkilerini taşıyor. Yüksek enflasyonun yarattığı paradan kaçış ve öne çekilmiş tüketim etkileri sonucunda talep canlılığı görülüyor. Bunu çevremizdeki restoranların, kafelerin, AVM’lerin doluluğundan, alış verişin canlılığından ve trafiğin durumundan gözlemleyebiliyoruz. Enflasyondaki yükseliş ve bütün çabalara karşın devam eden döviz talebi kurların artmasına, bu da maliyetlerin yükselmesine ve maliyet enflasyonuna yol açıyor.
‘MERKEZ BANKASI PİYASADAKİ LİKİDİTEYİ AZALTARAK PARA ARZINI DA DENETLEMEK İSTİYOR’
Eskiye dönüş için para ve kur politikaları alanında şimdiye kadar üç önemli adım atıldı: (1) Politika faizi yüzde 8,5’den tedrici olarak yüzde 42,5’e yükseltildi. Buna paralel olarak bankaların mevduat faizleri yüzde 50’nin hemen altında bulunuyor. Banka mevduat faizlerinin yüzde 10’lardan buraya geldiğine bakarsak önemli bir artış olduğunu söyleyebiliriz. (2) Kur korumalı mevduat hesabının (KKM) yavaş yavaş tasfiyesine girişildi. Faizlerin artırılmasının KKM’den çıkışla birlikte yeniden dövize dönülmemesini kısmen sağladığını belirtebiliriz. (3) Merkez Bankası döviz talebini ve genel tüketim talebini sınırlandırmak için likiditeyi düşürmeye yönelik olarak açık piyasa işlemlerine başladı. Banka, bu amaçla Türk Lirası depo alım ihaleleri düzenleyip piyasadaki para miktarını azaltmayı ve oradan giderek talebi düşürmeyi hedefliyor.
‘BU GİDİŞLE ENFLASYON, BAZ ETKİSİYLE DÜŞTÜKTEN SONRA YENİDEN YÜKSELİR’
Enflasyonla mücadele için şu ana kadar alınan tek anlamlı önlem faizi yavaş yavaş yükseltmek. Orada da gerçek enflasyon açıklananın en az iki katı olduğu için artırımlar fazla etkili olamıyor. Mesela kamu kesiminin israf ölçüsündeki harcamalarının kısılmasına yönelik hiçbir düzenleme söz konusu değil. Bir başka ifadeyle maliye politikasının para politikasına yardımcı olmadığı görülüyor. Yapısal reformlara hiç girilmedi zaten. Enflasyonun düşürülebilmesi için para ve maliye politikasının birlikte yürütülmesi gerekiyor. Bir yandan talebi düşürecek para politikası önlemleri devreye alınırken öbür yandan büyümeyi yüksek tutmak için talebi artıracak kamu harcamaları yapılması halinde para politikasının olumlu katkısı da yok oluyor. Bu gidişle enflasyon, baz etkisiyle düştükten sonra yeniden yükselir. “
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***