CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Ankara’da, Gençlik Parkı Kültür Merkezi’nde; Demokraside Birlik Vakfı’nın “Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasadan Beklentiler” başlığı ile düzenlediği panele konuşmacı olarak katıldı.
Kılıçdaroğlu, burada şunları söyledi:
“NASIL GELİYORSAK, GİTMESİNİ BİLMİYORUZ”
“Anayasamızın 5’inci maddesi var: Devletin temel araç ve görevlerini sayıyor, birisi de şu: ‘Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak.’ Cumhuriyetin ve demokrasinin korunmasını devlete görev olarak vermiş. Üstelik zorunlu bir görev olarak vermiş. O zaman biz bugün eğer demokrasiyi tartışıyorsak, demek ki bir sorunumuz var. Anayasa’nın bu maddesine uymuyoruz demektir. Yani demokrasi, ülkemizde sorunlu demektir. Sorunsuz olsa, böyle bir toplantıya gerek kalmayacaktı…
Türkiye’de asıl, demokrasi konusunda yaşadığımız temel sorun bu. Nasıl geliyorsak, gitmesini bilmiyoruz. Geldiğimiz gibi gitmesini bilmek, aslında pek çok sorunu çözmüş olacağız. Gitmemek için yasaları değiştiriyoruz. Gitmemek için anayasayı değiştiriyoruz. Gitmemek için pek çok hukuk dışına çıkan uygulamalar yapıyoruz. Türkiye’nin temel sorunlarından birisi bu. Bu sorunu iyi yakalayıp; nasıl geldiysen halkın iradesi ile git. Yargıyı siyasallaştırma, parlamentoyu etkin kıl… Bunlar olabilse, pek çok sorunu aşabileceğiz…
“KURUMLARI KURUM YAPAN VE GÜÇLENDİREN TEMEL ÖĞE LİYAKATTIR”
Devleti devlet yapan kurallar ve kurumlardır. Anayasa Mahkemesi, Merkez Bankası, kurumlar… Kurumları kurum yapan ve güçlendiren temel öğe liyakattir. Liyakatsiz kişileri, kurumların başına getirirseniz, devlet devlet olmaktan çıkar. Liyakat, o işi en iyi yapan kişi kimse ona vereceksiniz. Bugün, 1930’larda kurulan Merkez Bankası’nın başkanlığına, o kurumdan birisini değil de ancak yurt dışından birisini bulup getiriyorsanız, o yönetiyorsa, bir sorunumuz vardır. Merkez Bankası’nın başına neden dışarıdan birisini getiriyorsunuz? Liyakat açısından sorunumuz var.
Her kurumun bir kültürü vardır. Kurum kültürü, belli bir zaman dilimi içinde etkin bir hal alır… Kurum kültürü, bakanlığı bakanlık yapar, bankayı banka yapar. Kurum kültürünü yok ettiğiniz andan itibaren kurumu yok etmiş oluyorsunuz.
Kurum kültürü, hukuk içinde gelişir ve güçlenir. Hukukun dışına çıkmaz… Geldiğimiz noktada, kurumların kendi oluşturdukları kültürlerin dibine dinamit konduğunu görmemiz lazım. Kurumlar kurum olmaktan çıktı. Başbakan, bakanlar ve bürokrasi sorunları beraber masaya yatırır ve beraber çözerlerdi. O toplantılarda biz düşüncelerimizi özgürce söylerdik. Bu yapıdan Türkiye’nin koptuğunu görüyoruz. Bir kişi karar veriyor, bir kişi bile itiraz etmiyor. Yanlıştır diyebileceği bir makam yok.
“SAĞLIKLI İŞLEYEN BİR DEMOKRASİDE DENETİMSİZ HİÇBİR ORGAN YOKTUR”
AİHM kararı uygulanmıyor, e uygulanmaz. Niye uygulansın? Anayasa’yı ihlal ediyorsunuz aslında bununla. Eğer kitleden destek alıyorsa, Anayasa’ya uymama dozunu yükseltiyor. Bir süre sonra bir kişi ‘Ben devletim’ diye ortaya çıkabiliyor. Gücü kontrol etmeniz lazım. Yasama, yargı, yürütme gücü kontrol eder.
Denge ve denetleme… Sağlıklı işleyen bir demokraside denetimsiz hiçbir organ yoktur. Parlamento, yasa çıkarırsınız Anayasa Mahkemesi denetler… Sayıştay nereye harcanıyor, bunu denetler. TBMM adına denetler. Yasama organı, yürütme organının yaptığı bütün harcamaları denetler. Gerçekten denetliyorlar mı? Hayır. Örneğin Türkiye Varlık Fonu, Sayıştay denetleyemez burayı çünkü yasa Sayıştay’ın denetlenmesini engelliyor.
“ADALETİ TEMSİL EDEN MAKAMLARIN MUKTEDİRLER TARAFINDAN ELE GEÇİRİLDİĞİNİ BİLİYORUZ”
Adaleti tesis eden makamlar muktedirler tarafından ele geçirilirse o ülkede demokrasiyi inşa edemezsiniz. Şimdi adaleti tesis eden makamların muktedirler tarafından ele geçirildiğini biliyoruz. Bu muktedirler sadece yürütme organı değil, bizim çete olarak tanımladığımız unsurlar tarafından da denetlenmekte ve elde edilmektedir. Ödediğiniz verginin hesabını soramazsanız yolsuzlukları engelleyemezsiniz.
Kesin Hesap Komisyonu kurulmalı TBMM’de. Kesin Hesap Kanunu görüşülmüyor. Bütçeyi görüşüyoruz, önümüzdeki yılın. Biz, 6 lider olarak bir Kesin Hesap Komisyonu kurulmasını istedik. Önceki yıl taahhüt edilen bütçedeki rakamlar nereye gitti? Ve parlamento bunu denetleyebilmeli.
“DEMOKRASİ AYNI ZAMANDA BİR HESAP VERME REJİMİDİR”
Anayasa’da 11. madde diyor ki ‘Anayasa üstündür, Anayasa’nın bağlayıcılığı vardır.’ Sadece hüküm olarak burada, Anayasa’nın hiçbir üstünlüğü kalmamış durumda değil, aynı zamanda isteyen uygular, istemeyen uygulamaz veya istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz. Demokrasi aynı zamanda bir hesap verme rejimidir. Yani siyasi iktidarın kendi toplumuna hesap vermesi gerekir. Eğer hesap veremiyorsa ve biz de bunun hesabını soramıyorsak bu ülkeye mükemmel bir anayasa da getirin bir şey olmaz.
Siyasetçi halkına hesap vermeyi namuslu bir görev olarak kabul etmelidir. Bırakın hesap vermeyi, parlamentodaki milletvekillerinin soru önergelerine bile cevap vermiyorlar. Seçilmiş gelmiş, milletvekili olmuş, Yüksek Seçim Kurumu ‘Evet’ demiş, Anayasa Mahkemesi ‘Çıkarın, Anayasa’ya aykırıdır’ demiş, ‘İçeride kalsın’ diyorlar. Bu mudur demokrasi?”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***